English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Burn her

Burn her translate Turkish

924 parallel translation
I plan to run the Bounty in head-on, salvage what we can, then burn her.
Niyetim Bounty'i karaya oturtup, sonra da yakmak.
- We'd be fools to burn her.
- Yakmak aptallık olur.
- I say burn her, hull and sticks. - Aye, aye.
- Ben cayır cayır yakalım diyorum.
Burn her and her father with fire!
Onu da babasını da yakın!
Burn her image into your memory, Samson.
Hafızana kazı onu Samson.
Take the witch out and burn her!
Dışarı çıkarıp yakın şı cadıyı!
Why burn her at night when people need diversion?
Neden insanların geceleri eğlenmeye ihtiyacı varken bunun yerine insanlar yakılıyor?
Why don't you just tell her that you're gonna burn her son.
Ona neden oğlunu yakacağını söylemiyorsun?
You can judge her words but not burn her.
Söylediklerini yargılayabilirsiniz ama onu yakmak olmaz.
She's been a good train all that time and, well... it ain't right to burn her just cos she come onto hard times.
O her zaman iyi bir trendi ve... onu yakmak doğru değil, o çok zor şartlarda çalıştı.
Should I burn down ( the house and her )?
Evini başına yıksam mı?
- This time I'l burn out all the animal in her!
- Bu sefer içindeki hayvanı tamamen yok edeceğim!
I burn when I think of her.
Onu düşündükçe tepem atıyor.
I know the quality of tobacco in it because I own the plantation where it was grown and I know therefore that when I light it, it will burn smoothly and pleasantly.
İçindeki tütünün kalitesini biliyorum, çünkü yetiştirildiği çiftliğin sahibi benim. O yüzden de her içişimde yavaş yavaş ve hoş bir şekilde yanacağını biliyorum.
Take off all her clothes and burn them.
Tüm kıyafetlerini çıkartıp yakın.
- You told me to burn all her clothes.
- Tüm kıyafetlerini yakmamı söylemiştiniz.
Look, mademoiselle, there on the left, the lights in her rooms are burning and there on the right, the lights in his room are burning. And between them is that long passage where the lights never burn.
Bakın matmazel, solda yanan odanın ışığı madamın sağda yanan odanın ışığı ise beyefendinin ve aralarında ışığı hiç yanmayan bir koridor var.
So every year we burn a Guy of him.
Bu yüzden her yıl onu yakıyoruz.
Burn everything. Put it in the fireplace.
Her şeyi yak. ªömineye at.
So without being able to do one thing to help she saw her mother and father burn to death.
Yardım etmek için tek bir şey yapamadan anne ve babasının yanarak ölüşünü görmüş.
Anything you see, slap it with a Red River D, and burn it deep.
Gördüğün her şeye Red River D damgası yapıştır gitsin. Derin olsun.
All my things that you're keeping for me, I want you to burn them.
Benim için sakladığın her şeyimi yakmanı istiyorum.
Forcing a mother to burn the one relic of her dead child.
Bir anneyi, ölmüş çocuğunun tek hatırasını gömmeye zorlamak.
On the darkest night of October, millions oflights burn all over India.
Ekim'in en karanlık gecesinde, Hindistan'ın her yerinde milyonlarca kandil yanar.
She'll burn up every column in the country.
- Şehrin her köşesini yakıp yıkacak
And you, Mr. Kanzaki, don't burn too much weight off her!
Bay Kanzaki, siz de ona çok kilo kaybettirmeyin!
That's all. If you don't burn that letter, it means the end of everything.
Eğer o mektubu yakmazsan, her şey bitti demektir..
Burn everything!
Her şeyi yakın!
It'll burn out anything in there and we can still control the fire so there'll be no property damage on the street.
İçerideki her şey yanar, yangını kontrol edebiliriz... sokaklara maddi zarar vermez.
I'd tell her to burn it.
Yakmasını söylerim.
But she's so dumb, they almost had to burn the schoolhouse to get her out of it.
Ama o kadar aptal ki onu okuldan gönderebilmek için neredeyse okulu yakıyorlardı.
The crops will be shorter than ever, and the desert tribes will burn and pillage.
Bitkiler her zamankinden daha kısa olacak, ve çöl kabileleri yakacak ve talan edecek.
Wanna burn everything up?
Her şeyi yakmak mı istiyorsun?
Pile everything that will burn into the stoke hole.
Yanabilecek her şeyi fırına verin.
Will everything burn?
Her şey yanacak mı?
Everything will burn and fly up and up and up.
Her şey yanıp uçacak, uçacak, uçacak.
Burn up all the junk around here!
Her şeyi toparlarım!
Why don't you burn down her house?
Neden evini yakmıyorsun?
I was raised on that smell of gasoline around me... coal oil, kerosene, anything that'd burn.
Etrafımda gaz kokusuyla büyüdüm kömür yağı, gazyağı, yanan her şey.
Dearest Cosette, in the cathedral of my heart, a candle will always burn for you.
Sevgili Cosette, kalbimin katedralinde senin için her zaman bir mum yanacak.
In the synagogue of my heart, a candle will always burn for you.
Kalbimin sinagogunda sizin için her zaman bir mum yanacak.
Burn everything.
Her şeyi yakın.
We must burn everything in the stove at night.
Her şeyi geceleri sobada yakacağız.
Saw her deliberately burn me.
Kasıtlı olarak yaktı beni.
It'll burn trees and level forests and make a sound heard around the world.
Ağaçları yakıp, ormanları yerle bir eder ve Dünya'nın her tarafından duyulabilecek bir ses çıkartır.
You burn my house and now you blurt out everything
Evimi yakıyorsun ve şimdi her şeyi ağzından kaçırdın.
Catch this withc, and throw into fire! Let her burn in the Heaven's name!
- Şenlik ateşine atın, cennet aşkı için!
Take her clothes off and burn them and order some new ones.
Elbiselerini çıkarıp yakın, sonra yeni elbiseler ısmarlayın.
I thought she'd be stuck at Margate, getting her usual third-degree burn.
Margate'te tıkılı kalıp üçüncü derece yanıklarıyla uğraşır diye düşünüyordum.
They'll come to Rome as the Vandals came, to burn and destroy... everything that reminds them of one... they now call "Anti-pope" and "Antichrist."
Vandallar gibi girecekler Roma'ya. Papalık düşmanı, deccal dedikleri kişiyi hatırlatacak her şeyi yakıp yıkacaklar.
Burn everything down!
Her şeyi yakın!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]