Climb on translate Turkish
762 parallel translation
Why don't we climb on the shed, get on the balcony and go in there to save us going in the front?
Niçin sundurmaya çıkıp, balkona geçmiyoruz? Ve oradan ön tarafa geçmiyoruz?
- I'll climb on one of the lorries
- Kamyonun birine atlarım.
Climb on, sister.
Hadi kardeşim.
They will climb on furniture.
Mobilyalara tırmanacaklar.
DON'T CLIMB ON THE ROOF.
ÇATIYA TIRMANMAYIN.
Suppose you climb on your horses, huh?
Haydi bakalım, at bin!
Here's the order, climb on children.
İzin kağıdımız bu, binin çocuklar.
You climb on their backs.
Tepelerine çıkıyorsun.
- Why did he climb on the table?
- Masaya neden çıkmıştı?
Come on. Climb on.
Haydi, çık oraya.
Climb on the stool.
Sandalyeye çık.
I'll try to be of some help to you. You can climb on my wagon and get some rest.
Sana yardım bulmaya çalışacağım.
Climb on my back.
Sırtıma çık.
Jump in! Climb on, Pardner.
Hey ortak, atla.
Beware you never say it for then the pictures of life will fade to shadows, haunting dreams will climb forth from your heart and feed on your blood.
O kelimeyi sakın ola söylemeyin yoksa, yaşam resminiz gölgelerle soluklaşır tekinsiz rüyalar kalbinizden sökün edip kanınızla beslenirler.
Burglars wouldn't turn on the lights... and I wouldn't let you climb all those stairs.
Saçmalık. Hırsızlar ışıkları açmaz ve tüm o merdivenleri çıkmanı da istemem.
Oh, go on and climb by yourself.
Oh, devam edip kendin tırman.
He was too weak to climb the pass. He died on the way.
Babam, tırmanamayacak kadar zayıf düşmüş.
Never climb a fence if you can sit on it.
Üstünde oturabiliyorsan asla bir çite tırmanma.
- Kids, you climb up on top first.
- Çocuklar siz tepeye çıkın.
You get a mean guard down on you, unless you got what it takes... you might as well climb up on tier two and jump off.
Acımasız bir gardiyan sana takarsa ve yeterince güçlü değilsen... yapabileceğin tek şey, iki kat tırmanıp, kendini bırakmak olur.
And if you ever dare to climb up that ladder... I'll hit you on the head with a baseball bat.
O merdivene tırmanmaya cüret edersen de beysbol sopasıyla beynini patlatacağım.
I heard a tugboat whistle, and right down on top of me... comes a coal barge... so I grab ahold and climb aboard.
Römorkör'ün sirenini duydum, sonrasında tam tepemde bir kömür teknesini gördüm. Ben de ona tutunup güvertesine çıktım.
Come on, climb in the cab and go home.
Hadi ama, taksiye atla ve evine git.
Climb on.
Hadi atla.
- Two men died that day on that climb.
- O tırmanışta iki adam ölmüştü
It seems too bad not to go on, it was a good climb.
Devam etmememiz çok yazık olacak, oysa iyi tırmanmıştık.
It was risky to cross them on their rounds and to climb the second wall. My forces had diminished.
Etraflarından dolanıp, ikinci duvara tırmanmak riskliydi.
Come on, Clarence, climb up here.
Haydi, Clarence, gel buraya.
Take that examining magistrate, he has only to see a woman and he'll climb over the bench and knock down the defendant just to get his hands on her.
Sorgu yargıcına baksanıza... Kadın görünce mahkemeyi erteliyor.
Now he's afraid to climb up on the high diving board.
Şimdi yükseklere çıkmaktan korkuyor.
You climb up on the catwalk.
Kulisteki merdivenden yukarı çıkacaksın.
Or you climb up a tree and fall on it.
Ya da bir ağaca çık ve oradan düş.
How about going down this side on a rope, and trying to climb the other?
Bu taraftan iple aşağı insek ve karşıya tırmansak nasıl olur?
The descent is ten times faster than the climb up again.
Ancak tekrar çıkmak isterseniz on kat fazla zaman harcıyorsunuz.
Meantime, I'll climb topside and check what's going on.
Bu arada ben yukarıya çıkıp olan biteni kontrol edeyim.
Oh. now. look. since damn when did you climb up on that big white horse? Just because you're teasing yourself with some hot ideas for you and the lady after the game- -
Biraz içkiyi fazla kaçırıp oyundan sonra bayanla beraber..
Come on, climb over the wall.
Haydi, duvarı tırman.
You still believe that these eight would be happy if each of them could climb so high, but no higher before banging their heads on equality?
Bu sekiz kişinin mutlu olabileceğine inanıyor musun hâlâ her biri olabildiğince yükselebilse, ama çok değil kafaları eşitliğe çarpana kadar?
Paul told me to stop just as I was coming and to climb up on the sink, too and kneel in front of Monique.
Ben tam boşalmak üzereyken Paul durmamı ve lavaboya çıkmamı söyledi. Ve sonra da Monique'in önünde diz çökmemi.
If I could climb up on my own, why can't he?
Ben kendi başıma tırmandıysam, o da tırmanabilir.
Come on, climb.
Hadi tırman.
Come on, climb.
Haydi, kaldır şunu.
When you climb the stairs, You can see the dome on the right.
Merdivenleri çıktığında sağda kubbeyi görebilirsin.
The code, "Climb Mt. Niitaka" will be confirmation to go on.
"Niitaka Dağı'na tırman", devam etmek için onaylama kodu olacaktır.
If you're brave enough to climb that high I'll find a way to sleep on the terrace.
O yüksekliğe tırmanacak kadar cesursan ben de terasta uyumanın bir yolunu bulacağım.
Then we can climb from tree to tree. And then we'll be free. Come on.
Ne olacak, tek yapmamız gereken ta aşağı kadar ağaçtan ağaca atlamak, sonunda da kurtulmuş olacağız!
Come on, climb up! You too!
Haydi tırman bakalım, sen de!
You better climb out on...
Yukarı tırman...
His kingdom is no larger than the spot he is sitting on for neither can he leave his kingdom without outside help nor can he climb it.
Onun krallığı, üzerinde oturduğu şu köşeden daha büyük değil,.. ... ki orayı da başkasının yardımı olmadan ne terkedebiliyor ne de oraya geri çıkabiliyor.
If you'll look more closely on the balcony, you'll see that it's not humanly possible for anyone to climb up.
Balkona daha yakından bakacak olursan, göreceksin ki, herhangi bir kimse oraya tırmanamaz.
once 1546
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onions 55
onward 91
one day at a time 90
ondrej 26
one moment please 57
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onions 55
onward 91
one day at a time 90
ondrej 26
one moment please 57
only you 239
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one more round 22
one more thing 865
one moment 967
one and two 35
one second 1230
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one more round 22
one more thing 865
one moment 967
one and two 35
one second 1230