English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ S ] / Sadece bir kişi

Sadece bir kişi Çeviri Portekizce

824 parallel translation
Yakında her şey daha kötü olacak, ve sadece bir kişi yaşayacak, biliyorsunuz.
Mas ultimamente as coisas têm corrido mal. E sabe, uma pessoa tem que viver...
Komançi narası şeklinda işareti sadece bir kişi gönderebilir.
A única que me lançou esse grito Comanche como sinal de aviso.
Dikkatinizi çekerim, aranızdan sadece bir kişi düzgün kılıkla buraya geldi.
E refiro isto para vosso conhecimento, que apenas um de vocês... se apresentou aqui esta manhã devidamente fardado.
Sadece bir kişi, öyle değil mi?
Só uma pessoa, não é verdade?
Bundan sadece bir kişi sorumlu ve o benim de düşmanım.
Só há um homem responsável e ele é meu inimigo também.
Evet, ama o sadece bir kişi.
Sim, mas é só um homem.
- Ne bu heyecan? Sadece bir kişi.
Para quê todo este alvoroço, é só um homem.
Sadece bir kişi seni görürse ölürüz.
Se uma só pessoa a vir, estamos tramados.
Benim için sadece bir kişi var.
Só há um homem para mim.
Üzgünüm, anne. Şu anda gerçekten konuşmak istediğim sadece bir kişi var.
Só há uma pessoa com quem me apetece conversar, neste momento.
O, sadece bir kişi.
É só um homem.
Sadece bir kişi.
É somente um homem.
Biliyorsun, beraber takılabilirsiniz, takım gibi çarpışın ama şöyle bir mesele var ki, bu adadan sadece bir kişi sağ çıkacak.
Sabem, podem manter-se juntos, lutar em equipa mas a verdade é que apenas um de vocês vai sair vivo da ilha.
Bu sorunla ilgili sadece bir kişi var. Wolseley.
Só um apelo importa, Wolseley.
Bu turda sadece bir kişi kazandı,
Só um vencedor, desta vez.
" Ailenizden birini gelirken yanınızda getirebilirsiniz. Ama sadece bir kişi.
" Pode trazer consigo um membro da sua família e mais ninguém.
Bannack, sadece bir kişi.
Ficas com o único que conseguiste, Bannack.
Sadece bir kişi. Atını 4 nala sürüyor.
Alguém vem a caminho, e vem com pressa
- Sadece bir kişi var.
- Só existe uma.
Bu kentte sadece bir kişi onca siyah kası bir araya toplayabilir.
Só há aqui um homem com todo este poder.
Sadece bir kişi, Sonny!
Só um, Sonny!
Sadece bir kişi öldürülmüş.
Em Rivarolo cometeram um erro :
Ama bu orkestranın başını çekebilecek sadece bir kişi var.
Mas só há um cara à altura.
Ama senden ve benden başka, orada sadece bir kişi daha vardı.
Mas além de nós só estava presente outra pessoa.
Ama... zat-ı şahaneleri, o sadece bir kişi... siz üç kişisiniz.
Mas... Magnífico Senhor, ele é apenas um, Enquanto vocês são três.
Bizi sadece bir kişi durdurabilir.
Só há uma pessoa que pode deter-nos.
Yukarıda olduğum ve öleceğimi sandığım sırada aklımdan sadece bir kişi geçiyordu.
Quando eu estava lá em cima e julgava que ia morrer, só pensava numa pessoa.
Sadece bir franka şansınızı deneyin ve kazanan kişi siz olun.
Quem sabe, talvez do grande relógio... de pêndulo e dos seus dois candelabros.
Piskoposum yıllık ziyareti için yarın buraya geliyor. Ve burada çok küçük bir cemaatim var. Ayinlere sadece 2-3 kişi geliyor.
O meu bispo chega amanhã, na sua visita anual e tenho uma congregação tão pequena, apenas 2 ou 3 pessoas vão aos serviços.
Bayan Wilberforce'un, planım için sadece ufak bir parça olmadığını onun çekirdeğindeki kişi olduğunu anlayamıyor musun?
Não percebe que a Ra. Wilberforce não é um mero acessório do plano, mas o seu próprio centro. Uma avozinha chéché.
Hıristiyanlık öncesi zamanlarda, Tanrı'ya inanan sadece bir kaç kişi vardı.
Antes do Cristianismo apenas algumas pessoas acreditavam num Deus supremo.
Sadece bir kişi kurtuldu, yanımda oturan Albay Calder.
Houve um sobrevivente :
"Mütevazı bir akşam yemeği, sadece seçkinlerden 40 ya da 50 kişi."
"Para um jantar com 40 ou 50 das melhores pessoas."
Üç çatallı kargı karşısında, Trakya kılıcıyla... herhangi bir şansa sahip olan sadece tek bir kişi var okulda.
Há só um homem em toda a escola... capaz de enfrentar o tridente com a faca Trácia.
Sadece, Tutankamun'un mezarına giren ilk kişi.. .. Amélie'nin küçük bir çocuk tarafından saklanmış hazineyi .. keşfettiğinde hissettiklerini anlayabilirdi..
Só o primeiro a ter entrado no túmulo de Tutankamon çompreenderia a emoção dela ao descobrir aquele esconderijo, criado por um rapazinho há quarenta e talanos.
Her şeyden öte uğraştığımız kişi sadece kör bir adam.
Afinal só estamos a lidar com um homem cego.
Bu adam bir hırsız, geçen gece elinde kılıçla bir konağı bastı sadece tek o değil, üç kişi daha vardı.
Este homem é um ladrão que entrou esta noite na estalagem com uma adaga. E não foi só ele, havia mais três.
Çok garip ekselansları, sizi, sadece zevklerinin peşinde koşmayı düşünen bir kişi olarak düşünmüştüm her zaman.
Estranho... Sempre achei que se preocupava apenas com seus prazeres.
Bu sadece iki kişi rasındaki nişan gibi bir şeydir.
Isto é só algo que faço entre espectáculos.
Şu anda sadece bir kişi?
Foi o que você disso, certo?
Kuzeyliler, kasa taşıyan bir bölüğü tuzağa düşürmüşler, sadece üç kişi kurtulmuş.
Uma unidade a escoltar uma caixa de moedas cai numa emboscada ianque. Só três se salvaram :
- Sadece bir kişi.
Só uma.
500,000 kişilik bir şehirde, sizi sadece 200 kişi dinleyecek.
Numa cidade com meio milhão de habitantes, só 200 pessoas poderão ouvi-lo.
Sonunda... Benim dediğime geldi. Sadece bir kaç kişi değil, halk da bu güzellikleri görebilmeli.
Finalmente concordou comigo, que toda a gente devia ter acesso àquelas coisas lindas, em vez de serem só os coleccionadores.
Söylenir ki bir çok az kişi onun kılıcını gördü ama sadece bununla meşhur oldu.
Dizia-se que os inimigos mal viam a sua espada,... mas que só a sentiam, pouco antes de morrerem.
Hayır sadece avukatın ne dediğinden... emin olamadım, araçta bir kişimi yoksa bir kaç kişimi vardı ve sen birden fazla olduklarıı duyunca rahatladığını söyledin sanırım sigortacınız arayıp araçta birkaç kişi olduğunu söylediğinde bir şeyler oldu ve siz hatırlamaya başladınız.
Estava a dizer ao seu advogado que não tinha a certeza se estaria apenas uma pessoa no outro carro, ou se estaria mais do que uma. E quando disse que estava aliviado por aquelas pessoas, mais do que uma, terem ligado à seguradora, pensei que se estava a começar a lembrar do que aconteceu.
Orada sadece 11 ay boyunca komuta bendeydi, o sürede bir tek kişi asılmadı bile.
Só mandei lá durante 11 meses, sem um enforcamento ou fuzilamento.
Sadece tek bir kişi.
Só uma pessoa.
Şimdi sadece dört kişi kaldılar ve herhangi bir karar almak için beş kişi gerekir.
Agora, só restam quatro e são necessários cinco para tomar decisões.
Değerli doğru gözlemlere ise sadece bir tek kişi sahipti.
Apenas um homem no mundo tinha acesso a observações mais exactas.
... en korkunç kısmı, ancak konuşabildiğim kişi şu zavallı kadın.Kendime onun sadece bir an korktuğunu söylüyorum ona ne olduğunu fark etmediğini.
Digo a mim mesma que só sentiu medo por um momento, que não percebeu o que lhe ia acontecer.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]