Sadece bir Çeviri Portekizce
73,936 parallel translation
Ben kimsenin zarar görmesini istemedim ama insanların benim bir canavar değil sadece bir insan olduğumu anlamanızı istiyordum.
Não queria que ninguém se magoasse, mas precisava que as pessoas entendessem que não sou um monstro, que sou humano.
O da senin gibi sadece bir piyon mu yoksa?
Ela também é só outro peão ou ela é...
Evet ama sadece bir şansımız var.
Sim, mas só teremos uma hipótese para isto.
O sadece bir beden değil.
Ela não é só seu receptáculo.
Oradan çıkmanın sadece bir yolu vardı ve o da nefes alarak olmuyordu.
Só havia uma maneira de podermos sair dali, e era nós não respirarmos.
Sadece bir aile bu tarz bir büyü yapabilir.
Há apenas uma família de bruxas versada neste tipo de magia.
Bu sadece bir isim.
É apenas um nome.
Sadece bir tane portakal suyu lütfen.
Só sumo de laranja, por favor.
Ben senin annenim ama sadece bir anne değilim.
Eu sou a vossa mãe... mas não sou "só uma mãe".
Sadece bir kere karşılaşmıştık.
Só nos vimos uma vez, por isso...
Ben sadece bir elçiyim.
Eu sou apenas o mensageiro.
Cehennemin sadece bir lideri vardır.
Há só um único e verdadeiro soberano do Inferno.
Yani keçi adam sadece bir adam mı?
Então o tipo-bode é só um tipo?
Ben sadece bir elçiyim.
Sou apenas o mensageiro.
Benim için sadece bir sürü ses.
Ela parece-me ser apenas bastante ruído.
Crowley sadece bir şeytan cehennem köpeğini kontrol edebilir. Bu demek oluyor ki sizden biri bu işle ilgili.
Crowley, só um demónio pode controlar um Cão Infernal, o que quer dizer que um dos teus esteve envolvido nisso.
Seni sadece bir nedenden hayatta tutuyorduk.
Nós apenas te mantivemos viva por uma só razão.
Malikanede sadece bir tane kamera mevcut, o da binanın girişinde. Ama kat planlarına bakıldığında o gece ekstra üç çıkış daha kullanımdaymış.
Há uma câmara de segurança perto da casa, no hall de entrada, mas do terraço, há outras três saídas usadas naquela noite.
Sadece bir kez sigara molası verdik, bahçede on dakikalık bir mola hepsi bu.
Parei uma vez para fumar, durante toda a noite. Dei uma volta no jardim por 10 minutos, e só.
Sadece bir isim gerek bize, tek bir isim.
Só preciso de um nome, uma correspondência.
Sadece bir kez.
Apenas uma vez.
Öyleyse sadece bir gözünü alacağım.
Então, só lhe vou tirar um olho.
Merak etme. Bak, sadece bir saat uzaklıkta olacağız.
Escuta, estamos só a uma hora daqui, está bem?
Eskiden Adalet Bakanlığ'ındaki Freddy Reyes'le yatıyordum. Gerçi sadece bir kere ofiste seviştik.
Andei metida com o Freddy Reyes, só uma vez, no escritório.
Sadece bir personel kararında.
Com uma decisão de pessoal.
Axe'in şahsi parasıyla yıldızlara ulaşacağımızı söyle. Axe bu saçmalıktan aklanır aklanmaz onlarla toplantı yapacağımızı söyle. Çünkü bu sadece bir saçmalık.
Que resolvemos tudo com o dinheiro do Axe e que haverá reunião assim que Axe for ilibado de todas as mentiras, é isso que são mentiras.
Onun oyununda ben de bir piyonum sadece.
Eu fui apenas outro peão do jogo Dele.
Sadece beni takip et ve ben bir şey demedikçe sakın bir şey yapma tamam mı?
Apenas... segue a pista e não faças nada até eu avisar, sim?
Sonuçta ben sadece hayal gücünün bir parçasıyım.
Afinal, eu só estou na tua cabeça.
Ama bu sadece senin cehenneminin bir parçası.
Mas ela faz apenas parte do teu Inferno.
Belki büyük pislik bir buzdağını sadece ucu.
Eles podem ser a ponta de algum maldito iceberg.
Ama bir ay, bir yıl sonra zamanını bu duvarlara bakarak geçireceksin. Sadece sen ve hiçlik olacak. Gerçek biri ile konuşmak için delireceksin.
Mas após um mês, um ano, passas tanto tempo a olhar para estas paredes, apenas tu e todo este vazio, que ficarás louco para falar, para ver alguém real, que me contarás excatamente aquilo que eu preciso.
Evet sadece yardıma ihtiyacı olan bir avcı var.
Ele precisa de ajuda.
Sadece beni bir dinleyin.
Apenas escutem-me.
Sadece ben bir dinle.
Apenas... Escutem-me. Por favor.
Bu sadece geçici bir durum.
É apenas uma situação temporária.
Sen sadece Lucifer'in çaresin yapışkan bir parçasısın.
És apenas a peça lateral desesperada do Lucifer.
Balıkçı ağları ve oltaları eskiden büyük bir sektördü. Ama artık Broadchurch'ta bu işi yapan sadece biz kaldık.
Redes e linhas de pesca são usados pela indústria, mas somos os únicos que os fabricam em Broadchurch agora.
- Hayır sadece bir yerlere götürmüşlüğüm var.
Não. Só do trabalho.
Yaralıyken aradığınız ancak iyiyken terk ettiğiniz bir rahibim sadece.
Eu sou o sacerdote que as pessoas procuram quando estão magoados e depois desertam quando tudo está bem.
- Uskumru var, kanca ve plastik sadece. - Bir şey yakalayabiliyor musun?
É cavala, por isso, anzóis e plástico.
Jim doğruları istiyoruz sadece ve bir şekilde bulacağız.
Olhe, Jim, eu só quero a verdade. E vamos chegar até ela.
Bir düzine kadar vardı sadece 6-7 kadarını yedik.
Bem, eram uma dúzia. Acho que comemos seis ou sete.
- Ben sadece kızgın bir kadınım.
- Sou só uma mulher chateada. - Comigo?
Zor bir dönem sadece, hepsi bu.
É uma má fase, só isso.
- Ona çok kızgınım. İki kızı var ve bir tanesi daha sadece üç yaşında.
Ele tem duas filhas, uma delas acabou de fazer três anos.
Sadece o da değil, bir sürü kişinin.
Não só dela. De várias pessoas!
Evini baştan sona aradık. Bahçe de dahil. Sadece kırk saat önce ve bir şey bulamadık.
A questão é, fizemos a busca na casa dele, inclusivamente no anexo, há 48 horas atrás e não encontrámos aquilo.
Sadece sabah kahvemi içiyorum ama bir türlü şeker kâsesini bulamadım.
Estou só a tomar o café da manhã, mas não encontro o açucareiro.
- Bir dinle sadece.
- Escuta-me, está bem?
Ama seni burada görmek için kaybettiğim parayı düşündüğümde sadece tek bir şey söyleyebiliyorum. Buna değdi!
Mas digo-te que quando penso em todo o dinheiro que perdi só para te ver neste sítio, tudo o que posso dizer é que valeu a pena.
sadece bir adam 18
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169