English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ N ] / Nın yeri

Nın yeri Çeviri Portekizce

4,986 parallel translation
Gabby 5 yaşının altında olduğu ve babasının yeri bilinmediği için istatistiklere göre kaçırılmadan uzak biri değil de suçlu o.
Como a Gabby é menor de cinco anos, e o paradeiro do pai é desconhecido, as estatísticas dizem que ele é o criminoso mais provável, e não um raptor estranho.
- Biyolojik babanın yeri belli mi?
- E a localização do pai biológico?
Babamın yeri her zaman aklımın bir köşesinde duruyordu. Sonra bu yeri bulduk ve...
Sempre tive na mente o local do meu pai, e então encontramos este espaço e...
Connecticut'taki gizli bir ambarın yeri güvenli bir yer.
É a localização de um armazém secreto em Connecticut, um esconderijo.
Seni uyarıyorum, bir daha onlarla konuşma. Yaşadığın yeri biliyorum.
Estou a avisar-te, não fales com eles outra vez.
Yarın Dan'i arayıp senin için yeri var mı diye sorarım.
Falo com o Dan amanhã a ver se há lugar para ti.
Bunlar kurbanların olay yeri fotoğrafları mı?
São fotografias das vítimas nas cenas dos crimes?
İnsanlarımızın şiddetlendirilmiş sorgulamasında kullanmamız için yanlış bir yeri kullanmamıza izin verildi.
Fomos autorizados a utilizar uma localização fora da base para interrogar os nossos próprios homens.
Bu çağrının geldiği yeri tespit ettiğinizi söyleyin.
Diga-me que localizou aquela chamada.
Ryan yeri bulduklarında aydınlığın hemen yanında olduğunu söyledi.
O Ryan disse que quando encontraram a oficina havia uma conduta de ar aberta ao lado.
Tutuklamanın yapıldığı yeri ve Ajan Reynolds'un ifadesini kontrol etmeliyim. Ancak tüm parçalar yerinde gözüküyor.
Ainda tenho que verificar o local onde o prenderam, rever a confissão do Agente Reynolds, mas parece-me tudo bastante claro.
Ve bulundukları yeri nereden anladın?
Pensei que não conseguias localizá-los.
Yani birkaç iç eteği mandallamama aldırmıyorsun ve ahırımda saklanmaktan mutlusun ama daha fazla bir şeyler yapmam cüssenin altında acı çekiyor gibi görünen bir kadının uygun yeri narin kavramları mı seni rahatsız etti?
Então não te importas que pendure umas anáguas e ficas feliz de te esconderes no meu estábulo, mas ter-me a fazer algo mais ofende as tuas noções delicadas do lugar adequado de uma mulher, que parece ser sofrer debaixo de ti?
Sadece bakacağın yeri bileceksin.
Apenas tens que saber onde procurá-lo.
Merchiston ve bu gizemli kadının... gittikleri her yeri bilmek istiyorum, tamam mı?
Quero os olhos em Merchiston e na misteriosa mulher, onde é que eles foram, está bem?
Öldürmekten keyif alan ve yaşadığın yeri bilen usta bir seri katili aşağıladın.
Insultaste um prolífico e competente assassino em série, que sabe onde moras.
Uçan adamın belirlediği noktaları ve Molbeck'in vurulduğu yeri bize bildiren satıcı Harland Rey kayıp.
Harland Rey, o traficante, que indicou o local de entrega do "Cowboy do Espaço", onde o Molbeck foi atingido, desapareceu.
Marge, orası küçük arabaların park yeri.
Marge, esse é um lugar só para compactos.
Haritan yoksa orada hiçbir yeri bulamazsın.
Sem um mapa, não encontras nada ali.
Şu süslü telefonunu kullanarak sınırı geçebileceğimiz en iyi yeri bul.
Usa o teu telefone moderno e descobre onde é melhor para atravessar a fronteira.
Tabii ki, bu ayrıntının bizim listemizde yeri yok.
É claro que esse detalhe ficou de fora do anúncio.
Olay Yeri İnceleme Lucas'ın evine bakmış ve ne bulamamışlar biliyor musun?
Vasculharam a casa do Lucas e sabes o que não encontraram?
Amerika'nın güya kolay bir görev yeri olması gerekiyordu.
A América era suposto ser, um posto fácil.
Evet, Kennett'ın yeri.
Kennett's.
Şunu açıklığa kavuşturalım bu fotoğraftakinin, söylediğin adam olması için birilerinin Sentinel'de bulunan DNA kayıtlarını... of the DNA records in Sentinel,... değiştirmesi gerekiyor hem dijitaldekileri, hem de kopyalarını... know the exact warehouse where... fiziksel DNA'ların tutulduğu depoyu... the physical DNA was stored,... tam olarak tutulduğu yeri biliyordu... and replace it.
Deixa ver se eu entendi correctamente... Para que isto seja uma fotografia de quem dizes que é, alguém teria que ter trocado todos os registos de DNA no "Sentinel", tanto as cópias digitais como as físicas, e saber o local exacto onde o DNA físico estava armazenado, e substitui-lo.
- O yeri de sen bulacaksın.
- Preciso que me leves lá.
Bu şehir şampiyonluğunun kazanıldığı ve tüm oyuncuların imzaladığı yeri asla doldurulamaz forman gider.
A t-shirt de campeão da cidade autografada por toda a tua equipa, tornando-a insubstituível.
Elbette çakmağın konulduğu yeri biliyorum.
É claro que sabia.
- Çocuklar bu ejderhalar sadece geceleri ortaya çıkıyorlar bu yüzden onların gündüz uyudukları yeri bulmalıyız.
Pessoal, estes dragões só saem à noite, por isso temos de encontrar onde eles dormem durante o dia.
Ada hırçın, bulunduğu yeri sahiplenen ve gerçekte görünmez olan ejderhalarla dolu.
É uma Ilha cheia de dragões mal-humorados, territoriais e praticamente invisíveis.
Hesapların yeri bu diskin içinde.
A localização das contas estão neste disco.
Olay Yeri geldiğinde parmak izlerini araştırsın.
A CSU que analise as impressões digitais dele.
Ya ikiniz de değerinizi kanıtlarsınız.. .. belki bu yeri terk edersiniz..
Se uma de vocês provar o seu valor, talvez deixem este lugar.
Olayın gittiği yeri sevdim.
Estou a gostar disto.
Şu an herkesin beni aradığına eminim ve eğer burada olduğumu bulurlarsa Olay Yeri İnceleme'nin evi baştan aşağı arayacağını biliyorum.
Tenho a certeza de que estão todos a procurar por mim, e se descobrirem que estive aqui, a Polícia Cientifica vai vasculhar a casa.
Ayıları satın alan Victor'sa sakladığı yeri biliyorum.
Se o Victor tem comprado esses ursos, eu sei onde os guarda.
Satın alındığı yeri bulabiliyor muyum ona bakarım.
Vou tentar rastrear até à compra.
Cesedini attığın yeri göster bana.
Mostra-me onde largaste o corpo dele.
- Aslında Hiccup onların bulunduğu yeri biliyor olabilirim.
- Na verdade, Hiccup, Se calhar sei onde é que eles estão.
Oturacağın yeri seç.
Escolhei o vosso lugar de honra.
Seni o çok sevdiğin geminde bıraktıktan sonra, Kara Sakal'ın prensini sakladığı yeri buldu.
Depois de tê-lo deixado no seu amado navio, encontrou o sítio onde o Barba Negra tinha o seu príncipe.
Önce fotoğrafçıları alın, sonra olay yeri inceleme ekibini.
Traz os fotógrafos primeiro... depois os CSIs.
Ged Green'e olay yeri inceleme ve sağlık ekibiyle ormanda bizimle buluşmasını söyle.
Consiga que o Ged Green vá ter conosco à floresta com TSGs e um auxílio médico.
Adının Merlotte'un Yeri olduğunu söyledin sanıyordum.
Pensava que tinhas dito que se chamava Merlotte.
Yeri devraldığını bilmiyordum.
Não sabias que tinhas ficado com isto.
Geçen hafta Bellefleur'un Yeri'nde işler boka sardığında Bay McNeil sinirli kasaba halkının bir kısmını topladı ve beraber silahlanıp isyan çıkardılar.
Quando aconteceu o ataque a última semana no BBG, o sr. McNeil, ele... ele reuniou alguns habitantes, e juntos tomaram a lei na suas próprias mãos.
Annesinin ve babasının ölümüyle birlikte Sarah'nın gidecek başka bir yeri olmayacak.
Com a mamã e o papá mortos, a Sarah não terá mais nenhum lugar para onde fugir.
Merlotte'un Yeri'nde ya da Bellefleur'un Yeri'nde Jason'la oturuyordum ya da mekânın adı her ne ise bana kızın yaratıcısının Hep-V yüzünden ölüyor olduğunu söyledi.
Estava com o Jason no Merlotte ou Bellefleur... o como raios lhe chamam agora, e ele disse-me que o criador dela estava a morrer com hepatite V.
Şu anda, NYPD ve FBI, buradan itibaren 3 bloktaki her yeri sardı yani, buradan çıkamazsınız, ama sana yardım edebilirim.
De momento, a Polícia de Nova Iorque e o FBI isolaram um raio de 3 quarteirões em volta do hospital, então, não há forma de sair. Mas, eu poderia ajudar-te.
Bakın, sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim Büyükanne'nin Yeri'nde tanıştığım hoş birine bir bebek hediyesi almak istiyordum.
Ouça, eu... Lamento incomodá-la, mas queria comprar uma prenda para bebé para uma adorável mulher que conheci na Casa da Avozinha.
Bu şehir her sahtekarın uğrak yeri.
Esta cidade sempre foi considerada a Meca dos aldrabões e burlões.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]