English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Get your bag

Get your bag translate Turkish

465 parallel translation
Get your bag.
Çantanı al.
- Say nothing. Let's get your bag.
- Bir şey söyleme ve çantanı al.
We'll get your bag from the station, then go to my hotel. I'll rent you a room.
İstasyondan senin çantanı alır, sonra otele geçeriz.
I'll go down to the beach and get your bag.
Sahile gidip çantanızı getireyim.
Doc. get your bag.
Doktor çantanı al.
Put on your hat, get your bag and come.
Şapkanı tak, çantanı al ve çıkalım.
I'll get your bag for you.
Gidip çantanı ben getireyim. Sana güvenmiyorum.
- I'll go get your bag.
- Bavulunu getiriyorum.
I'll get your bag :
Bavulunu getireyim.
Come on, get your bag.
Hadi cantanı al.
- Get your bag.
- Çantanı al.
I'll get your bag. If you no give me ride, I'll be stuck here...
Eğer beni almasaydınız, burada kalırdım...
- Okay, go get your bag.
- Git, valizini getir.
Get your bag off the table.
Çantanı masanın üstünden kaldır.
Go get your bag.
Git çantanı al.
- I'll get your bag.
- Çantanı vereyim.
If I really get in your way, you can park me.
Eğer sana ayak bağı olursam, beni istediğin zaman bırakabilirsin.
Get your fresh-roasted Georgia goobers, 10 cents a bag.
Taze kavrulmuş Georgia fıstığı, paketi 10 sent.
Now, remember, honey, don't get off the plane, and don't let that bag out of your sight.
Şimdi unutma, tatlım, uçaktan ayrıIma, gözünüde çantadan ayırma.
- When you get to the station, walk... don't run to the platform. Carry your own bag.
- İstasyona varınca, yürü perona koşturma ve çantanı da kendin taşı.
Get knifed in the belly, you won't be able to hold your guts in.
Karnından bıçaklanırsan bir daha bağırsaklarını içinde tutamazsın.
- They bore me - I'll get your bag.
Ben şıpsevdi bir adamım.
Don't get upset. Save your breath for the gallows.
Bağırma, nefesini darağacına sakla.
- Get what from your bag?
- Ne yapmamı istiyorsun çantayla?
Get your coat and your bag and come here.
Derhal üstünü ve çantanı alıp buraya gel.
The child will die if you don't get down on your knees and beg for his life like a peasant begging for crusts at your door.
Kapınızda, bir dilim kuru ekmek için yalvaran bir köylü gibi dizlerinizin üzerine çöküp yaşamının bağışlanmasına dua etmezseniz, çocuğunuz ölecek.
- Get in and pack your bag.
- Bavulunu topla.
Oh, when we get inside, remember the bag over your head.
Ah, hatırlasana, buraya girdiğimizde, başında kocaman bir kesekağıdı vardı.
I'm going to take off your blindfold, Mr. Partridge... and then you get sitting up.
Göz bağını çıkaracağım Bay Partridge sen de koltuğa oturacaksın.
You'll get my bag round your ear!
Çantamı kulağına yediğinde görürsün.
We have to get your shoes and the bag and the gloves.
Ayakkabılarını, çantanı ve eldivenlerini almalıyız.
I'll get rich, learn how to mow, and make a donation to your school.
Zengin olacağım, ot biçmeyi öğreneceğim ve senin okuluna bağış yapacağım.
Where did you get an idea not to check the origin of things found with your proteges?
Koruman altındaki kişilerle ilgili, bağımsız karar alma fikrini nereden edindin?
Get your duffle bag packed.
Çantalarınızı alın.
" How to get your gynecologist to tear up his bill...
" Kadın doğumcunuza bürosunda tecavüz diye bağırarak...
Maybe he'II get mad at you Iike he did to his real sister and cripple you and take away your mouth so you won't be able to yell at him anymore.
Belki de, gerçek kız kardeşi gibi, seni de çıldırtacak, sakatlayacak, ağzını alıp götürecek... ve böylece artık bir daha ona bağıramayacaksın.
Get me your bag.
Bana çantanı getir.
If I were you, I'd get outta here before he shows up and turns your ugly face into a punching bag.
Yerinde olsam o gelip senin o çirkin yüzünü kum torbasına çevirmeden önce giderdim.
Personally, I'd recommend you get hold of a cocker spaniel, tie your suspect down on a chair with a potty on his head, then pop his todger between two flowery baps and shout, "Dinner time, Fido"!
Şahsen, sana tavsiyem, bir spanyel köpeği bul, şüpheliyi kafasında bir lazımlıkla sandalyeye bağla, sonra da, süslü kürelerinin arasındaki aletini çıkartıp, "Yemek vakti Fido!" diye bağır.
I'm your big brother. Don't be yelling at me now. Get out of here.
Ben senin ağabeyinim, bağırma bana.
Honey, get your book bag.
Tatlım, okul çantanı getir.
I'll get you your Novril, Paul. Forgive me for prattling away and making you feel all oogy.
Sana Novril getireyim, ilaç saatini geçirdiğim için bağışla lütfen.
Roy's gonna get us the duffel bag a wheelchair and skis out of lost luggage to cover your limp.
Roy bizim için kayıp bagaj odasından çanta, tekerlekli sandalye ve topallamanı örtbas etmek için de kayak takımı getirecek.
Put them in your bag and get the fuck out of my life, that's all I'm giving.
Bunları çantanıza koyun ve hayatımdan siktirin gidin tek vereceğim bunlar.
When I get a hold of you, I am gonna gut you like a fish and drink your blood.
Sizi bir elime geçirirsem, bağırsaklarınızı deşip kanınızı içeceğim!
I need your help to get through the bag.
Bunu başarmak için yardımına ihtiyacım var.
I'm gonna give you to the count of ten to get your ugly, yellow no-good keister off my property before I pump your guts full of lead.
Bağırsaklarını kurşunla doldurmadan önce o çirkin, sarı işe yaramaz kıçını evimden çıkarman için sana on saniye vereceğim.
I'm gonna give you to the count of ten to get your ugly, yellow no-good keister off my property before I pump you full of lead.
Bağırsaklarını kurşunla doldurmadan önce o çirkin, sarı işe yaramaz kıçını evimden çıkarman için sana on saniye vereceğim.
So that's your little plan! Get us addicted, then jack up the price!
Demek planınız bu bizi bağımlı yapıp, Sonra fiyatı arttıracaksınız!
If you don't get out, I'll rip your guts out!
Dışarı çıkmazsan, bağırsaklarını deşeceğim senin!
It's an infection in your tummy where you get diarrhoea for ever.
Bağırsaklarda oluşan bir enfeksiyon. Ölene kadar ishal olursun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]