English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / All is well

All is well translate Turkish

4,371 parallel translation
It was only the constables, all is well.
Sadece polis memurlarıydı, her şey yolunda.
Then, all is well with the world. When has Mr Moray ever come up short?
O zaman neşemiz yerine gelir!
Well, not to be all competitive, but my important is probably a lot bigger than his important.
Rakip olmak istemem ama benim söyleyeceğim şey onun söyleyeceği şeyden çok daha önemli.
Well, I tell all of my patients that fantasy play is very healthy for children.
Bütün hastalarıma, çizgi kahramanların çocuklar için iyi olduğunu söylüyorum.
Well, the wedding planning is done, so tonight is all about relaxing and celebrating everything that makes us awesome, which is why
Düğün planlaması bitti. Bu akşam tamamen rahatlayıp bizi süper yapan her şeyi kutlayacağız.
All of our staff is very well trained, and your babies are in very good hands, okay?
Personelimizin tamamı iyi eğitimlidir. Bebekleriniz emin ellerde, tamam mı?
Well, what I mean is, a lot of the time, what we think we need, it's not what we need at all.
Demem o ki çoğu zaman ihtiyacımız olduğunu düşündüğümüz şeye aslında hiç ihtiyacımız yoktur.
All this fried food is not sitting well.
Bu kızarmış yemekler midemi rahatsız ediyor da.
You mean to tell me, after all these years, Marcel is alive and well?
Yani bunca zaman boyunca Marcel ayakta kalıp güçlenmiş mi?
Well, that's all we're here to do is... Talk.
Biz de konuşmak için geldik zaten.
Okay, well, if this was a a grave... what about all these other holes?
Bu bir mezar ise, diğer çukurlar ne iş?
That called your partner a bitch. Well, she is the one, all right.
Evet bu o kız, doğru.
The all-clears have sounded, but all is not well in America tonight.
Tehlikenin artık geçtiği belirtiliyor ancak bu gece Amerika için pek iyi geçmedi.
Which is all well and good for Soundwave, but for you...
Bu Soundwave için çok iyi bir şey fakat senin için...
Might as well see what all the fuss is about.
Bütün bu telaşın sebebini görmüş olurum.
But I can't scrub for expression patterns when the VITC is all... Well, is there a chrominance subcarrier?
Ama anlatım modelleri için temizleyemiyorum dikey aralık zaman kodu şey olduğunda -
Okay, well, first of all, this is a big deal to me.
Peki, öncelikle bu benim için oldukça önemli.
Well, the evidence does seem to indicate that that is possible after all.
Fincanlar bunu yapabileceğimizin mümkün olduğunu gösteriyor nihayetinde.
Well, they may have more, but the second verse is where they get all weird and religiousy.
Tamam, Daha fazla tür de olabilir, Ama ikinci tür Tuhaf ve dini motifli olmalıdır.
Well, I guess all that matters is, everything's back to normal.
Sanırım önemli olan, herşeyin normale dönmesi.
Oh, well, she was battered, covered in blood, and, look, all I'm trying to do is just help people.
Perişan hâldeki kızlarla da yaptım. Yara bere içindeki kızlarla. Yani tek amacım insanlara yardım etmeye çalışmak.
See, you guys, when the two of you help each other, well, that's what family is all about.
Bakın, çocuklar, birbirinize yardım ettiniz, ve işte ailene buna denir.
Well, I hope for his sake this is all just a huge misunderstanding.
Umarım tüm bu olanlar büyük bir yanlış anlaşılmadır.
Well, maybe it's not the brightest idea, but we're not coworkers anymore, so all bets are off.
Tamam, belki en parlak fikir olmayabilir ama artık iş arkadaşı değiliz. Tüm bahisler kapandı.
Well, sooner or later, he's gonna find out, because it is all over your face.
Eninde sonunda anlayacak, çünkü yüzüne bakan anlayabilir.
Well, tenure is all about publication.
Kadroya girmek, yayınlarla ilgili.
Well, the thing is, I don't want to undo all the positive steps that we've taken either, okay?
Önemli olan, birlikte attığımız tüm olumlu adımları geri almak istemiyorum, tamam mı?
Uh, well, just a little misunderstanding is all, nothing heavy.
Sadece ufak bir yanlış anlaşılma, ciddi bir şey yok.
I think I did pretty well for all of us, under the circumstances.
Bence bu şartlar altında hepimiz için son derece iyi bir iş çıkardım.
Well, this is bringing out all the maternal instincts in me.
İçimdeki annelik içgüdüsünü ortaya çıkarıyor.
Well, we all just think you are doing a bang up job.
Pekala, hepimiz bu şekilde iyi bir iş yaptığını düşünüyoruz.
All right, well, if Harper killed Akuna, then where is the body?
Harper, Akuna'yı öldürdüyse cesedi nerede?
Look... even though I'm here at Hetty's request, and... well, I've got my own opinions, the only one who matters in all this is you.
Bak. Hetty istediği için buraya geldiğimi düşünebilirsin ve... şey, benimde görüşlerim var, bunların içerisinde önemli olan sensin.
Well the good news is that the tanks look just like all the other ones.
Neyse ki tüplerin görünüşü diğerleriyle aynı.
Well, what is all this strange garb you adorn?
Telebbüs eylediğiniz bu ilginç esvaplar da nedir böyle?
Find the money, which is probably well hidden, or get a confession out of Summers, which is all the more unlikely.
Parayı bulmak, ki muhtemelen çok iyi saklanmıştır veya Summers'tan itiraf koparmak ki bu hepsinden zor.
Well, all I'm suggesting is that we rewrite the song.
Tek önerim, şarkıyı yeniden yazalım.
Oh, well, it is all right here in this little...
Hepsi bu başlıkta...
Well, I presume you don't consider my marriage a paragon of excellence, but the thing that's kept the fire lit all these years is that we know how to fight, but not surrender.
Şey, benim evliliğimi pek de mükemmel bir örnek olarak almadığını varsayıyorum ancak bunca yıldır ateşin sönmemesini sağlayan şey kavga etmeyi bilmemiz, ama teslim olmayı bilmeyişimizdir
Well, this is all your fault, man.
- Hepsi senin yüzünden oğlum.
Well, you made my options perfectly clear, and since they all suck, I may as well pick the one that makes the most business sense.
Seçeneklerimi açıkça belirttin ve hepsi de berbat olduğundan, en çok iş yapananı seçmek durumunda kaldım.
Well, there's a lot of data here and it's all partitioned in increasing levels of security, some of which is proving difficult to breach.
Burada bir sürü veri var ve hepsi güvenlik seviyesini yükseltiyor. Ki bazılarına ulaşmak epey bir zor.
We might as well get going. The traffic being what it is and all.
Trafiği de göz önüne alacak olursak, şimdiden çıksak iyi olur.
Well, it's just that I have a friend who works in non-profit and he tells me all the time how hard it is raising money and flaky donors bowing out all the time.
Sadece hayır işleri yapan bir arkadaşım var ve bana her zaman hayır işleri için para toplamanın zorluklarını ve sözünden dönen bağışçıları anlatıp duruyor.
No matter how well All For One can play, there is no instrument like a human voice.
"Hepimiz Birimiz İçin" ne kadar iyi çalıyor olursa olsun insan sesi gibi bir enstrüman bulunamaz.
All right. Well, I gotta make sure my safety is first, right?
Öncelikli olarak emniyeti sağlamalıyım değil mi?
All right, well, all I know is that this female firefighter over at Firehouse 17 couldn't physically lift some debris off her partner, and they both nearly died.
Tamamdır, bildiğim tek şey 17. İstasyon'daki kadın itfaiyecinin enkazın altından çıkaracak gücü olmadığı için ortağıyla birlikte neredeyse öleceklerdi.
If I wanna get back in her good graces, as well as published, all I have to do is find a great Americana story.
Eğer onun gözüne girmek istiyorsam anında yayınlanacak harika bir Gerçek Amerika hikayesi bulmak.
What you need to do is act like an adult, focus on the things that you really have achieved here at Hillford, doing well in your exams and leaving all this ridiculous nonsense behind you.
Yapman gereken şey bir yetişkin gibi davranmak burada, Hillford'da başardığın şeylere odaklanmak sınavlarında başarılı olmak ve bütün bu absürd saçmalıkları arkanda bırakmak.
Well no one can understand him anyway if all he uses is Nazi lingo.
Nazi lehçesini kullanırken zaten kimse onu anlayamıyor.
"Well, when fear is gone, life opens up all its grandeur."
"Korku ortadan kalktığında hayat tüm görkemliğini sunar."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]