English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Bon

Bon translate Turkish

2,222 parallel translation
As far as you're concerned, my name is : " That girl from Bon Temps, huh?
İlgini çektiği sürece adım " Bon Tempslı kız, öyle mi?
I have left my life in Bon Temps.
Bon Temps'taki hayatımı bıraktım.
Any time you wanna head back to Bon Temps.
Bon Temps'a ne zaman dönmek istersin?
Say he's got the best arm of any kid in Bon Temps since... Well, since you.
Şeyden beri, Bon Temps'daki en iyi kollara sahip insan senden beri.
And then you started sampling the local flavor in Bon Temps.
Sonra Bon Temps'ın yerel bölgelerinden bulmaya başladın.
How'd you end up in Bon Temps tonight?
Bu gece Bon Temps'a nasıl geldin?
I figured the sooner you left Bon Temps, the happier you'd be.
Bon Temps'tan ne kadar çabuk ayrılırsan o kadar mutlu olacağını düşündüm.
Maybe I should send you back to Bon Temps to acquire Sookie Stackhouse.
Belki de Sookie Stackhouse'u alman için seni Bon Temps'a göndermeliyim.
Your Bon Temps piece of country ass, your little blond ho is fucking a werewolf right here in Jackson!
Kıçı Bon Temps'lı, küçük sarışın sürtüğünü burada Jackson'da bir kurt adam beceriyormuş.
I've never been outside of Bon Temps.
Bon Temps'dan dışarıda hiç bulunmadım.
I told you to leave.
Bon Temps'u terk etmeni söylemiştim.
But you just- - You gotta get out of Bon Temps.
Ama Bon Temps'ı terk etmelisin.
Bon appetit.
Afiyet olsun.
A bottle of champagne on Ana's pelvis and wish Danny a bon voyage?
Bir de Ana'nın leğen kemiğinde bir şişe şampanya kırıp Danny'ye iyi yoculuklar dileseydin.
Bon appetit!
Afiyet olsun. Afiyet olsun.
- Bon appétit. - Mm.
Afiyet olsun
Some kind of bon vivant?
İyi yaşamasını seven bir olduğumu mu?
Bon, Inspector.
Peki, Müfettiş.
Sheriff Bon says you've been charged with misdemeanor assault with a firearm about three times.
Şerif Bon, yaklaşık üç defa ateşli silahla saldırıdan suçlandığını söylüyor.
- Bon voyage.
- İyi yolculuklar.
C'est bon. Merci.
Teşekkür ederim.
Bon.
- İyi.
Bon. Please to keep watch.
Lütfen burada bekleyin.
Well, there's no magic quite like the quixotic combination of the messers. Cognac and Bon Jovi.
Erkekler, konyak ve Bon Jovi karışımı kadar donkişotvari bir sihir olmasa gerek.
Bon voyage.
Yolunuz açık olsun.
Bon voyage.
İyi yolculuklar.
Bon appétit.
Afiyet olsun.
Don Bon-retard somehow is under the impression that I have ordered the kidnapping of his daughter.
Don Bon - salağı bir şekilde kızını kaçırdığımı düşünüyor.
I know. It's, like, "bon-clamp."
Biliyorum, bomba patlaması gibi.
Have you come to wish me bon voyage?
Bana iyi yolculuklar dilemeye mi geldiniz?
I remember, we drove right up to the plane, like I was in a Bon Jovi video.
Bon Jovi klibindeymişim gibi uçağın yanına kadar arabayla giderdik.
Bon soir, Madame.
Bon soir, Madam. Kompartıman servisi.
Bon soir.
- Merci. - Bon soir.
Get Jon Bon Jovi.
Jon Bon Jovi'yi * getir.
Bon Jovi is under contract with us for a full year and scheduled to appear across a variety of programming platforms.
Bon Jovi'nin bizimle bir yıllık anlaşması var ve bir çok program platformunda gözükmesi için planlar yapılmıştır.
Yeah, I get it, Bon Jovi.
Evet anlıyorum Bon Jovi.
Uh, excuse me, Bon Jovi. I'm in the middle of a conversation here.
Affedersin Bon Jovi, tam bir konuşmanın ortasındaydım.
What's that, Bon Jovi?
Ne oldu Bon Jovi?
Bon Jovi.
Bon Jovi.
Bon vacance!
Bonnes vacances!
Bon appétit, everyone.
Size afiyet olsun, millet.
I'll have a nice bourbon.
İyi bir bur bon alacağım. ( Mısır ve çavdardan yapılan viski )
The only other thing of potential relevance is Frost's final bon mot- -
Buradaki diğer önemli nokta ise, Frost'un bir cümlesi :
- Bon appétit.
- Bon appetit!
Bon voyage. Mm.
İyi yolculuklar.
I want to talk about these amazing insoles From bon appe-feet!
Ben, "Ayaklarınıza Sağlık" ın çıkardığı bu muhteşem astarlardan bahsetmek istiyorum.
You might want to start writing down my little bon mots.
Bu yumurtlayacağım incileri yazmak istersin.
Bon chance, William.
İyi şanslar, William.
- Bon.
- Anladım.
When they removed gluten from his diet, they found that people stopped gawking so much.
Diyetinden glüteni kaldırdıklarında insanlar bön bön bakmayı kesti.
Is it a crime to want nice things, and then to steal them from a public museum where any gum-chewing monkey in a Tufts University jacket can gawk at them?
İyi şeyler istemek suç mu? O tablo bir devlet müzesinde dursaydı ve sakız çiğneyen Tufts Üniversiteli maymunlar ona bön bön baksaydı daha mı iyiydi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]