English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Carry on

Carry on translate Turkish

4,693 parallel translation
You should see how they carry on at Ewing Energies.
Ewing Enerjileri'nde nasıl oynaştıklarını görmelisin.
- Carry on smiling.
- Gülmeye devam et.
Then, by all means, carry on.
O zaman şüphesiz ki devam etmelisin.
Carry on.
Devam et.
But their bodies are so big that once they are warmed up, they can carry on browsing for quite a long time.
Ancak, vücutları öyle büyüktür ki bir kez ısındılar mı oldukça uzun bir süre dolaşmaya devam edebilirler.
If we finish this quickly, we can all carry on.
Ne kadar çabuk bitirirsek o kadar çabuk çıkarız.
Dr. Wilson and Dr. Ridgeway, you two like to carry on, am I right?
Dr. Wilson ve Dr. Ridgeway devam etmeye kararlısınız, haklı mıyım?
Right, let's carry on.
Pekala, devam edelim.
And then carry on breathing normally.
Ve sonra normal şekilde nefes alıp vermeye devam edin.
I'd like that to continue. So let's carry on.
Ben de devam etmek istiyorum.
Right, everyone, drop what you're doing and help Higgins find this article. Carry on.
Pekala millet, bütün işleri bırakın ve Henry'e makaleyi bulmasında yardım edin.
Carry on Mr. Vartak.
Devam edin, Bay Vartak.
- Okay, carry on.
- Tamam, devam et.
To carry on with her family, or stay behind with her calf, who's becoming too weak to even stand.
Ya ailesiyle gidecek... ya da ayakta durmakta zorlanan... yavrusuyla kalacak.
If you carry on along this path, it'll happen to you.
Böyle devam edersen, aynı şey senin de başına gelecek.
I've tried my best to carry on my father's vision.
Babamın vizyonunu sürdürebilmek için elimden geleni yaptım.
Even if we cease to exist one day, another form of life will carry on.
Neslimiz yok olsa bile hayat devam edecek.
and carry on their adventure, you know.
Koşmak, duvardan atlamak maceralarına devam etmek istiyorlar.
- Carry on.
- Devam et.
You pick up the pieces, try to glue them back together again and carry on. Because that's life.
Size düşen parçaları toplayıp tekrar yapıştırarak yolunuza devam etmektir.
We carry on.
Devam etmeliyiz.
Her teeth are very unusual for a primate - in fact, unique, because they carry on growing, so she's much more like a rodent in that respect.
Dişleri bir primat için çok olağandışı. Aslında eşi benzeri yok çünkü uzamaya devam ediyorlar. Bu açıdan daha çok bir kemirgene benziyorlar.
Say he has got something to do with it and we've just let him carry on. How sick...
Onun bu işle bir alakası olduğunu söylüyorlar ve biz de onu öylece bırakıyoruz.
Carry on.
Devam edin.
Carry on.
Devam.
Someone needs to carry on the family tradition.
Birilerinin aile geleneğini devam ettirmesi gerek.
Carry on, Eli. Thank you, Carmen.
Teşekkürler, Carmen.
But we carry on.
Ama devam edeceğiz.
If you've got kids, I don't understand how you could stand over Danny's body, smoke and then carry on walking your dog.
Eğer çocukların varsa, nasıl Danny'nin cesedinin başında durup sigara içip, sonra da köpeğini dolaştırmaya devam ettin, anlamıyorum.
Look, I have got the book writer's parents sitting in the audience every night, counting on me to carry on their dead son's legacy.
Bak, senaryo yazarının ailesi, ölmüş oğullarının şanını benim sürdüreceğime güvenerek, her gece seyirciler arasında oturuyor.
And you could carry on all the way back in time. You could look for our common ancestor with a chicken, and you'd find that our codes are about 60 % the same.
Ve bu şekilde zamanda geri gitmeye devam edip bir tavukla ortak atamızı arayabilseydiniz genleri yaklaşık % 60 oranında aynı olan bir ortak ata bulurdunuz.
But your friendship, your endless support... always gives me the strength to carry on.
Ama senin dostluğun, bitmek bilmeyen desteğin bana her zaman dayanma gücü veriyor.
Carry on, Franco.
- Devam et Franco.
When I'm gone. You'll have to carry on.
Ben gittiğimde hayatına devam etmelisin.
I just want to make this request : before you carry out your intention... Call me on the telephone.
Sizden sadece şunu istiyorum eyleminizi gerçekleştirmeden evvel sadece bana bir telefon açın.
The kid wasn't supposed to have to carry it on his own.
- Mike için iyi. Çocuğun kendi başına olmaması gerekiyordu.
I'll carry you on my back.
Seni sırtımda taşır tüm gücümle koşarım!
Carry your own shit on the way out.
Kendi işini kendin halledersin.
If you haven't already done so, please stow your carry-on luggage underneath the seat in front of you or in an overhead bin.
Şimdiye kadar yapmadıysanız, lütfen el çantanızı önünüze veya koltuk altına düzgünce yerleştirin.
I don't want any of this carry-on at my station.
Böyle şeylerin benim şubemde olmasını istemiyorum.
Could the workers carry that out on their uniforms?
İşçiler üniformalarında bunları taşıyor olabilirler mi?
Holding a gun on me doesn't carry the power you think it does.
Bana silah tutman sandığın gibi seni güçlü yapmaz.
Now that's why I make sure I carry everything on me.
Sırf bu yüzden odada bir şey bırakmıyorum işte.
You carry on.
Mızmızlanıp durma.
The police didn't take the report of her missing seriously and failed to carry out a preliminary investigation and we haven't got a clue about the suspects
Polis kayıp ihbarını ciddiye almadığı gibi ön soruşturmayı da doğru düzgün yerine getiremedi. Şüpheliler hakkında ise elinizde tek bir kanıt yok.
You know, that bag transitions from day to night seamlessly, and I no longer have to carry crayons in my front pocket.
O çanta hem gece hem gündüz mükemmel bir şekilde kullanılabiliyor ve artık pastel kalemlerini ön cebimde taşımak zorunda kalmıyorum.
Nige can't carry the load on his own, can he?
Nige işi kendi başına götüremez.
Marty, I'm not going to Vegas after you fucked me on the Carlson deal. So you can get one of your lackeys to carry your goddamn briefcase.
Marty, Carlson anlaşmasında bana yaptığından sonra uşaklık yapmak için lanet evrak çantanı taşımaya peşinden Vegas'a gelmem.
This is a carry-on.
Bu yanımda duracak.
Okay, there's no way that that monstrosity adheres to standard carry-on regulations.
Bunun el çantası standartlarında olmasına asla imkan yok.
Yes, my suitcase is my carry-on and my garment bag is my personal item / purse.
Evet, bavulum yanımda duracak. Giysi çantamda ise kişisel eşyalarım var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]