Yeter ki Çeviri Fransızca
1,507 parallel translation
Yeter ki ona dokunma!
Ne le tue pas.
Burada olmasın yeter ki. Bana da anı olarak bu kaldı.
Ce qui compte, c'est qu'il soit parti, et que j'aie un super souvenir.
Yeter ki o anlamda çıktığınızı söyleme.
Du moment que tu l'embrasses pas.
Piper, kendini şımartmakta sorun yok. Yeter ki abartma.
Piper, on peut se faire plaisir, mais pas trop, c'est tout.
Hayır, hayır, biz iyi olacağız... yeter ki bir arada olalım.
Non, on n'a rien à craindre, tant que... tant qu'on reste l'un avec l'autre.
Çöplükte, sokakta, bir karton kutuda bile yaşarsın sen! Yeter ki bizden uzak olsun.
Tu aurais vécu dans le caniveau ou un vieux carton, n'importe où, à condition d'être loin de nous.
- Sen yeter ki gel. - Tamam.
- Allez, je t'attends, viens.
Kendi kahvemi getiririm yeter ki siz faturamı kabartmayın durumu.
Autant prendre son thermos de café. - Non, je prendrai pas de sucre. - C'est vrai.
- Eğlen. Yeter ki hafızanı kaybetme.
Amuse-toi, mais ne perds pas la mémoire.
Paramız boI, yeter ki işinizi düzgün yapın.
On a plein de cash, si vous assurez.
Sen iyi ol yeter ki.
Tant que tu n'as rien.
Yeter ki gece olunca çam ağaçlarının sesi beni delirtmesin.
Si je flippe pas en entendant le vent dans les sapins...
- Yeter ki fotoğraf isteme.
- Par pitié, n'achète pas la photo.
- Sen yeter ki hazır halde bekle.
- Laissez le moteur tourner.
Kelso, yeter ki gerçekten bizim sihirli dünyamıza inan... o zaman hayatta kimse seni incitemez.
Kelso, aussi longtemps que tu crois vraiment en notre monde magique... rien dans ta vie ne pourra te blesser...
Ne yaparsan yap, yeter ki ıslatma.
Quoi que tu fasses, surtout ne la mouille pas!
Yeter ki buralarda sürünmesin.
Je ne peux supporter de le voir souffrir plus longtemps dans cet enfer.
Yeter ki zamanında bitir
- Grrr! - Mais fais-le dans les temps.
Gösteride ona başka bir iş ver. Ne olursa. Yeter ki donglamayan, bonklamayan bir şey olsun.
Donne-lui un autre role... tant que ca fait pas bim bam boum.
Sana bir depo benzin alırım, yeter ki beni oraya götür.
Je paie le plein si vous m'emmenez.
Ama yeter ki bir şey yap, tepki ver.
crie, pleure, casse tout mais fais quelque chose!
Yeter ki bu lanet yerden bir an evvel çık.
Dès qu'on t'aura sorti d'ici.
Ne olursa yaparım yeter ki yanında olmama izin ver.
Je ferai tout... si tu me laisses être près de toi.
# # Yeter ki siz anaya bir tane yapın
Faites plaisir à Mama
Sigortam karşılayacaktır yeter ki tamir ettirin.
Tu as de la chance aujourd'hui.
- Yeter ki çözen ben olmayayım.
- Tant que ce n'est pas moi qui trouve.
Bana güven yeter ki.
Aie confiance en moi.
Yeter ki dokun bana bir elinle, işkence et istersen diğeriyle.
Tu me demanderais N'importe quoi
Kimin için çalıştığın umurumda değil, yeter ki beni bırak.
Du moment que vous me relâchez.
- Tamam, onun istediği ders olsun yeter ki.
- Il va falloir lui donner une leçon.
Avcıyla başa çıkmamı sağlayacak şeyi ver yeter ki.
Si ça peut m'aider à terrasser la Tueuse.
Yeter ki o gücü bul kendinde.
Tu dois seulement la retrouver.
Yeter ki sen de bana bir şeyler ver.
Donne-moi quelque chose.
Jüri onu idama mahkum etmedi diye hep hayıflanıyordum. Ama kanseri de kabul ederim, yeter ki ölsün.
A défaut de la chaise électrique, il a eu le cancer.
Yeter ki başka yerde yap!
Mais faites-le ailleurs.
Hayır, yanılmıyorum. Beni öpmene aldırmıyorum. Yeter ki öpmek istediğin kişi ben olayım.
Ecoute, ça ne fait rien que tu m'aies embrassé si c'est parce que tu voulais m'embrasser, pas si c'était par vengeance ou pour oublier quelqu'un d'autre.
Yeter ki onu da beraberinizde götürün.
A condition que vous l'emmeniez avec vous.
Yeter ki izin ver yaşasın.
Mais laisse-le vivre.
Yeter ki ben mutlu olayım. Ona yeter.
Du moment que je suis heureuse, ça lui va
Yeter ki istemediğim bir şey olmasın. - Ekonomi projemin danışmanı olmayı ister misin?
Tu veux bien être notre conseiller pour notre projet d'économie?
Yeter ki bu yıl içinde bir karar ver.
Tenez.
Yeter ki onu evimden çıkar! - Ne oldu?
- Qu'est-ce qui s'est passé?
Yeter ki kızma.
- C'est pas le cas.
Demek istediğim, haydi, yeter artık O yayını solucan deliğinin içinden sen de gördün ve sen de benim kadar biliyorsun ki evin herhangi bir yerde olabilir
Trop c'est trop, c'est au travers d'un vortex que tu as vu cette émission et tu sais comme moi, que ta planète peut être n'importe où.
Yeter ki gözümün önünden gitsin.
Je ne veux plus le voir.
Yeter artıki çocuğumdan uzaklaş.
Assez, gardez-en pour mon fils. Mickey, lèves toi.
O kendini beğenmiş herifi öyle utandıracağım ki işi almam için yalvaracak. - Ağlama yeter.
Je vais tellement l'impressionner, le salaud, qu'il me suppliera de prendre le poste.
Ne istersen evet ne istersen yaparım. Yeter ki sen iste.
Mais vous étiez seule avec lui dans ce lit
Sadece sahte bir pırlanta bulduğunuzu söyleyin yeter. Ki bu da doğru.
Dites juste que vous avez retrouvé un faux diamant, ce qui est vrai.
Yeter ki canlı olsun.
Il mange de tout. Comme Speedle.
- Yeter ki sen eğlen.
- Parce qu'en plus, il faut que ça t'amuse?