Good then translate Turkish
6,750 parallel translation
I myself prefer a pint and a good nap. But then, I'm the lazy type.
Şahsen ben büyük boy bira ve iyi bir uykuyu tercih ederim çünkü tembel biriyim.
- Good night then.
- İyi geceler, o zaman.
I don't need saving from anyone, And if you're really as good as you say you are, Then you can just wait in line and prove it like everyone else.
Kimsenin beni kurtarmasına ihtiyacım yok ve söylediğin kadar iyiysen sırada bekleyip herkes gibi kanıtlayabilirsin.
I'm sitting here having a good time with my son, and when we're done, I'll be home, but not before then.
Oturmuş, oğlumla keyifli zaman geçiriyorum işimiz bittiğinde evde olacağım ama ondan önce olmaz yani. Tamam mı?
Good. Then you've got a strong stomach.
Güzel.Umarım güçlü bir mideniz vardır.
Good, advise me on how to modify the bail restrictions, and then I'll make my decision.
Güzel, kefalet kısıtlamalarını nasıl düzenleyeceğimi söyleyin,... ben de kararımı vereyim.
I also was thinking that, you know, if there are vampire hunters on the loose then living alone right by their home base is probably not a good idea.
Ayrıca ortalıkta vampir avcıları dolaşıyorken ana üslerinin dibinde yalnız yaşamak da pek iyi bir fikir değil diye düşünüyorum.
Every time you first make the mistake, then you apologize in your own way and style. But if I don't accept, you just leave like this and that's good enough for you.
Her hata yaptığında kendi tarzınla kendi yolunla özür dileyip kabul edilmeyince giderim olur biter kafasındasın.
Then it's a good thing that I'm not here to offer you money.
O zaman bu güzel bir şey. Buraya size para teklif etmek için gelmedim.
Back then, if you didn't have good news for a Barrow... Best not say anything at all.
O zamanlar bir Barrow'a verecek kötü bir haberin varsa ağzını açmamak en iyisiydi.
Well, if she... has all this magic and... And you have, well, g-good intentions, then what are we gonna do?
Onda tüm bu güç sendeyse sadece iyi niyet varken ne yapabiliriz ki?
Then I had the good fortune of sharing a cell in a prison outside Sochi with a... An associate of yours, Yevgeny Bushkin...
Daha sonra, Sochi'nin dışındaki bir hapishanede bir çalışanınızla hapis hücresi paylaşma fırsatını yakaladım, Yevgeny Bushkin...
I would do my good deed, then get the hell out of dodge.
Görevimi tamamlayıp, siktir olup gidecektim.
How then will people know to have a good...
O zaman insanlar nasıl-- -
If they're well suited and good together... then I can support that.
Birbirlerini mutlu edeceklerse onları destekleyebilirim.
Then, when you're good, you get recommended.
Sonra da hazır olduğunda birilerine tavsiye edilirsin.
Well, good-bye then.
Görüşürüz o zaman.
Then let's hope it's a good one.
O zaman umalım da güzel bir şey olsun.
They don't know that it just feels good for a second and then you're sad.
Bunun bir anlığına iyi hissettirdiğini, sonra ise üzdüğünü bilmiyorlar.
Then really good. Expected.
- Biliyordum, biliyordum.
THEN I'D SAY THEY'RE PRETTY GOOD.
O zaman bayağı şansın var.
- So I'm good to go then, right?
- O zaman geçiş yapabilirim, değil mi?
If apologizing is gonna keep your no-good son away from my Sophie, then - -
Özür dilemek, o serseri oğlunu Sophie'mden uzak tutacaksa...
And even if he does, then maybe it's a good thing.
Ve olsa bile bu belki de iyi bir şeydir.
Well, it's a good thing we didn't do anything stupid, then.
İyi ki aptalca bir şey yapmamışız.
Then we're good.
Öyleyse iyiyiz.
Good, then let's hear it.
- Güzel, duyalım o zaman.
- So then you smooched her real good?
Sonra da onu ciddi ciddi öptün öyle mi?
All right, well, as long as you get that, then... then we're good, I guess.
Peki, bunu anladığın müddetçe, sanırım aramız iyi olacak. - Peki.
"Then you will remember your evil ways " and your deeds that were not good.
" O zaman kötü yollarınızı, kötü işlerinizi anımsayacaksınız.
Well, we need to wait on the tox screen, but if they work together, then yeah, there's a good chance they were similarly exposed.
Peki, beklemek lazım eğer çalışıyorlarsa sonuçlarda, ama birlikte, evet, onlar iyi bir şans var maruz.benzer şekilde
Well, then, good luck to you.
O zaman iyi şanslar sana.
It makes you feel small and I think that's good, especially if you've been around and, you know, people tell you you're great all the time in cities and then you go out there and you say,
İnsanı küçük hissettiriyor. Bence bu iyi bir şey. Hele de tecrübe sahibi biriyseniz ve insanlar sürekli ne kadar harika olduğunuzu söylüyorsa.
So, then, just good, old-fashioned fraud.
Desene o zaman eski usul sahtekârlık.
Then put that in her wallet, and we'll be good.
O halde bunu cüzdanına koy, bizim de aramız iyi olsun.
If everything checks out, then he's, uh... he's good to go.
Her şey kontrol edildiyse, o zaman gitmeye hazır.
- Then good day.
- İyi günler, o zaman.
Look, if you need to see a doctor, my cousin in Florida is a good one, but then again, the bumpy bus ride might kill you.
Bak doktora gitmeye ihtiyacın olursa Florida'daki kuzenim çok iyidir ama tekrar söylüyorum, sarsıntılı otobüs yolculuğu seni öldürebilir.
And when we finally lock them up... well, I've been fantasizing about calling my partner to give him the good news, and then finally relaxing with a stiff drink... knowing I've done my job.
En sonunda onarı parmaklıklar ardına attığımızda hayalimde hep ortağımı arayıp, ona iyi haberleri vermek ve işimi bitirmenin rahatlığıyla sek içkimi yudumlamak var.
Well, then it's a good thing you're not a friend anymore.
Arkadaş olmamamız iyi bir şey o zaman desene.
Good, then that's it.
Güzel, o halde hepsi bu kadar.
And then, for some reason, downgraded me to "good."
Ve sonra, bir nedenden ötürü, beni'iyi'ye indirdi.
Well, we'd start with a weekend visit. See if it's a good fit, then, assuming it is,
Eğer uygun gelirse, öyle olacağını farzediyorum onu evlatlık alabilirsiniz.
Uh, well, then it's straight to the good times, huh?
Şey, o zaman direkt eğlenceye mi atlıyoruz?
Good, then feel no obligation to stay, Rosa.
Güzel, kalmak için herhangi bir mecburiyet hissetme Rosa.
I helped Flynn rip this place off, and then, for no good reason, pulled Casey in.
Flynn'in burayı soymasına yardım etmişimdir ve sonra da kötülük olsun diye Casey'i bu işe çekmişimdir.
Then the next time I saw him, he said it was all good.
Onu sonraki kez gördüğümde her şeyin iyi olduğunu söyledi.
No. Oh, good. For a moment then I thought we were in trouble.
Çok şükür, bir an başımız belada diye korktum.
Kid'll be in bed by 8 : 00, then it's you, me, a bowl of popcorn and binge-watching The Good Wife.
Çocuk saat 8 : 00'e yatağa girer, sonra sen, ben, bir kase patlamış mısır ve saatlerce The Good Wife izleriz.
Well, good, then.
Peki, iyi öyleyse.
That news story even won an Award for Excellence so if she fudged that, then she'll be finished for good.
O haber hikayesiyle Üstün Muhabir Ödülü bile almıştı. Bu yüzden eğer yalan söylediyse gerçekten işi bitecek.
then 34485
then nearly 94
then don't 282
then you're an idiot 17
then what 1564
then prove it 86
then you're wrong 16
then i'm leaving 17
then you know 40
then it's a date 18
then nearly 94
then don't 282
then you're an idiot 17
then what 1564
then prove it 86
then you're wrong 16
then i'm leaving 17
then you know 40
then it's a date 18
then i 166
then you 156
then i'll wait 16
then leave 77
then do it 228
then it's settled 125
then you're right 18
then i will 133
then yes 211
then you die 16
then you 156
then i'll wait 16
then leave 77
then do it 228
then it's settled 125
then you're right 18
then i will 133
then yes 211
then you die 16