Önemli bir şey Çeviri Portekizce
5,504 parallel translation
- Ama yine de önemli bir şey.
- Mesmo assim é incrível. Sim.
Önemli bir şey değil.
Isto é... não é nada.
Birbirinizle yeni yeni görüşmeye başladınız ve seks çok önemli bir şey.
Vocês começaram a namorar agora, e o sexo é uma coisa importante.
Evet, o yanma hissi önemli bir şey değilmiş.
Aquela queimadura não era nada.
Dedin ki, "Bu rahatsız edecek ama önemli bir şey ve sonsuza dek gözlerinizi açık tutacak."
Disseste : "Isto vai ser desconfortável, mas é importante " e vai abrir-vos os olhos para sempre. "
Önemli bir şey değildi, gerçekten.
Não custou nada, a sério.
Eminim önemli bir şey değildir.
Tenho a certeza que não é nada.
- Hayat, hakkında ciddi ciddi konuşulmayacak kadar önemli bir şey.
A sério? A vida é, de longe, a coisa mais importante para falar a sério.
Benim için ailemizden daha önemli bir şey yok. Bunu biliyorsun.
Não há nada mais importante para mim, que a nossa familia Tu sabes isso.
Önemli bir şey mi?
E importante?
Ne zaman senin hakkında önemli bir şey sorsam bir şey söylemiyorsun bu da senin samimi olmadığını gösterir. Şu an kafam çok karışık.
E quando pergunto algo sobre ti e tu não me dizes, significa que não queres intimidade.
Yakalanmayı riske edemeyeceği kadar önemli bir şey.
Algo importante o suficiente para que ele não possa arriscar ser apanhado.
O halde önemli bir şey olmalı.
Deve ser grave...
Önemli bir şey bu.
Isto é sério.
TAKTİK KİTABI... ama önemli bir şey galiba.
O LIVRO DAS JOGADAS mas parece importante.
Benim için her zaman önemli bir şey olmuştur.
Tudo isto é um grande acontecimento para mim. Adoro.
Evet, ama o kadar önemli bir şey değildi.
Sim, mas... Não foi nada importante.
Muhtemelen önemli bir şey değil.
Provavelmente não deve ser nada.
Önemli bir şey değil.
Não é nada de mais.
Önemli bir şey buldum galiba Art.
Talvez tenha encontrado algo importante, Art.
O kadar önemli bir şey değilse neden onu gönderdiniz?
Nesse caso, porque o mandou para a academia?
Önemli bir şey değil, anne.
Não é nada de mais, mãe.
Tamam. Amaç uğruna çok önemli bir şey yapmak istedim ama elçiliğe girerken ya da çıkarken yakalanırsam, bu...
Quero fazer alguma coisa importante para a causa, mas se for apanhado a entrar na Embaixada...
Gerçekte daha önemli bir şey varmış gibi konuştun.
Parece que algo é.
Önemli bir şey bu.
É um belo bolo.
Önemli bir şey değil.
Nada de especial.
Çünkü onunla gerçekten önemli bir şey hakkında konuşmam gerekiyor!
Porque eu preciso de conversar com ela sobre algo importante!
Gazetenin geri kalanında önemli bir şey yok gibi görünüyor. - Okuyucu köşesinde bile.
Não parece haver nada de relevante no resto do jornal, nem mesmo na coluna das "agonias".
Kraliçe sana önemli bir şey söyledi mi?
A Rainha disse-te alguma coisa importante?
Duyduğum en beyazca yalandı ve çok önemli bir şey.
É literalmente a mentira mais branca que já ouvi, e é uma grande coisa.
Bu dünyada aileden daha önemli bir şey yoktur.
Não há nada neste mundo mais importante que a família.
Ben önemli bir şey yapmadım.
Eu não fiz nada.
Burada onun için önemli bir şey kalmadı artık.
Não há mais nada aqui para ela.
Örümcek ağlarını temizlemek gibi bir olay. Önemli bir şey değil.
É como tirar teias de aranha, nada demais.
- Önemli bir şey değildi.
- Não é nada.
Önemli bir şey.
- O que está dentro? - Algo importante.
Önemli bir şey değil dedim ama bu kayıtlı bir veri değil.
Disse a ele que não era grande coisa, mas... Isto não são dados gravados.
Önemli bir şey değil.
Não é grande coisa.
Emniyet Müdür Yardımcısı'nı buraya getiren şey, çok önemli bir şey olmalı.
Deve ser uma coisa de grande importância para trazer o Chefe Assistente de Polícia aqui, para me ver.
Sana söylemek istediğim bir şey var, önemli bir şey.
Há uma coisa que quero dizer-te... uma coisa importante.
Ama biraz önemli bir şey.
Mas isto até é importante.
Aman Tanrım. Çok önemli bir şey oldu.
Meu Deus.
Bir şey öğrendim önemli.
Acabei de descobrir uma coisa... Importante.
Açlık, bildiğimiz en önemli şey ve ilk öğrendiğimiz derstir demiş bir zamanlar şairin biri.
A fome, como disse uma vez um poeta, é a coisa mais importante que conhecemos, a primeira lição que aprendemos.
Bak, bir şey söylemedim çünkü artık önemli değil.
Nunca disse nada porque agora não importa.
O yüzden sana tek bir söz vermeye karar verdim çünkü gerçekten önemli olan tek şey o.
Decidi fazer apenas um voto, porque é o único que conta.
Onlar için gerçekten önemli olan tek bir şey vardır.
Para elas, só uma coisa importa realmente.
Scott için hep önemli olan tek bir şey olmuştur.
O Scott sempre quis apenas uma coisa.
Onemli bir sey degil
- Não é nada.
Yani önemli hiç mi bir şey olmadı?
Então, nada de significativo aconteceu consigo lá fora?
Önemli bir şey değil.
Não tem mal.
önemli bir şey değil 261
önemli bir şey yok 63
önemli bir şey mi 22
önemli bir şey değildi 36
önemli birşey değil 33
önemli bir konu 16
önemli biri 16
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
önemli bir şey yok 63
önemli bir şey mi 22
önemli bir şey değildi 36
önemli birşey değil 33
önemli bir konu 16
önemli biri 16
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105