Gelıyor Çeviri Portekizce
178 parallel translation
Gel, şuraya otur. Rosenthal sana yemek hazırlıyor.
Senta-te ali, o Rosenthal está a preparar qualquer coisa.
Gel, araba geceyarısı kalkıyor.
Vamos, a carruagem parte à meia noite.
Şimdi sadece sundurmanın arkasında dikilen annemi görüyorum... her ne yapıyorduysam beni eve gel diye çağırıyor.
Estou a imaginar a minha mãe, de pé no alpendre das traseiras... a chamar-me para que entre em casa.
Gel hadi. Güzel bir gün başlıyor.
Vamos, vai ser um dia bonito.
İş gezilerinde gider hesabını nasıI denkleştireceğini öğrettim ona. Ama gel gör ki hala 3 yıldızlı otellerde kalıyor!
Quando ela fazia a província, expliquei-lhe... como meter a unha nas notas de despesas, mas ela ia sempre para hotéis de cinco estrelas.
Gel. Şuna bak hala espri yapıyor!
Continua a brincar, vá!
Gel-git başlıyor!
- Está maré cheia.
Sadece yaşam fonksiyonları gel git yapıyor.
Só que os processos de vida dele estão a fluir.
- Kendine gel! - Pederi aşağılıyor musun Ulrika? !
Como ousa pôr o sangue de Cristo em seus sujos lábios!
Yarın gel ve beni gör. Anlıyor musun?
- Vai falar comigo, amanhã, percebes?
Gel-git yaklaşıyor!
Não vamos conseguir chegar à falésia antes da maré alta!
Ölen kuğuyu hatırlıyor musunuz? Hadi gel.
Lembram-se do cisne moribundo?
- Aşağı gel Giacinto, üç adam seni arıyor!
Giacinto, vem cá abaixo! Estão aqui três homens à tua procura. Já vou!
Tüm Galilee'de binlerce insan, gelip bizi... kurtaracak ve özgür kılacak kral için hazırlıklar yapıyor. - Gel!
Por toda a Galileia há milhares de judeus a preparar-se para aquilo de que vós passeis a vida a falar, a chegada do rei que nos há-de libertar.
Gel-git başlıyor.
A maré está a mudar.
Jimmy, tatlım gel artık, hava kararıyor.
Jimmy, querido, anda para dentro. Está a ficar escuro.
Baba, bir dakika gel, biri senin arabanı kullanıyor!
Papá, vem cá, está ali um a mexer no teu carro!
Gel Charlie. Charlie evde kalıyor.
- Não apanhes um escaldão.
Eric gerçekten senden hoşlanıyor. Sen de kumsala gel.
O Eric gosta mesmo de ti, tens de vir à praia connosco.
İçeri gel, Kelly. Evdeki sıcaklık dışarı kaçıyor.
Al?
Bütün herifler hâlâ malt içip yarış arabası kullanıyor ve karı gibi ağda yapıyorlar.
Os rapazes bebem malte, dirigem carros envenenados e usam gel no cabelo.
Çabuk gel hayatım, başlıyor.
Vem, querido. Vai começar.
Savcıyla beraber çalışıyor. Gel, şöyle oturalım.
Ele está com o Procurador Geral.
Mike, gel. Her zamanki yaramazlığını hatırlıyor musun?
Ainda te lembras da cena de malcriado?
Gel buraya, kraliçem. İçim içime sığmıyor.
Venha cá, minha rainha, que estou a transbordar.
Gel hadi, Freddie içki içmek için can atıyor.
Então, a Fred está doida para tomar uma bebida.
– Gel canım, şarkımız çalıyor.
- Vamos, querida, é a nossa música.
Pekala gel buraya! Kafan basmıyor mu ulan?
Não compreendes?
Gel bak Allah aşkına baban trompetime ne yapıyor. "
Olha o que o teu pai fez ao meu trompete. "
- Johnny gel, Gösteri başlıyor.
- Johnny vem, que está para começar.
Herkes seni arıyor, bu yüzden hemen gel.
O mundo inteiro vai andar à tua procura. Não podes ir para casa. Vem já para cá!
Bana gel, Melanie gerçek bir ziyafet hazırlıyor.
Vá pra minha casa, Melanie prepara um banquete.
Gel ve al, eğer hâlâ yaşıyor olursan.
Vem buscá-las, se ainda estiveres vivo.
Buraya gel. Seni aldatıyor muyum?
A pôr-te os cornos?
"Evine gel gezgin, dostların seni çağırıyor."
volta para casa homem errante... volta para casa homem errante.
"Evine gel gezgin." "Toprağın seni çağırıyor."
A tua terra espera por ti.
"Evine gel gezgin, sevdiğin seni çağırıyor."
Volta para casa homem errante o teu amor chama por ti.
Gel, bu sandalyeler sırtımı acıtıyor.
Vamos sentar-nos no sofá porque esta cadeira faz-me doer o cóccix.
Baba, içeri gel. İşler sarpa sarıyor.
Pai, tem de ir lá dentro.
Gel gelelim Fortinbras'ın oğlu pervasız, azgın bir delikanlı. Norveç'in sınır boylarından bir sürü gözü pek haydut topluyor. Para, pul ve yiyecek aşkına, amansız bir saldırıya hazırlıyor onları.
Mas o jovem Fortimbrás, cujo vigor ainda não pudera usar... reuniu na Noruega um bando de bravos sem terras... para apoiá-lo numa empreitada em troca de comida... que seria, como nosso estado bem demonstra... recuperar de nós, com mão forte e termos compulsórios... aquelas terras perdidas por seu pai.
"Bize iyi davranıyor. Hemen buraya gel."
" mas venha o mais depressa possível.
Yemekhanede bulunan biyo-nöro jellerden birisi patlamış, ama geri kalan sistem, iyi çalışıyor gibi görünüyorlar.
Um pacote de gel bio-neural do refeitório rompeu-se, mas a maioria dos sistemas daqui parecem funcionar normalmente.
Ama aklım bağırıyor. Kendine gel, diyor.
Ouço a cabeça a gritar " Tens de te controlar
Belki öyle, ama gece yarısı gel Elaine o sırada öpüşmek için cana yakın birisini arıyor olacak sanırım sen de ay ve New York şehri arasına sıkışmış olacaksın.
Talvez, mas à meia-noite, quando ela procurar alguém para beijar, parece-me que estarás entre a Lua e Nova Iorque.
"Çabuk gel, ikincisi bana sorun çıkarıyor" diye.
Digo-lhe "Vem depressa, segunda esposa dar-me problemas!"
Buraya vaktinde gel ve kendini ada, aksi takdirde seni istemiyorum. Beni anlıyor musun?
Ou chegas a horas e te empenhas ou não te quero cá.
Yaşıyor! Buraya gel!
Ele está vivo!
Hücremin duvarlarından bir çeşit jöle sızıyor... ve Pilot diyor ki bu Moya'nın durumuyla alakalıymış.
Tem gel nas paredes de meu quarto... Pilot relaciona ao estado de Moya.
Kıvırcık saçlarının jölesi leke bırakıyor.
O Afro gel vai deixar marca.
Gel, Birleşmiş Milletler zirvesi yaklaşıyor.
Aproxima-se a cimeira da ONU.
Gel al onu, Andrée, sıkılıyor.
Venha pegá-la, Andrée. Ela está entediada.
geliyorum 2650
geliyor 1263
geliyorsun 30
geliyor musun 650
geliyor musunuz 91
geliyoruz 309
geliyormusun 18
geliyorlar 662
geliyor mu 41
geliyorum efendim 21
geliyor 1263
geliyorsun 30
geliyor musun 650
geliyor musunuz 91
geliyoruz 309
geliyormusun 18
geliyorlar 662
geliyor mu 41
geliyorum efendim 21