English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Feels like

Feels like translate Turkish

8,042 parallel translation
Yeah, well, it feels like a nightmare.
Tabii, bana kâbus gibi geliyor ama.
I want her to run into Julian's arms, and I want her to remember what it feels like to have that love returned.
Julian'ın kollarına koşmasını istiyorum onun o aşkın geri dönmesi hissini hatırlamasını istiyorum.
Marcel once asked me what it feels like being daggered.
Marcel, bir keresinde bana hançerlenmiş olmanın.. ... nasıl bir his olduğunu sormuştu.
It feels like things are heading off the rails.
Bazı şeyler rayından çıkmış gibi hissediyorum.
This feels like it did in the beginning : like we can do anything together.
En başında hissettiğim gibi sanki birlikte her şeyi yapabiliriz.
It feels like I've been reborn.
Yeniden doğmuş gibiyim.
It feels like yesterday.
Daha dün gibi.
Do you know what it feels like to dedicate your life to something and then have it ruined? !
Hayatını bir şeye adamak ve sonra da onun mahvolması nasıl bir şey biliyor musun?
Feels like you're a little close to this one.
Bu konuya biraz fazla takıntılı gibisin.
Feels like she wanted to tie us up.
Burada kalmamızı istemiş gibi duruyor.
It feels like you're waiting for me to remember something that is never going to come.
Dönüşümle ilgili asla hatırlayacağım bir şeyi bekliyormuşsun gibi hissediyorum.
Do you know what it feels like to lose a child?
Cocuk kaybetmenin nasil hissetirdigini bilir misin?
through the Iatticed eyelashes of familiar eyes... it feels like she's alive
tanidik gozlerin orgulu kirpikleri vasitasiyla... o yasiyor gibi hissettirir
it feels like she's alive
O yasiyor gibi hissettirir
This place feels like a bad acid trip.
Burası kötü bir uyuşturucu tribi gibi hissettiriyor.
♪ What ever it is feels like bliss ♪
♪ What ever it is feels like bliss ♪
I just wanted to see what it feels like.
Nasıl hissettirdiğini merak ettim.
It just feels like a bit of a leap.
Bu yıl öğretmeniz. Daldan dala konuyormuşuz gibi hissediyorum.
Feels like... I'm wearing a snow globe.
Kar küresi giymiş gibiyim.
After waiting a million years, which feels like 5 million years to me.
Bir milyon yıl bekledikten sonra, Bana 5 milyon yıl gibi hissettiriyor.
Oh. My tongue feels like Karbala in a dust storm.
Dilim Kerbela'da kum fırtınasının içindeymiş gibi.
You know, still to this day, if I could explain the feeling, it would be like what it feels like for me now, dropping into a huge wave at Jaws.
Bugün bile o zamanki duyguyu açıklamaya kalksam, şu anda bunu açıklamaya çalışsam herhalde Jaws'ta dev bir dalganın içine atlamak gibiydi, derim.
Right now your hand probably feels like it's on fire.
Muhtemelen elin yanıyordur şu an.
I just know what it feels like to wonder about a mother's choices.
Bir annenin seçimlerini nasıl yaptığını bilmek istiyorum.
You can't. I understand what it feels like to be overwhelmed.
Bunalmanın nasıl bir duygu olduğunu bilirim.
- Fine. I guess... If this is what fine feels like now.
Sanırım şu an iyi hissetmek böyle bir şey.
It feels like I'm in trouble.
- Öyleymiş gibi geliyor.
She feels like she's got a lot to lose. I get that.
Kaybedecek çok şeyi olduğunu düşünüyor.
Feels like a dangle.
- Sallandıracaklar gibi geliyor.
Feels like we're doing something wrong, doesn't it?
- Sanki yanlış bir şey yapıyormuşuz gibi değil mi?
Is this what rock bottom feels like?
Dibe vurmak böyle mi hissettiriyor cidden?
It's been 17 years and sometimes it feels like it was just yesterday.
17 sene oldu ve bazen sanki dünmüş gibi hissediyorum.
Feels like some of us are being made an example of.
Sanki içimizden bazıları bu duruma örnek teşkil ediyor.
Feels like family.
Bana aile gibi hissettiriyor.
She wants to cancel, but she feels like you're not really hearing her.
İptal etmek istiyor ama onu pek duymuyormuşsun gibi hissediyor.
LEONARD : Buddy, I know me moving in with Penny feels like a big change, but it's not.
Oğlum, Penny'ye taşınmamın büyük bir değişiklik olduğunun farkındayım ama aslında değil.
- It feels like a lot.
- Çok gibi hissediliyor.
Feels like we made real progress.
Gerçek bir ilerleme, sağladığımızı düşünüyorum.
When you chug that, it feels like you're drowning.
Onu içince boğulurmuş gibi olursun.
Everything that has happened feels like a dream to me.
Olan her şey benim için bir rüya gibi.
It feels like I heard everything, but it also feels like I didn't.
- Duymuş da olabilirim, duymamış da.
I get to see what it feels like to be the smart guy.
Zeki biri olmak nasıl bir hismiş öğreneceğim.
This feels like entrapment.
Tuzakmış gibi hissediyorum.
There's something about the way the skin feels. I don't like it.
Derisiyle ilgili hoşuma gitmeyen bir şeyler var.
We haven't known each other long, but I feel like you've known me forever, and that feels... really good.
Birbirimizi uzun süredir tanımıyoruz. Ama sanki beni hep tanıyormuşsun gibi hissediyorum. Ve bu çok iyi hissettiriyor.
Because I wanted you to know how it feels when someone says one thing to your face and then turns right around and does the exact opposite, like you did to me.
Çünkü biri yüzüne karşı bir şey söylediğinde ve dönüp tam tersini yaptığında nasıl hissettiğini anlamanı istedim. Aynı senin bana yaptığın gibi.
Because I wanted you to know how it feels when someone says one thing to your face and then turns right around and does the exact opposite, like you did...
Çünkü biri yüzüne karşı bir şey söylediğinde ve dönüp tam tersini yaptığında nasıl hissettiğini anlamanı istedim. Aynı senin bana yaptığın gibi.
Feels a little bit like play-doh.
Oyun hamurlarına benziyor.
It feels like...
- Sanki...
James, I know that you feel like you're juggling a lot right now, which, believe me, I completely understand how that feels, but maybe, right now, we should just focus on work.
James, şu anda çok dertliymiş gibi hissettiğini biliyorum. Ve inan bana nasıl olduğunu iyi bilirim. Ama belki şu anda sadece işe odaklanmalıyız.
'Cause that feels an awful lot like the light of day.
Çünkü gün ışığı sana kötü hissettirmiş olmalı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]