Are we in trouble translate Turkish
336 parallel translation
- Are we in trouble?
- Başımız belada mı?
Are we in trouble?
Problem mi var?
Are we in trouble?
Başımız dertte mi?
Oh, my God, are we in trouble now.
Oh, Tanrım, başımız şimdi belada.
Are we in trouble.
Başımız belada mı.
Are we in trouble?
Başımız belâda mı?
- I'm not so sure you do. - Boy, are we in trouble.
- Bilmek isteyeceğini sanmıyorum.
We are in trouble.
- Başımız belada.
We are both men in trouble, Herr Müller.
İkimiz de belaya bulaşmış insanlarız Herr Muller.
Trouble is, where are we in the Dexter case?
Sorun Dexter davasının neresinde olduğumuz.
We are in trouble.
Başımız belada.
- We are in trouble.
Nasıl bir belaya düştük böyle?
If we cannot help you in your trouble, we are sorry.
Eğer sorununuzda size yardım edemiyorsak, üzgünüz.
Hana-ogi, you and I are gonna have more trouble than we ever thought of having in our whole lives unless you are absolutely honest with yourself.
Hana-ogi, sen kendine dürüst davranmamaya devam ettikçe ölünceye kadar ikimizin hayatında da daha fazla bela olacak.
If we're in trouble, where are the police?
Eğer başımız dertteyse polisler nerede?
If they find out that we are sleeping in the same house, it could give trouble with the divorce. Come on, walk.
Aynı evde uyuduğumuzu öğrenirlerse boşanmayla ilgili sorun çıkabilir.
This heretic caused us a lot of trouble and we are putting our hopes in Rebecca's hands.
O inançsız bir sürü sorun yarattı ama umutlarımızı Rebecca'nın ellerine bıraktık.
- We are not the only ones in trouble.
Başı dertte olanlar sadece biz değiliz.
We are in trouble!
Zor bir durumdayız.
We are in a lot of trouble.
Başımız dertte.
And if you say we're in a lot of trouble... We are.
Başımız dertte diyeceksen...
We are in big trouble.
Başımız büyük belada.
Miss Jiang, we are in trouble
Jiang hanım, başımız belada
Why, in this same church, we have women with the same trouble you are having.
Aynı kilisede senin yaşadığın sorunları yaşayan kadınlar var.
We are in grave trouble...
Başımız dertte.
Goddang, now we are in trouble!
Tanrım, şimdi başımız dertte işte!
We are in trouble.
Bir sorun var.
As long as the American President... is commander in chief... of the biggest war machine in human history, with bases on every continent, we are going to get into trouble.
Amerikan Başkanları insanlık tarihinin en büyük savaş makinesinin başında her ülkede bulunan üsleriyle durduğu müddetçe bizim başımız beladan kurtulmamaya devam edecektir.
Young man, we are in trouble.
Delikanlı, çok zor durumdayız.
If the Dutch and English spread their filth in Asia, we are in for trouble.
Hollandalılar ve İngilizler pisliklerini Asya'ya yayarsa, başımız derde girer.
We are already in trouble, Captain.
Başımız zaten dertte, Kaptan.
Are we in a lot of trouble, Danny?
Bizim başımız belada mı Danny?
I believe we are in a lot of trouble.
Belli ki zorlu bir duruşma olacak.
We are in serious trouble.
Başımız ciddi belada.
Iván, there's no other way to say this, we are in trouble in the second act.
Ivan, ikinci perdenin ne kadar kötü olduğunu söylememizin başka bir yolu yok.
Why are we getting in all this trouble?
Neden başımıza bela alalım ki?
When you are in trouble We'll meet again
Başınız beleda olduğunda... ben yanınızda biterim!
We are in deep trouble.
Başımız büyük dertte.
We gotta go. Izzy and Noogie are in deep trouble.
Gitmeliyiz. lzzy ve Noogie'nin başı büyük belada.
we are in deep trouble.
Başımız büyük belada.
We'll be in trouble if we are discovered.
Eğer yakalanırsak, başımız büyük belaya girer.
Charlie, we are in serious trouble.
Charlie başımız büyük belada sense giysi alıyorsun!
We are in serious trouble!
Ciddi bir sorunumuz var.
- We are in big trouble.
- Başımız büyük belada.
But we're not the ones in trouble - you are.
Ama gördüğün gibi başı belâda olan biz değiliz, sizsiniz.
Are we going to get in trouble?
Başımız belaya mı girecek?
We are again in trouble.
Başımız yine belada.
What kind of trouble are we in here, Peterson?
Ne çeşit bir belânın içindeyiz Peterson?
The president thinks that you are proposing to me, so just kiss me. We're in a lot of trouble here.
Başkan bana evlenme teklif ettiğini sanıyor, öp beni.
- No, you don't. This car is stolen, and we are in big trouble.
Bu çalınmış bir araba ve başımız iyice belada.
Homer, are we in some sort of fiduciary trouble?
Bir çeşit haciz durumuyla mı karşı karşıyayız?
are we cool 65
are we there yet 168
are we 1416
are we good 155
are we done yet 18
are we friends 34
are we late 34
are we done 304
are we clear 305
are we close 22
are we there yet 168
are we 1416
are we good 155
are we done yet 18
are we friends 34
are we late 34
are we done 304
are we clear 305
are we close 22