English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Y ] / Yemek zamanı

Yemek zamanı Çeviri Portekizce

1,201 parallel translation
Çünkü yemek zamanıdır.
Porque são horas de jantar.
Ama yüksek yetkiler, ve çokça yemek zamanı istiyorum. Gerçekten çok yemek zamanı.
Mas quero exclusividade para trabalhar neste satélite.
Yemek zamanı! - Bu sana geldi Marge.
Hora de almoco.
- Yemek zamanı Meg. Ben devralırım.
Horas de almoço, Mac. eu trato disso.
Yemek zamanı.
Vem aí o nosso almoço.
Yemek zamanı.
Coma isto.
Todd, yemek zamanı.
Todd, vamos jantar.
- Yemek zamanı azaldı.
- Menos, desde o almoço.
Yemek zamanı.
Hora do jantar.
Yemek zamanı geldi.
E agora o almoço.
Yemek zamanı geldi işte!
Enfim... hora de comer!
Yemek zamanı geldi sonunda!
Até que enfim, comer! - Suzuhara, classe A.
- Hadi, Spot! Yemek zamanı! - Durun...
- Vá lá, Malhada, é hora do jantar.
Yemek zamanı Sanchez.
Hora de comer, Sanchez.
Gelsene, seni namussuz, şimdi yemek zamanı.
Vem cá, filho da mãe, está na hora do jantar.
Yemek zamanı.
Hora de jantar.
Yemek zamanı.
É hora de jantar.
Deliye döndürmek. Onu düşündüğün zaman yemek yiyemezsin, uyuyamazsın.
Sua lembrança lhe tira o apetite.
Dokuzuncu sınıftayken aynı zamanda yemek yerdik, ve her zaman nadir olan, tuhaf şeyleri kaydederdi.
Almoçávamos no mesmo turno no nono ano e estava sempre a dizer as coisas mais anormais.
Evet, her zaman tarifi satmayı düşündüm ama öylesine değil tabii ki diğer tariflerle yemek kitabında toplamak gibi.
Como um livro de cozinha. E o livro de cozinha, podia dar continuidade a uma escola de cozinheiros. Ou talvez uma cadeia de escolas de cozinheiros.
- Yemek ne zaman?
Preferia ter codorniz.
Çinliler ne zaman böyle yemek yapmayı öğrendi?
Onde terão os chineses aprendido a cozinhar assim?
Yemek yapmana gerçekten bayılıyorum Aynı kendime kitap yazdığım zaman gibi...
Gosto de ver como cozinhas Como eu, ao redigir estas linhas
Ne zaman buraya gelsem sizi hep yalnız yemek yerken görüyorum.
Porque é que o encontro sempre aqui em baixo a comer sozinho, Tenente?
Bu süre zarfında, gardiyanların hareketlerini incelemeliyiz- - hangi sıklıkla değiştiriliyorlar, ne zaman yemek yiyorlar, ne zaman uyuyorlar.
Tínhamos terminado a nossa missão de troca com os Ilidarians e estávamos a caminho do ponto de encontro quando encontramos uma nebula de matéria negra. Quando começamos uma análise de rotina, uma nave não identificada apareceu e atacou o nosso vaivém.
Zaman içinde serbestçe düştük. Yemek pişirmek Neelix'in gevşemesine hep yardımcı olur.
Milhares morrem por dia.
Her zaman yemek isterim.
Eu quero sempre comer.
Bir Amerikalı, rengi siyah olduğu için halka açık bir restoranda yemek yiyemiyorsa, çocuklarını en iyi devlet okuluna gönderemiyorsa, kendisini temsil etmesi için yöneticilere oy kullanamıyorsa, kısacası, hepimizin istediği gibi özgür ve mutlu bir hayata sahip olamıyorsa, o zaman içimizden hangimiz, rengimizin değiştirilmesinden memnun olurdu ki?
Se um norte americano, porque a sua pele é escura não pode comer num restaurante aberto ao público se não pode mandar os seus filhos para a melhor escola pública se não pode votar nos funcionarios que o representam se não pode disfrutar da vida livre e completa que todos queremos então, quem de nós querá mudar de cor de pele?
Bir şey beni rahatsız ettiği zaman, tek yaptığım şey yemek yemektir.
Se alguma coisa me preocupa, preciso de comer.
O zaman çok yazık, çünkü bu civarda yemek pişirebilen tek kişi benim.
Bem, é uma pena, pois sou a única que cozinha por aqui!
O zaman nasıl konuşup, yemek yemiş, gülmüş ve sevebilmiş?
Como é que falava e comia e ria e amava?
Günah her zaman vardır. çok yemek yemek, çok içmek.
Há sempre a tentação de comer demasiado, de beber demasiado.
Çok isterdim ama yemek yiyip eşyaları yerleştirdiğimizde yatma zamanı gelmiş olacak.
Eu queria, mas depois de comer e das malas serão horas de dormir.
Pekala, yemek yeme zamanı, domuzlar!
Muito bem, é hora de comer, porcos!
Ödev yüzünden dün gece yemek yapmaya zamanım kalmadı.
? É que... ontem tinha tantos trabalhos de casa para fazer...
Gerçekten mi? Ayrıca her zaman fazla yemek yapıyorum.
Mas faço sempre comida a mais...
Brenda'ya bunlardan üç tane vermen lazım. O zaman belki yemek yapar.
Metes Três drunfos na Brenda e ela trepa paredes
En son ne zaman yemek yedin?
Quando foi a última vez que comeste? Não interessa, está tudo ali naquela lata do lixo.
O zaman Zambilla, yemek yemez oldu.
Então Zambilla recusou-se a comer.
Ben her zaman yemek yemeyi dans etmeye tercih etmişimdir
- Perniciosamente, prefiro jantar do que dançar
Her zaman umursarım ki hizmetçi önüne yemek koyar! Ve bu sebep veya başka birşeyden dolayı, sen bunu görmezden gelir gibi görünemezsin.
E, seja lá por que razão for, nem parece notar!
Yemek yiyelim o zaman.
Almoçamos?
- Yemek ne zaman?
- Quando é que jantamos?
Eğer evsizler onları beğenmediyse, o zaman evsizler onları yemek zorunda değil.
Se os sem-abrigo não gostam, não têm de os comer!
Kuyruğunu dik tut dostum. - Ne zaman haysiyetli bir yemek yiyeceğiz?
Quando é que vamos ter aqui comida decente?
Ben- - her zaman merak etmişimdir- - ne zaman bir restoranda yemek yesem- - Normal biftek ile Siyah Angus bifteği arasındaki fark nedir diye?
Quando vou a um restaurante nunca sei qual é a diferença entre um bife normal e um de Black Angus.
Yemek zamanı, beyler.
Hora da janta, pessoal.
Ne de olsa her gün, yemek arkadaşımın sevgilisini evime davet etmiyorum. Ama çok çaresizsen, her zaman...
Não é todos os dias que convido o namorado da minha companhia de jantar para viver comigo, mas, se está desesperado, posso...
O zaman gidip bir şeyler içelim. Hatta yemek de yiyebiliriz.
Nesse caso, podíamos beber alguma coisa... ou até jantar, se quiser.
- Bak işte. O zaman yemek yap.
Então, cozinha.
Tamam, Rach sen en son ne zaman sevkiyatçılarla birlikte yemek yedin?
Muito bem. Rach, quando foi a última vez que almoçaste com os estafetas?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]