One day translate Turkish
30,752 parallel translation
One day, I wasn't feeling so great, so I made myself a bowl of this chicken soup...
Kendimi pek iyi hissetmediğim bir gün kendime bir kase bu tavuk çorbasından yapmıştım.
Just one day.
Sadece bir gün.
What do you think is gonna happen in one day?
Bir gün içinde ne olacak sanıyorsun?
One day, you walked her to class and they were already paid for.
Bir gün, onu derse götürmüşsün ve dersin parası çoktan ödenmiş.
One day, I saw him creeping on her, and I warned her to stay away from him, but... you know Molly.
Bir gün ona yanaştığını gördüm, ve ondan uzak durması için uyardım, ama... Molly'i bilirsin.
A planet of three billion, all gone in... one day.
Üç milyarlık bir gezegen. Hepsi gitti. Tek bir günde.
Until one day, I did.
Ta ki bir güne kadar. O zaman dedim.
One day I felt her burnt into my skin.
Bir gün onun derime işlediğini hissettim.
And then, one day, I woke up almost surprised to be alive, and... I found out that my purpose was gone.
Sonra bir gün yaşadığıma şaşırarak uyandım ve artık bir amacımın olmadığını gördüm.
We've had enough of that for one day.
Bir gün için bu yeter.
I hid who I really was, until one day when an accident forced me to reveal myself to the world.
Bu yüzden güçlerimi gizledim, ta ki bir gün meydana gelen bir kaza kendimi dünyaya ifşa etmeye mecbur bırakana kadar.
I came home from work one day and she had taken everything.
- Bir gün işten eve döndüm ve her şeyi götürmüştü.
I hid who I really was until one day, when an accident forced me to reveal myself to the world.
Gerçek kimliğimi gizli tuttum, ta ki bir gün meydana gelen bir kaza kendimi dünyaya ifşa etmeye mecbur bırakana kadar.
I truly believe, one day we'll stand in front of our kids and tell them where we were when the President stood up for all individuals'rights.
Bir gün çocuklarımıza Başkan bireysel haklar için mücadele verirken nerede olduğumuzu anlatacağımıza canı gönülden inanıyorum.
I've always been afraid that... one day it would be you.
Bir gün sen de çıkar gelirsin diye hep korkuyordum.
Well, me and Eddie started playing cards one day...
- Bir gün Eddie'yle iskambil oynamaya başladık...
I hate the Pons, but I want to go back there one day.
Japonlardan nefret ediyorum ancak günün birinde oraya geri dönmek istiyorum.
He thinks he's gonna solve one one day. - Maybe he will.
Bir gün, birini çözeceğini düşünüyor.
Well, I for one, think we are all gonna laugh about this one day.
Bence hepimiz bugüne bakıp güleceğiz.
This will happen to you one day.
Bu bir gün senin de başına gelecek.
Maybe I'll piss myself one day in second chair.
Belki bir gün ikinci sandalyedeyken altıma işeyebilirim.
- Nothing. - One day it's okay, and then next day's really weird, and nobody knows why.
Bir gün iyi ertesi gün gerçekten garip ve kimse nedenini bilmez.
Well, I can cook one day for you and him.
Sizin için bir gün pişirebilirim.
Of course I'm not this hero, but if I can keep the Cabinet safe, maybe, one day...
Elbette bu kahraman ben değilim ama eğer Dolabı güvende tutabilirsem, belki bir gün...
- It's my one day off from Paul.
- Paul'den uzak olduğum tek gün bu. - Hayır!
I found him in the house one day just standing in the kitchen.
Onu bir gün evde, mutfakta dikilirken buldum.
[Nick] One day I'll drink my coffee and let you worry about your books.
Bir gün kahvemi yudumlayıp kitaplar için endişelenmene göz yumacağım.
Maybe one day, when you get over Nina.
- Evet. Belki bir gün, Nina'yı aşabilirsen...
At three months and one day, you come out of the shower, and she's huddled over your phone like Gollum. Just...
Üç ay ve bir gün sonra duştan çıkıyorsunuz ve kadın Gollum gibi telefonunuza yumulmuş.
So behind Kate's back... and this is super illegal... and involves forging her signature three times... I booked Hank in to get all of his shots on one day, which the doctor didn't recommend, but I'm a busy guy.
Ve Kate'in haberi olmadan ki bu yasa dışı üç kere imzasını taklit ettim tüm aşıları bir günde yaptırmak için randevu aldım.
You gave him all of his shots in one day, which I didn't recommend. "
Tüm aşılarını bir günde yaptırdınız, sakıncalı bulduğumu söylemiştim. "
Excuse me. He's been missing one day.
Af edersiniz, kendisi bir gündür kayıp.
Maybe, one day.
Birgün belki.
I'm doing this so one day I can knock on my kid's door, and they'll know their father is an innocent man.
Yapıyorum ki bir gün çocuklarımın kapısını çaldığımda babalarının masum biri olduğunu bilsinler.
You can't make small talk with her for one day without being caught?
Kendini ele vermeden onunla bir gün sohbet edemeyecek misin yani?
One day you stop doing your eyebrows.
İlk önce kaşlarını yapmaktan vazgeçersin.
Just one more day together.
Birlikte bir gün daha.
That was the last one of the day, dude.
Bu gün için sonuncuydu dostum.
The Shadow Kin attack happened so fast, sister. No-one knew it was their last day.
Gölge Soyu saldırısı o kadar hızlı oldu ki kimse son günü olduğunu bilmiyordu.
Of the day and the hour, no one knows.
- Gününü ve saatini hiçkimse bilmiyor.
and Uncle Jesse and Aunt Becky are there too, and Joey's stuck in Vegas, this is our one chance all year to get the whole family together.
Jesse dayımla Becky yengem de orada. Joey de Vegas'ta sıkışıp kaldı. Bu tüm yıl boyunca tüm aileyi bir araya getirmek için tek şansımız.
And then this one day in the park...
Ve sonra parkta bir gün...
Me and Eddie started playing cards one day.
Ben ve Eddie bir gün kart oyunu oynamaya başladık.
I've listened to you since Day One.
Sen ilk günden beri dinliyorum.
But I also wanted to give you a little heads-up that we're gonna have at least one small addition to Family Day.
Aile günü için küçük bir şeyimizin daha olacağını da söylemek istiyordum.
What, one a day?
Günde bir kere mi?
And when you see a one, it does ruin your day, doesn't it?
Bir bir gördüğünüzde gününüz mahvolur, değil mi?
One fine day you'll wind up on top.
Bir gün elbet galip gelirsiniz.
- What I have, Larry, is a case that will embarrass you personally every day it drags on, because you were the one that tried it in the first place.
Bu dava uzadığı her gün seni rezil etmeye devam edecek Larry. Çünkü en başta deneyen kendinsin.
I promised I'd house-sit one more day, and I have to feed this stupid dog.
Eve bakacağıma söz verdim. Bu aptal köpeği beslemem gerek.
Every day was basically one endless baby shower for a woman I didn't know, but also somehow
Her günüm bitmek bilmeyen bir doğum öncesi hediye partisiydi. Kadını tanımıyor olmama rağmen düzenlemek zorunda olduğum bir parti.
one day at a time 90
one day soon 34
one day more 18
days 2668
daybreak 32
daylight 32
daya 50
dayana 20
days left 44
dayna 86
one day soon 34
one day more 18
days 2668
daybreak 32
daylight 32
daya 50
dayana 20
days left 44
dayna 86
days ago 298
day off 18
days remain 20
days a year 35
days now 26
days and 46
day two 29
days later 66
days a week 26
day out 85
day off 18
days remain 20
days a year 35
days now 26
days and 46
day two 29
days later 66
days a week 26
day out 85