Sadece bir his Çeviri Portekizce
179 parallel translation
Sadece bir his.
É só um pressentimento.
Sadece bir his.
É só um palpite.
Ama bu sadece bir his. Kişisel bir his.
Eu também gosto muito de Comodus... mas isso é só um sentimento... só um sentimento pessoal.
Sadece bir his.
É um pressentimento.
Sadece bir his.
Só um sentimento...
Sadece bir his.
Só tenho um pressentimento.
- Sadece bir his.
- É só um pressentimento.
Ama bu sadece bir his olduğu için...
Mas como é apenas um pressentimento...
Sadece bir his.
Foi só um palpite.
Sadece bir his.
Talvez fosse a emoção.
Bu sadece bir his.
É uma sensação que tenho.
Sadece bir his.
Apenas intuição.
Sadece bir his.
Só intuição.
Sadece bir his vardı.
Só tive uma sensação.
Bu sadece bir his.
É só... uma sensação.
Sadece bir his.
Só um sentimento.
Bu sadece bir his.
É só uma intuição.
Bu sadece bir his. Çünkü Paul onu tanıyordu. Anlıyor musunuz?
É só um pressentimento, porque o Paul o conhecia.
İblis demedim. Bu sadece bir his.
Não disse demónios, é uma vibração.
Sadece bir his.
Só um pressentimento.
Duygusal olarak bakacak olursak bu his olağanüstü bir saygısızlık ve ihanet gibi gelecek ancak Tom için sadece işten ibaret.
E do ponto de vista emocional, deve sentir-se muito violada e traída. Mas para o Tom foram negócios.
Bu sadece içimdeki bir his. Açıklayamadığım bir şey.
É um pressentimento que não consigo explicar.
Sadece nasıl bir his olduğuna bakıyorum Centurion.
Estou só a experimentar a sensação, centurião.
Bu sadece... bir his.
Não passa de... um sentimento.
Anlıyorum Doktor, sadece sizinde en az benim kadar tanıklığınız ile ilgili rahatsızlığınız olduğuna dair içimde bir his vardı.
Eu compreendo-o, doutor. Eu tinha a sensação de que... o senhor estava tão desconfortável com o testemunho quanto eu.
Sadece bendeki bir his.
É só um pressentimento.
Sadece içimden bir his onların...
É uma sensação geral de que elas...
Buraya sadece malzeme toplamak için geldim. Ve içimden bir his burasının bir altın madeni olduğunu söylüyor. Buna rağmen hala senin bir kaçık olduğunu düşünüyorum.
Estou aqui só para arranjar material e acho que estou numa mina de ouro potencial.
Sadece güven bana, bu dar sokak hakkında içimde iyi bir his var.Bilmiyorum.
Confia em mim, tenho um bom pressentimento quanto a este beco. Não sei porquê.
Korkunç bir his boşluğa düşme duygusu... Bu tip sadece rüyaların neden olduğu hissiyat.
Existe um sentimento horrível, uma certa... sensação trágica de perda... que só de um sonho pode ser obtida.
"SıIa hasreti, sadece kendi üIkem için duyduğum bir his ama kumsaIda yürüyüşIerimi ve kayaIarın arasında tıpkı güzeIce düzenIenmiş bir bahçede yetişmiş gibi biten küçük bitkiIeri ve çiçekIeri asIa unutmayacağım."
"A saudade é um sentimento que sinto só pela minha pátria. Porém, nunca vou esquecer os meus passeios pela praia, e por entre as rochas, onde crescem plantas e flores minúsculas, exactamente como se fosse num jardim bem cuidado."
Skinner'in ayrılacağı gün sevinçten havalara uçacağımı düşünürdüm ama şimdi sadece kafamın arka tarafında tuhaf bir his var.
Pensei que saltasse de alegria no dia em que o Skinner saísse... mas só tenho uma sensação estranha e quente na nuca.
Sadece aşk olduğunu fark etmedim çünkü aşktan daha fazlasıydı... ve sadece karnımdaki aptal bir his değildi.
Só que não me apercebi que era amor porque era mais do que amor... e não apenas uma sensação estúpida no meu estômago como o resto.
Sadece oraya gitmenin nasıl bir his olduğunu bilirim.
Apenas sei o que é preciso para ser enterrado ali.
Sadece içimde bir his var.
- Só tenho um pressentimento.
Sadece takip ettik. - Korkunç bir his
- Acho horrível.
Sadece içimde bir şeyden Dolayı senden özür dilemem gerekiyormuş gibi garip bir his var.
Tenho este estranho sentimento que fiz algo e que tenho de pedir desculpa.
- Sadece his değil, bir şey.
- Não é "Coisas", "algo".
- Evet, ve sen koleksiyonum için çok değerli eşyalar satın aldın, ama sadece kardeşinin kulübünün en iyilerden olacağına dair içimde bir his var.
- Sim, e você colocou itens valiosíssimos no meu campo de visão. Tenho um pressentimento de que o bar da sua irmã é o melhor até agora.
Sadece... pişmanlığın... nasıI bir his olduğunu biliyorum ve senin bunu tatmanı istemiyorum.
Só que... sei bem... o que é o arrependimento e não quero isso para ti.
Sadece içimden gelen bir his.
Tenho um pressentimento.
Sadece içime doğan bir his.
Fui atingido por um sentimento.
Sadece şiddetli migren, mide dolusu çıngıraklı yılan ve içimden bir his içmeye başlamazsam akşam yemeğini kaçıracağımı söylüyor.
Só uma enxaqueca, o estômago cheio de cascavéis... e a suspeita de ir perder o meu almoço se não me despachar.
Sadece nasıl bir his olduğunu merak ettim.
Só queria saber o que se sentia.
Sadece iyi bir his işte.
É só uma boa sensação.
Bunu sadece söylemek bile güzel bir his.
Céus, é um alívio dizê-lo.
Çünkü, içimde, derinlerde bir yerde, bazen bir his var... Sadece boş, sadece...
Porque na realidade, no fundo, às vezes, sinto que é simplesmente que só há um vazio, só...
Çünkü sadece bunun nasıl bir his olduğunu bilmek istiyorum.
Porque só quero saber como se sente.
Ben, şey ben sadece uzun zamandır içimde bir his var.
Eu só tenho esta sensação há muito tempo.
Sadece içimden bir his...
É só porque eu sinto como...
Bilmiyorum sadece bana mı öyle geliyor, ama... içimde canlanıp müthiş bir sezon yaşayacakmışız gibi bir his var.
Pode ser só impressão minha, mas acho que podemos melhorar e ter uma grande época.
sadece bir adam 18
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24