English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Comfortable life

Comfortable life translate Turkish

193 parallel translation
The countess has lived a most comfortable life so far.
Kontes'in hayatı şimdikinden daha konforlu olacak.
They even filmed the interior of a food store to show how good and comfortable life in the Third Reich was.
Bu tören gibi karşılamada dükkanların filmi dahi çekildi. Böylece 3. İmparatorlukta ne kadar güzel yaşandığı gösterilecekti.
But finally they returned to that quiet comfortable life in Hobbiton,... until the next time Gandalf the Grey would knock upon the round green door.
Lâkin, sonrasında Hobbiton'daki sakin ve konforlu hayata geri döndüler,... ta ki, Gri Gandalf bir kez daha yuvarlak yeşil kapıyı çalana kadar.
Perhaps, but one wonders why one would give up the comfortable life
Belki, fakat insan merak ediyor. Birisi doğduğu ülkenin ona sağladığı rahat hayattan...
Better a few intense moments with him, than sharing a comfortable life like yours.
Senin gibilerle sakin bir hayatı paylaşmaktansa... onunla birkaç çarpıcı an geçirmek daha iyidir.
And also it was not really a very comfortable life, because they were cramped, and, from the first 4,000 people during the first six months, the mortality was about a thousand.
... çok geçmeden çocuklar orada tiyatro yaptılar. Sıkışık durumda olduklarından rahat bir hayat değildi.
If you talk like that with all the girls, you'll never have a comfortable life.
Neden? Tüm kızlarla bu şekilde konuşursan, rahat bir hayat yaşayamazsın.
And I, little by little, I must confess, started to get used to that comfortable life, to the pleasure of getting up late, of dressing good clothes, of being served.
Ve ben, azar azar, itiraf etmeliyim ki, rahat bir hayata alışmaya başladım, geç kalkmaya, şık kıyafetler giymeye, ve hizmet edilmeye alıştım.
I'm not ambitious. I just want a comfortable life, that's it.
Hırslı değilim. Rahat bir hayat istiyorum, o kadar.
For the next two years, I lived a very comfortable life.
İki yıl boyunca çok rahat bir hayat yaşadım.
I could've become a bureaucrat and lived a comfortable life.
Bürokrasinin tatlı sarhoşluğuna kapılıp gitmem kolaydı.
You wanted a comfortable life.
Sen de rahata kavuşmak istiyordun.
I've got a very comfortable life.
Çok rahat bir hayatım var.
What could be better... than your comfortable life in Roswell, New Mexico?
Roswell, New Mexico'daki hayatından... Daha iyi ne olabilir ki?
And I have a very comfortable life with my wife.
Karımla da çok rahat bir hayatımız var.
Oh, I guess you loved me in your way, as part of the whole picture... a comfortable life taken for granted.
Tüm resmin bir parçası olarak... rahat bir hayat bahşedip... sen beni kendi tarzında sevdin tahmin ediyorum.
I gave Cuca her schooling a comfortable life to my wife I lived for my family.
Cuca'yı okuttum karıma rahat bir hayat verdim..... ailem için yaşadım.
Now he's living a comfortable life.
Şimdi rahat bir hayatı var.
Oh, I hope to make life much more comfortable for us all, when it comes.
Dilerim ki, hayat hepimiz için daha rahat geçer... zamanı geldiğinde.
Life could be made... very comfortable for you again, Mrs. Tura.
Hayat sizin için eski konforlu günlerinize dönebilir Bayan Tura.
You know most of the times, fellows get the ideas that there is nothing much to life except, getting through what is easy and comfortable as he can.
İşini kolayca ve rahat bir şekilde görmeni sağlıyor.
I'm sure he's a wonderful boy and if he saved your life we must certainly be grateful to him and do everything to make his life as comfortable and as happy as possible.
Harika biri olduğundan eminim ve seni hayatını kurtardıysa tabbi ki ona minnettar olmalı ve hayatını olabildiğince rahat ve mutlu kılacak her şeyi yapmalıyız.
Did you ever see a more comfortable picture in your life?
Hayatında bundan daha rahatlatıcı bir resim gördün mü?
No wonder it's such a comfortable life.
Şüphesiz çok rahat bir hayattır.
It was a very comfortable home, full of everything needed for a cozy secure life.
Hayli konforlu bir yuvaydı, sıcacık güvenli bir hayat için gerekli her şeye haizdi.
Eddie, you've worked hard all your life, you deserve a comfortable living.
Eddie, bütün hayatın boyunca deli gibi çalıştın, konforlu bir hayatı hak ediyorsun.
In Washington, the Republican William H Taft was President, and life was comfortable.
Washington'da Cumhuriyetçi William H Taft... başkandı ve hayat rahattı.
Sitting in our comfortable homes, living in surroundings that meet our every need, a world of total incubation provides a perfect way of life.
Rahat evlerimizde, etrafımız her türlü ihtiyacımızla çevrili şekilde oturuyor mükemmel bir hayata gebe bir dünyada yaşıyoruz.
He has a large circle of friends... and leads a comfortable, rather modest life.
Geniş bir dost çemberi var... ve rahat.oldukça sade bir hayat sürüyor.
I guess my life has been too comfortable,
Sanırım hayatım oldukça iyi ve rahat,
I was starting to get sick of comfortable city life anyway!
Ben zaten konforlu şehir hayatına hasta olmaya başlamıştım!
But to give people a comfortable home is what public life is for.
Ama zaten "halk hayatı", insanlara rahat bir yuva vermektir.
" and our life was made quite comfortable by the National Assistance Board.
" ve hayatımız Ulusal Yardım Kurulu tarafından bayağı kolaylaştırılmıştı.
This man just spent one-third of his entire life savings to be more comfortable.
Karşınızdaki bu adam, daha konforlu bir yer için hayatı boyunca biriktirdiği paranın üçte birini harcamıştır.
Make himself comfortable. Try to re-enter his life.
Rahatlasın ve hayatına bıraktığı yerden devam etsin.
I realize, however, that there's a great temptation... to formulate a comfortable theory about eternal life... so as to reconcile oneself to the inevitability of death.
Lakin insanların ölümün kaçınılmazlığını kabullenme çabaları adına sonsuz hayatla ilgili iç karartmayan bir varsayım üzerine düşünceler geliştirmek gibi bir eğilim söz konusu.
My life hasn't always been very comfortable.
Hayatım hep rahat içinde geçmedi.
If I can make them comfortable, maybe prolong a life, it's all they expect.
Tek istediğim, onları rahat ettirebilmek, belki kalan günlerini biraz daha arttırabilmek.
For you, it's done - you and your comfortable Federation life your glorious Starfleet career - but not for me.
Senin için bitmiş senin için, senin rahat Federasyon hayatın ve şanlı YıIdız Filosu kariyerin için ama benim için bitmedi.
I guess I've never been as comfortable with anybody in my whole life.
Sanırım hayatımda daha önce hiç kimseyle birlikteyken bu kadar rahat olmamıştım.
I'm not comfortable having that power over someone's life.
Birisinin hayatını kontrol etme gücüne sahip olma konusunda rahat değilim.
I feel comfortable using legal jargon in everyday life.
Günlük hayatta hukuki terimlerle kendimi rahat hissederim.
I've never felt less comfortable in my entire life, sir.
Hayatım boyunca hiç bu kadar rahatsız olmadım, efendim.
I can't remember being more comfortable... in my life.
Hayatım boyunca bu kadar rahat olduğumu... hatırlamıyorum.
I really did not feel comfortable with everybody knowing my personal life.
Halkın özel hayatımı bilmesi hoşuma gitmedi.
With all these billions of planets, some of them will be comfortable and it's only on those that life can arise.
Tüm bu milyonlarca gezegenin bazılarının koşulları uygun olacaktır ve yaşamın ortaya çıkmasının tek sebebi budur.
Make my life more comfortable.
Ben de rahatlarım.
I sure hope you're comfortable in that bed, because you're gonna be in one just like it for the rest of your natural born life.
Umarım yatakta rahatsınızdır, çünkü hayatınızı geri kalanını orada geçireceksiniz.
The reason you don't sit down is you don't want to sit down... because it's more comfortable to accept a law... than question it and live your life.
Bir kuralı kabul etmek onu kuşkuyla karşılamaktan daha kolaydır bu hayatta.
But I am willing to provide you certain amenities that will make your life in confinement a little more comfortable.
Ama hapis hayatını biraz daha....... rahat ettirecek koşullar sağlayabilirim.
While a man who looks like him certainly had no shortage of women in his life, he did let me know that none of them were of a caliber he felt comfortable bringing to a work-related function.
Onun gibi bir adamın hayatında kadınlar eksik olmazdı ama bana işle bağlantılı bir faaliyete getirebileceği kalitede biriniolmadığını söyledi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]