Nedeni bu Çeviri Portekizce
2,863 parallel translation
Demek bütün bu resimler ve süslerin nedeni bu.
Isso explica a decoração e as fotografias.
Yaraların nedeni bu olabilir. Evet.
Isso explicaria os ferimentos.
İnanın bana, 3 yıldır beraber olmamıza rağmen, Nora'nın hala telefonda ağır ağır nefes alarak konuşmasının nedeni bu.
Acredite, é por isso que a Nora ainda me liga com a respiração acelerada, após 3 anos juntos.
Ailemle yaşamamın gerçek nedeni bu.
Este é o motivo de eu morar com os meus pais.
Peter ve Olivia haklıysa, yani olanların nedeni bu çiftse onu ne kadar uzağa götürürseniz götürün nafile.
Se o Peter e a Olivia tiverem razão e este casal for responsável pelo que estamos a ver, então tanto faz estarem a centímetros ou a quilómetros um do outro.
Çünkü Harry'ye aramayacağımızı söyledik. Nedeni bu.
Porque prometemos ao Harry que não o faríamos.
Ve beni bulmak için buraya kadar gelmenin tek nedeni bu fotoğrafa baktığında, içinden bir sesin sana bir şeylerin doğru olmadığını söylemesi.
E o motivo de vires até aqui encontrar-me é que, quando viste a foto, o teu instinto disse-te que há uma coisa certa.
Kollarındaki çürüklerin nedeni bu mu?
É de onde vem as feridas?
- Sence hapse girmemenin nedeni bu mu?
É por isso que não deves ir para a prisão?
Orada tansiyonun yükselmesini bekliyorum Yollarında durmamamın nedeni bu
Eu já estava a espera que houvesse algum tensão, e é por isso que fiquei fora do caminho.
Tek nedeni bu mu?
É a única razão?
Yapmamın nedeni bu değil.
Não foi por isso que o fiz.
Yapmamın nedeni bu değil.
Não foi por causa disso.
Hemen bir tahmin yapabilirim... paniğin nedeni bu.
Só posso pensar que seja isso que está a causar este pânico.
Bize katılıp katılamayacağını sorduk, burada olmasının nedeni bu.
Perguntamos se ela queria juntar-se a nós... é por isso que ela está aqui.
Ama ondan hoşlanmamamın nedeni bu değil.
Mas não é isso que me desagrada nele.
Nedeni bu ise seni affedeceğim. Değilse...
Se for isso, estás perdoada, senão...
Doğru gözüküyor. Şehre geri dönmesinin nedeni bu olmalı.
Parece-me sensato, deve ser a razão para ele ter voltado à cidade.
Amerikalıların şişman ve tembel olmalarının nedeni bu.
É por isso que os americanos são gordos e preguiçosos.
Burada olmanın yegâne nedeni bu mu?
E essa é a única razão por aqui estares?
Böyle tepki vermesinin tek nedeni bu olabilir.
É a única explicação para ele reagir assim...
Tüm bunların nedeni bu yani.
Então é disso que se trata.
Bu kadar küçük bir ölçekte detay görmek zor ama ölüm nedeni konusunda seninle hemfikirim.
É difícil observar detalhes numa escala tão pequena, mas concordo com a causa da morte.
Bu adamın iki cinayet nedeni olabilir.
Este tipo tem dois motivos.
Bu işe başkasını atamak isteyişimin nedeni de tam olarak bu duyguların.
Sei disso. Mas esta emoção... é exactamente o porque tenho de delegar isso a outro.
Bunlar için bu kadar uğraşmanın nedeni.
Ela é a razão pela qual lutaste tanto por isto.
Bu evde o kadar uzun zaman harcamamın nedeni sendin.
Foi por tua causa que passei tanto tempo nesta casa.
Bu gece, buraya kadar gelmenin belli bir nedeni var mı?
Há alguma razão em particular para estar de serviço esta noite?
Seninle birlikte olmamın tek nedeni, 100 kadınla yatıp onu unutmaya çalışıyor olmam ; ama bu imkansız!
Só estou contigo porque estava a tentar ir para a cama com 100 mulheres, para que a pudesse esquecer, mas é impossível!
- Bu tartışmanın nedeni gerçekten o mu?
- Esta discussão é só por isso?
Bu kadar takılmamın nedeni, dağlardaki kliniklerin durup dururken havaya uçmamalarından kaynaklanıyor.
A razão porque eu estou obcecado... é porque as clínicas remotas na montanha não vão pelos ares sozinhas.
Nedeni sadece bu olamaz.
Não pode ser só isso.
Babamın hiç hoşlanmadığı bir ceketle gömülmesinin nedeni kesinlikle bu.
É certamente a razão pela qual o meu pai foi enterrado num casaco desportivo que detestava.
Yanında silah getirmenin nedeni de bu ya. Ne?
- Foi por isso que trouxeste uma arma.
Aday olmamın nedeni, bu talihsiz bölücü politikaları değiştirmenin tek yolunun onları çıkaranların değiştirmesi gerektiğidir.
Concorro porque agora está muito claro, que podemos mudar esta política divisionista desastrosa, ao mudarmos os homens que hoje a fazem.
Sayın Başkan, Güney Eyaletleri Kurultay Başkanı olarak Güney'deki tüm bu fenalığın nedeni olarak insafsızca hedef gösterilmemizden dehşete düşmüş ve çileden çıkmış durumdayım.
Sr. presidente, como presidente do Caucus do Sul, estou chocado e indignado que, nós sulistas, estejamos a ser injustamente vistos como os provedores de tudo o que é mau.
Bu önlemleri fırsat olarak görmesinin başka bir nedeni olsa gerek.
Tem de haver outra razão para essa decisão, que ele viu como oportunidade.
Burada bulunmasının nedeni.. Burada bu görevin potansiyelini ve uzun vadede uygulanabilirliğini değerlendirmek amacıyla bulunuyorum.
- Estou aqui para avaliar o potencial de viabilidade de longo prazo desta missão.
Şey, bu insanlar bir nedeni bıraktı. Biz ne olduğunu bilmiyorum.
Estas pessoas foram embora por uma razão e nós não sabemos qual.
Daha önce erken sıçrama yapmıştık. Bunu tekrar yapamamamızın tek nedeni de bu erken sıçramanın verdiği zarar zaten.
- E é precisamente por causa dos danos que isso nos provocou que não podemos voltar a tentar agora.
Destiny'nin bu yol üstünde olmasının bir nedeni var.
A Destino está neste caminho por uma razão.
Bu duruma düşmemizin tek nedeni beni kurtarmaya çalışmış olmanız.
Pois, mas o único motivo porque estamos sequer nesta situação é porque vocês estavam todos a tentar salvar-me.
Bunun nedeni nasıl kullanılacağını bilmemem. Ayrıca bu büyülü numaralar için yeterince yok.
Além disso, só tenho o suficiente para este truque.
Filmi çekmemizin nedeni de bu zaten.
É por isso que temos de fazer este filme.
Şimdi senin ortağının bu özel görev işini neden istediğinizi bilmiyorum ama bir nedeni var bunu öğrenmeliyim.
Agora, não sei porque você e seu parceiro foram solicitados para este trabalho. Mas tenho que descobrir que há uma razão.
CIA'in ajanları bu ülkeye yollamasının tek bir nedeni var :
Só há uma razão para a CIA alguma ter ido aquele país.
11 yaşındaki oğlunun seni zar zor tanıyor olmasının nedeni de bu.
É por causa disso que o teu filho de onze anos mal te reconhece.
Bu nedeni çözebilirsek kimliğine yaklaşabiliriz.
Se percebermos o porquê, aproximamo-nos ao quem.
Bu yerlerden nefret etmemin başka bir nedeni daha.
Outra razão porque os detesto.
Bu yüksek frekanslı vericileri yerleştirmenin nedeni Sovyetler Birliğine karşı gerçekten bir anti-füze savunma uyarısı vermesi.
As transmissões devem ser conectados através de alta freqüências ocorrem... por causa do sistema anti-míssil russo.
Bagwell'in Lorraine'i öldürdükten sonra ondan hiçbir mücevher almamasının nedeni zaten elinde, kullanabileceği bir yüzüğün olmasıydı. Arabadan atmadan önce Candace'ten aldığı yüzüktü bu.
Agora, a razão pela qual Bagwell não roubou nenhuma jóia à Lorraine, depois de a matar, era que ele já tinha o anel de substituição... foi a bijutaria que ele tirou da Candace antes de a empurrar para fora do carro.