All those translate Turkish
21,439 parallel translation
All those brains, what... what they're doing.
Bütün o beyinlerin ne yaptığından endişeleniyorum.
If you want a real man, someone different from all those corporate stiffs, this is your ticket.
Gerçek bir erkek istiyorsan, tanıştığın tüm o şirket... yöneticilerinden farklı biri, bunun yolu işte bu.
Payback. For all those times you trounced me as a kid.
- Sadece 45 saat kadar oldu.
But I've had all those things before, and they never made me happy.
Ama daha önce onların hepsine sahip oldum ve beni hiçbir zaman mutlu etmediler.
And all those outlaws are resurrecting as revenants - coming for us.
Şimdiyse o suçlular hortlak olarak dirilip bizim için geliyorlar.
All those little concussions.
- Tüm o ufak sarsıntılar.
And my father and my uncle and all those men, they were so furious that this woman had lost him all that money.
Babam, amcam ve tüm o adamlar, kadın onlara onca parayı kaybettirdiği için öyle sinirliydiler ki.
[music ] That's every kid's dream to see all those Justice League characters together and Green Lantern's a big part of that. [ music]
Adalet Birliği'nin bir araya gelmesi her çocuğun hayalidir ve Green Lantern bunun büyük bir parçası.
But all those judgy vegans with their ponytails and their Lululemon, I'm like, "nama-stay home," you know what I mean?
Ama her şeyi eleştiren at kuyruklu ve Lululemon giysili veganlar yüzünden "n-aman-almayayım-ste" olduım.
I should have known it was you... all those typos from your stubby fingers.
O güdük parmaklarınla yaptığın yazım hatalarından senin yaptığını anlamalıydım.
Not to mention, every Saturday, all those Little League tournaments.
Her Cumartesi Minikler Ligi Turnuvalarını saymıyorum bile.
They mark all those who are prey.
Av olan herkesi boyarlar.
Yeah, well, as long as you don't set all those papers on fire.
Kağıtları ateşe vermediğin sürece sıkıntı yok.
Do you really think all those years that I just sat here making lunches and vacuuming the carpets while you were working late?
Onca yıl boyunca sen geç saatlere kadar çalışırken benim sadece yemek hazırlayıp halıları süpürdüğümü mü düşünüyorsun?
All those people in those meetings are all tormented in the same way.
Bu toplantılardaki tüm insanlar aynı şekilde işkence görmüş.
And I'm glad you looked beyond all those fancy degrees - and chose me.
Ben de fiyakalı doktoraların arasından beni seçtiğiniz için çok memnunum.
I thought you'd been sucked up into all those snow belt governors'races.
Kendini valilik yarışına kaptırdığını sanıyordum.
All those people staring, like they want something.
Bir şey istercesine bakan yüzler.
With all those followers, I think there's another way to go.
Bu kadar takipçiyle, farklı bir yoldan ilerleyebiliriz.
But what do I say if we lose all those people?
Herkesi kaybedersek ne diyeceğim ki ama?
All those people taking U-turns on the flyover are dying.
Üstgeçitte U dönüş yapan herkes ölüyor.
Look at all those sad homeless people.
Baksana şu üzgün evsiz insanlara.
Thank God for all those handles.
Neyse ki bir sürü kulp vardı.
You thought you were being so clever, making all those bets all over Dallas.
Dallas'ın tamamında o bahisleri yaparak akıllı davrandığını sanıyordun.
It's like I met all those people here.
Sanki herkesle burada tanışmışım gibi.
All those contacts and famous names you mentioned during your interview? You should have no problem.
İrtibatların ve görüşmede bahsettiğin ünlü isimlerle senin için sorun olmamalı.
Just, last night I just kept having these visions of you marching into Luis's office and telling him that you sold all those listings and I'm a complete fraud.
Dün gece şöyle bir öngörüde bulundum sen Luis'in ofisine gidip bütün evleri senin sattığını ve benim sahtekârın teki olduğumu söylüyordun.
You lied about all those sales just to get my job!
İşimi elimden almak için satışlar hakkında yalan söyledin!
I've been watching you stitch into all those poor people.
O zavallı insanlara bağlanmanı izliyordum.
Kinda sad, those two Lasat all alone on that planet.
O iki Lasat'ın gezegende tek başlarına kalacak olmaları üzücü bir durum.
I don't want to hear our cannons stop firing until all of those things are dead.
Bu yaratıklar ölünceye kadar silahlarımızın susmasını istemiyorum.
Bring those lips, we can, uh, "talk" all night long.
Sen bu dudakları getir, biz sabaha kadar konuşuruz.
Before you get all bent out of shape, all I was trying to do was take those punches for you.
Sen sinirden deliye dönmeden önce tek yaptığım o yumrukları senin için yemekti.
You better hope to hell that someone convinces that family to sign those papers or all of this was for nothing.
Birinin, ailesini belgeleri imzalamaya ikna etmesini ummaktan başka bir şey yapamayız. Yoksa her şey boşa gitmiş olacak.
And all of them have these huge worlds they come from and those worlds themselves are a massive universe all their own.
Her birinin kendi çapında çok büyük evrenleri var.
I am not going to stand here and let you accuse me of stealing all of those papers!
Burada durup beni tüm gazeteleri çalmakla suçlamana izin verecek değilim.
Didn't love all three of those being rolled into one sentence.
Üçünün tek bir cümlede birleşmesi hoşuma gitmemişti.
Because it turns out they've all had one of those days, too.
Çünkü onlar da o günlerden birini yaşıyordur.
You need help with those bolt cutters or should I stand here all day?
Keskiye yardım etmemi ister misin yoksa tüm gün burada mı dikileceğim?
Stayed up all night handcrafting those little papier-mâché demons.
O küçük, kâğıt hamurdan iblisleri yapmak için tüm gece uyumadım.
All right... we gotta get the rest of those tires.
Pekâlâ, gidip şu geri kalan lastikleri alıp gelelim.
Was it one of those bottles with the fake bottom where you hide all your expensive jewelry?
Yoksa kıymetli mücevherlerini sakladığın kap o muydu?
All right, you can put those in my office, and then I need you to pull together a list of psychiatrists for potential new partners.
Tamam, onları ofisime koyabilirsin. Sonra da potansiyel yeni partner olabilecek psikiyatristlerin listesini çıkarman gerek.
The enormous sacrifices that I have had to make to get on all of those magazine covers.
O dergi kapaklarına çıkabilmek için kurban ettiğim büyük şeyleri.
I want to know what those things are outside that fence, and I want to know how an underage cretin gets to be in charge of all this.
Dışarıdaki o şeylerin ne olduğunu ve yaşı tutmayan bir salağın nasıl tüm bunların yetkilisi olduğunu bilmek istiyorum.
Emma said it was proof for a story, but I know all the stories she was working on, and those videos had nothing to do with any of them.
Emma bunun bir hikaye hakkında kanıt olduğunu söyledi ama onun üstünde çalışığı bütün hikayeleri biliyorum ve bu videolar hiçbiiyle alakalı değildi.
All of those would've gone away if he'd come clean.
Hatasını itiraf ettiği takdirde bütün hepsi hayal olacaktı.
Those three years he was in the coffin, guess that was all the enjoyment you could take.
Bu üç yıl o tabut oldu O götürebilirim tüm keyfi oldu sanırım.
I suppose we all have those moments in life where everything changes in a second.
Herhalde hepimizin hayatında her şeyin bir saniyede değiştiği zamanlar oluyor.
Coincidentally, those were all the same.
Tesadüf bu ya, hepsi aynı zamanlar.
And the fact that country and God and life, those are all sacred things.
Ülke, Tanrı ve hayat tüm bunlar kutsaldır.
all those years ago 44
all those years 76
all those in favor 29
all those things 18
all those people 65
those eyes 49
those 395
those are nice 21
those are 90
those are beautiful 26
all those years 76
all those in favor 29
all those things 18
all those people 65
those eyes 49
those 395
those are nice 21
those are 90
those are beautiful 26
those were good times 17
those were the days 74
those lips 16
those two 110
those days are gone 24
those girls 42
those guys 111
those are mine 77
those aren't mine 30
those are my friends 16
those were the days 74
those lips 16
those two 110
those days are gone 24
those girls 42
those guys 111
those are mine 77
those aren't mine 30
those are my friends 16