Senin ki Çeviri Fransızca
7,040 parallel translation
Senin ki benimkinden biraz iyi.
Le tien est un peu mieux que le mien.
Senin ki kırılmak üzere.
Le tien va l'être bientôt.
Şunu bilmeni istiyorum ki bunu senin için yapıyorum ve yeni anne ve babanla muhteşem bir hayatın olacak.
Je veux juste que tu saches que je fais tout ça pour ton bien Et que ta vie sera fabuleuse avec tes nouveaux parents.
Niye senin istasyonunu dinlemek zorundayız ki?
Pourquoi devons-nous écouter tous ces stations?
Gittiğim yerde bir sürü konuşulacaktır. Sanma ki senin sandığındaki iskeletleri ortaya koymayacağım? Federaller didik didik edecekler.
Eh bien, il y aura beaucoup de conversations là où je vais, et ne pense pas que je ne vais pas tirer chaque squelette de ton placard pour que les fédéraux reprennent tout...
Senin sorunun Maureen. Ona kızgınsın, bu adama değil ki.
Maureen est le problème.
Charlie, Sasha'nın her gelişinde o kadar takıntılı hâle geliyorsun ki senin için önemli olan şeyleri unutuyorsun.
Charlie, à chaque fois qu'elle vient en ville, tu devient tellement obsédés, que tu oublie ce qui est important pour toi.
Ve tabii ki senin için de ne kadar zor olduğunu düşünemiyorum.
Oh, j'imagine que c'est plutôt dur pour toi aussi.
Bak, düşündüm de Jordan ve senin aranızda ne olup bittiğini bilmiyorum. Hatta bence ikiniz de aranızda neler olup bittiğini bilmiyorsunuz. Ama şunu biliyorum ki ben daha fazla aranıza girmek istemiyorum.
Écoutez, j'ai... j'ai pensé, et je ne sais pas ce qui se passe entre vous et Jordan, et je ne pense pas que l'une d'entre vous sache ce qui se passe entre vous,
Senin gibi bir hatunun varlığına kim inanabilir ki?
Qui pourrait croire cela d'une femme comme vous?
Asıldı da. Eğer sözümüzü tutmazsak, bizi kimse sallamaz, korkarım ki, senin için pek önemli olmayan bir prensip.
Nous ne sommes rien si ne nous tenons pas notre parole, un principe qui semble vous échapper, j'en ai peur.
Kendim ve McCann Erickson'da ki tüm milyonerler adına, Senin ne kadar yakışıklı olduğunu severek söylemek üzere bir şansımız var
Au nom de tous les millionnaires à McCann Erickson, on aimerait avoir une chance de te dire à quel point tu es beau.
Tam da senin nerede olduğunu sormadan önce ki umurunda olan tek şey bu olduğunu düşünüyorum.
Et c'était juste avant qu'il ne me demande si je savais où tu étais, ce qui, je le reconnais, est la seule chose dont il se soucie vraiment.
Ama görünen o ki bunun artık senin için bir önemi yok çünkü burada insan avına çıkmışsın Tess ile JT'yi tehdit ediyorsun.
Mais visiblement ça n'a plus d'importance pour toi parce que tu es ici à participer à une chasse à l'homme, menaçant Tess et JT.
Onun rezil bir herife dönüşmesi nasıl senin hatan olabilir ki?
C'est de ta faute si c'était un salaud? C'est de ma faute.
# Hayatım artık senin, ona nasıl yardım edebilirim ki? #
Ma vie... oh...
- Senin düğününde başka türlü bir masa var mı ki?
- Vu le mariage, ça m'étonne pas.
O da senin gibi mi yoksa ne bileyim, ne denir ki?
Est-ce qu'elle t'aime ou est-ce qu'elle aime, je ne sais pas, comment appelle tu ça?
Renginin koyulaşması neden bu kadar önemli ki senin için?
Pourquoi est-il si important qu'il ait de la couleur?
Hele ki Bayan Gilchrist'in senin için bir hediyesi olduğunu düşünürsek.
Surtout que Mme Gilchrist est venue spécialement pour vous.
Sonuçlarına... katlanması ve teslim olması için ikna etmiştim ve bunu yapmaya hazırdı ta ki senin Beth'le konuştuğunu öğrenene kadar.
Je l'ai convaincu qu'il devait faire face aux consquences et se rendre, et il était prêt à le faire jusqu'à ce qu'il découvre que tu avais parlé à Beth.
Şu an sadece amacımıza odaklanmaya ihtiyacımız var ki bu da senin için harika bir parti vermek ve Gabe'i durdurmak.
On doit se concentrer sur nos buts en ce moment. qui sont t'organiser une grande fête et virer Gabe du tableau.
Ve Stan, ilk pastayı sipariş verirken ki halimin pastasını yapmasını yapması için Buddy'yi tutarken senin kredi kartının üst limitine ulaştım.
Et, Stan, j'ai explosé ta carte bleue pour engager Buddy pour faire ce gâteau de moi en train de commander le premier gâteau.
Hep neden diye merak etmiştim. Seni o kadar sevdim ki senin etrafında olmak bana acı vermeye başladı.
Je me suis toujours demandé pourquoi... quand je t'aimais tant... je souffrais tant d'être autour de toi.
Senin gibi üç göğsü ve koca bir yarağı olan bir kadını kim isteyecek ki?
Qui s'entichera d'une "femme" à pine et à trois tétons comme toi?
Fakat gerçekte düşündüğüm şey şu ki, şu... Ben senin koruyucunum.
Mais en réalité je pense que c'est juste que je suis protecteur envers toi.
Bence diyor ki... Senin için bir şey pişiriyor, Jim.
Je crois qu'elle veut dire... qu'elle fait cuire quelque chose pour toi, Jim.
Belli ki, senin neslinden biri için şaşırtıcı bir şey.
Évidemment, c'est très choquant pour quelqu'un de votre génération.
Kütüphaneye davet olan Beyaz Zarfı almışsın. Demek ki Kütüphane senin bilgine ihtiyaç duyuyor.
Tu as enveloppe blanche, une invitation à rejoindre La Librairie, ce qui veut dire que La Librairie à besoin de ton expertise.
Sana gelince evlat, senin hakkında ki gerçek düşüncemi bilmek istersen, sen her zaman... eh... Devam et.
Il met le "ha" dans Hanukah et le "levity ( légèreté )" dans Leviticus comme pour toi, fils, si tu veux savoir mon honnête opinion de toi, tu as toujours été...
Belli ki bu senin görevin.
Apparemment, c'est votre job.
Senin ve tüm bu balonların önünde yemin ederim ki herkese karşı iyi davranacağım.
Et je fais la promesse devant toi et ces ballons que je serai gentille avec tout le monde.
Söylenir ki, bir zamanlar soylu bir adam senin yatak odanda bir gece kaldıktan sonra kendini boğmuş. Çünkü artık yaşayacağı bir şey kalmadığını düşünmüş.
On raconte qu'un noble s'est noyé après une nuit dans ta chambre, car sa vie ne valait plus la peine d'être vécue.
Neden bana kendin hakkında ilginç birşeyler söylemiyorsun ki zaten senin kapısına başkasını baktığı bir evde yaşadığını biliyorum.
Pourquoi ne me dirais-tu pas quelque chose d'intéressant sur toi. Et je sais déjà que tu vis dans un immeuble avec portier donc tu peux rayer ça de la liste.
Gerçek şu ki, geçen gece çok iyi vakit geçirdim....... ve senin de bir taneye sahip olduğun düşüncesine alıştım. O şeye.
La vérité, c'est que j'ai passé un super moment l'autre nuit et je commence à me faire à l'idée que tu as une fille.
Bebeğim kamerayı çevir ki senin ne gördüğünü görebileyim.
met la caméra de face, que je puisse voir ce que tu vois.
Ama ben senin doktorunum ve söylemem gerekir ki herhangi bir sebepten ötürü bu hamileliği istemezsen geç olmadan harekete geçmen gerekir.
Mais je suis votre médecin et je dois vous dire que si, pour une raison quelconque, vous ne désirez pas cette grossesse, vous devez agir vite.
Sanırım senin biriyle çıktığını düşünüyor ki bundan haberim yoktu.
Il avait l'air de croire que tu sortais avec quelqu'un, ce qui serait une nouveauté pour moi.
Bu da demektir ki senin yüzde 5 hissen 1,5 milyon dolardan biraz daha fazla ediyor.
Votre part de 5 % vaut environ 1,5 millions de dollars.
Gitmeden önce buraya gelmen lazım ki senin taslağın üstünden bir geçebilelim.
Il faut que vous veniez ici pour travailler sur le script avant d'y aller.
Ne yazık ki, Kol senin biçare davranışların onun bu kutlu yolda yalnızca dikkatini dağıtacak.
Malheureusement, Kol, ton attitude misérable ne servirait qu'à le distraire de ce chemin propice.
Tabii ki romantik bir şeyler söyleyecek. Bütün bu göz kamaştırıcı sahnenin içinde bile sadece seni gördüğünü her sabah uyanmak için onu nasıl heyecanlandırdığını ve ayrıyken her daim senin hakkında seni nasıl mutlu edeceğini düşündüğünü söyleyecektir.
Bien-sur qu'elle dira quelque chose de romantique, tel... à quel point, même dans ce lieu superbe, elle ne voit que toi, et à quel point tu la rends heureuse de se lever chaque matin,
Ama bir hatam dışında, gerçek şu ki, ben her zaman senin arkandaydım.
Mais à l'exception d'une erreur, la vérité est que, je t'ai toujours soutenue.
Amerika Hazine Bakanlığı'nın yeminli bir ajanıyım ve Tanrı şahidim olsun ki yapacağım son şey de olsa adalet senin üzerine -
Je suis un agent assermenté du département du Trésor. Et je jure devant Jésus notre Seigneur que le couperet de la justice tombera sur toi si c'est mon dernier...
- Açık havayla pek işin olmaz ki senin.
Tu n'aimes pas être dehors.
düşündüm ki... Branch'ın senin peşinden geleceğini düşündüm...
Je croyais... que Branch aurait pu venir s'en prendre à toi...
Tabii ki senin için olmaz çünkü öleceksin.
Évidemment, pas pour vous, puisque vous allez mourir.
O halde, gerçekten, içtenlikle umarım ki, sormak üzere olduğum soruyu cevaplarsın. Çünkü, Mehar Sethi cinayetini Los Angeles Emniyeti, FBI, Bay Madhavan ve senin dışında hiç kimse bilmiyordu!
Alors j'espère vraiment que vous pourrez répondre à la question que je m'apprête à vous poser car personne n'est au courant du meurtre de Mehar Sethi en dehors du LAPD, du FBI, de M. Madhavan et de vous!
Bundan bir şeyler kazanıyor olabilirdim ama, bebeğim, oyun yüzün yok ki senin bu çeşit bir şey için...
Je pourrais m'en tirer sur ce genre de choses, mais, bébé, tu n'as pas un visage de marbre sur ce genre de...
- Ama senin suçun değildi ki.
Mais ce n'était pas ta faute.
Ki bu senin yaşadığın durumu fazlasıyla andırıyor.
Ce qui ressemble un peu à ce qu'il t'arrive.