English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Crack on

Crack on translate Turkish

868 parallel translation
Say, is this the dump you got the crack on the chin?
Çenene vuran pislik o mu?
Hes got a nasty crack on the skull!
Kafasında kötü bir kırık var.
Nasty crack on the head.
Kafasında kötü bir çatlak var.
Yes he's had a nasty crack on the head.
Evet, kafasında kötü bir çatlak var. - Ne?
Yes, I don't mind the loss the box so much but I do resent this crack on the skull.
- Gerçekten mi? Evet, kutudan olduğuma pek hayıflanmıyorum fakat kafatasımdaki şu çatlağa içerliyorum.
By lying, you can open the door a little crack on the truth.
Yalan söyleyerek, gerçeklere açılan kapıyı azıcık aralayabilirsin.
In the windshield they got a crack on the passenger side.
Yolcu ön camına bir delik açmışlar.
I'd bust Palancio for stepping on a crack on the sidewalk if I could but this isn't his style.
Onunla sen ilgileneceksin Callahan.
A crack on the main axle?
Ana aksı nasıl bozuk olabilir?
Crack on the head.
Kafamda çatlak.
I didn't crack on.
Sormadım da.
A crack has been sustained on the end of the main wing!
Ana kanatlarda ışın çatlakları belirdi!
Don't stand on ice, cos'ice will crack
Buz üzerinde durmeyın, buz çatlar
Crack down on Fenner's milk outfit.
Fenner'ın süt işini bas.
Don't crack that one on me.
Kayığı başımda paralama.
That guy on the level with that crack about my sister?
O herifin kız kardeşim hakkında söyledikleri doğru mu?
Step on a crack, you'll break your mother's back.
Yarıktan atla, yoksa çıkacaksın annenin sırtına.
Every time a guy does a noseover on this field, it's a crack-up.
Ne zaman biri hatalı iniş yapsa hemen balatayı sıyırıyorlar!
You can have another crack at me later on.
Sonra bir daha denersiniz.
Step on a crack, break your mother's back. ( STREETCAR BELL RINGING )
Çatlak patlak üstü yuvarlak kremalı börek sütlü çörek...
Come on, crack'em up, will you, while I get the rest of these things ready.
Hadi, ben geri kalan işleri hazırlarken sen de bunları kır, olur mu?
Never have I seen so much elite, all with their eyes on me, waiting for me to crack that little gnome on the noggin with a bottle.
Hiç bu kadar seçkini, gözleri üzerimde.. .. şişeyi o cücenin kafasında paralamamı beklerken görmemiştim.
And don't think I haven't wanted to crack you on the jaw before this.
Daha önceleri de içimden ağzını burnunu kırmak geldi, bunu bil.
We've gotta be out on my boat at the crack of dawn.
Sabah gün ağarırken teknede olmalıyız.
Besides, the welfare workers are going to crack down on us wherever we go, just like they did in Pittsburgh.
Sosyal yardımdakiler bize karşı önlem alacak, Pittsburgh gibi.
We set off on a return trip at the crack of dawn.
Şafakta dönüş yolculuğuna başladık.
Step on a crack, you break your uncles back.
Çatlağa bas, amcanın arkasını kıracaksın
Because they'd put you on the rack, crack your every bone, scald you with hot oil, and remove the nails off your fingers with flaming hot pincers.
Seni köşeye sıkıştırıp, tüm kemiklerini kracaklarından, kızgın yağla haşlayacaklarından ve tırnaklarını sökeceklerinden dolayı.
Hear the crack of the canvas as he slammed the wheel over... and we came around on a tack.
Yelken bezinin hışırtısını duyuyordum çünkü babam dümeni çeviriyordu ve biz rotamıza girmiştik.
You're gonna crack your skull on that cement floor.
Beton zeminde kafan yarılır.
Every Sunday, some skinny old crack used to come around... and go on about what cigarettes will do to your insides and... things.
Her pazar sıska, yaşlı bir çatlak gelip.. .. sigaranın vücuda zararlarını falan anlatırdı.
But tell me, is the handle slightly chipped on the right side and does a crack run all the way up on the left side?
Fakat söyle bana, sapı sağ tarafında hafifçe çentikli mi ve bir çatlak sol tarafta boylu boyunca ilerliyor mu?
I'll crack their skulls on the anvil.
Örsün üzerinde kafalarıını kıracağım.
Colonel, it took us almost a year to crack the japanese code - we had an army of men working on that.
Albay, Japon şifrelerini çözmem neredeyse bir yıl almıştı. Ve bir ordu insan da yardım etmişti.
I dislike lobster, crack my knuckles when I'm nervous... save buttons, and sleep on my left side.
lstakozdan hoşlanmam, sinirliyken parmak eklemlerimi çıtırdatırım... düğme biriktiririm ve sol tarafıma dönüp yatarım.
If we don't get them all on the first crack, they'd have to come by one of us on their way out.
Eğer ilk ateşte onların hepsini birden haklayamazsak, Kaçmak için hepsi birden üzerimize gelmek zorunda kalacaklar.
Step on a crack, break your mother's back.
Bir çatlağa basıver, annenin belini kırıver.
Whenever there are unsolved sex crimes, the police crack down on us.
Ne zaman bir cinsel suç olsa, polisler hemen bizim üzerimize geliyor.
Frank, were you on this religious kick at home or did you crack up over here?
Frank, ülkede de böyle miydin yoksa kafayı dinle burada mı bozdun?
So let's crack straight on with our first contestant tonight.
Hemen bu akşamki ilk yarışmacımızla başlayalım.
On one island, Peleliu, the Americans again ran into fanatical resistance from a crack force of 10,000 Japanese troops.
Adaların biri olan Peleliu'da Amerikalılar yeniden, 10.000 kişiden oluşan katı Japon direnişiyle karşılaştı.
I'll leave on the bathroom light and the door open a crack.
Banyonun ışığını açarım ve kapıyı da biraz aralarım.
I could out-crack any of the girls in school on pecans.
Okuldaki tüm kızları ceviz kırmada yenerdim.
But you can't walk on it, and you can't see through it to find a crack in the rocks to drive your pitons.
Üstünde yürümek imkansız olacak, sikke çakacak yer bulamayacaksın. Kar cam gibi olacak.
They sent me and Marriott on some cock-and-bull story and killed him because they were afraid he'd crack.
Beni ve Marriott'ı bir palavranın peşine sürüklediler. Ve çözüleceğinden korktukları için onu öldürdüler.
Don't crack up my vessel on them rocks, you hear me?
Salımı kayalıklara çarpıp hurda yapmayın, duyuyor musunuz?
( LAUGHS ) Come on, man... don't make me crack up. Look, look, look! ( LAUGHS )
Baksana!
And breasts you could crack an egg on.
ve bir yumurtayı kıracak, taş gibi memelerim.
Then he stood on it with both his feet and gave it one great blow and crack!
Adam her iki ayağı ile üzerine bastı ve sert bir darbe indirdi : Krak!
Let me spring it on Abbott, I can make him crack.
Abbott'a ben açayım, onu yıkabilirim.
Come on and try, you crack-brained slave driver.
Hadi gel ve dene bakalım seni çatlak beyinli köle taciri.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]