English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Then tell me

Then tell me translate Turkish

3,921 parallel translation
Then tell me who did or you're going down.
- Hayır! O zaman kimin yaptığını söyle yoksa batacaksın.
Well, then tell me this one thing. When this is all over, when... When they've paid for what they did to your father, then what?
Öyleyse bana şunu söyle tüm bunlar bittiğinde babana yaptıklarını ödediklerinde, sonra ne olacak?
I'll tell you what I mean. Then tell me what you mean.
O zaman söyle bakalım ne kastettin?
Then tell me where he is!
Nerede o zaman söyle!
It could have come from anyone. Then tell me why the guard closest to that hangar is missing.
- O zaman sen söyle, niçin hangarın yanında ki adamım kayıp?
You were going to screw me until you didn't want anymore, and then tell me.
Benimle sıkılana kadar yatacaktın, sonra söyleyecektin.
- Then tell me the truth.
- O zaman doğruyu söyle.
Then tell me about it again.
O zaman bir daha anlat.
Then tell me what you've discovered about the sunken battleships?
O halde söyle bakalım! Batan savaş gemileriyle ilgili neler buldunuz?
And if you even think about telling them who I am... then I'll tell them all about you and me and what a whore for Christ you are.
Eğer onlara kim olduğumu söylemeyi aklından bile geçirirsen aramızda geçenleri onlara anlatırım. Bir Hristiyana göre nasıl bir orospu olduğunu anlatırım.
Well then, tell me how you intend to pay me back.
O zaman paramı nasıl geri ödeyeceğinizi anlatın bakalım,
And if I don't get the key, then you tell the Grimm all about me, is that how it works?
Peki anahtarı almazsam Grimm'e beni mi anlatacaksınız? Bu mudur olay?
So, Mr Barnaby, if there's anything you need to tell me, then now would be a good time.
Yani Bay Barnaby, anlatmak istediğiniz bir şeyler varsa şu an iyi bir zaman.
Well, then, tell me.
- Söyle de bilelim.
First, you don't tell me that my brother's in town, and then you try to buy The Gull?
Önce, abimin kasabaya geldiğini söylemediniz. Şimdi de The Gull'u satın almaya çalıştığınızı öğreniyorum.
Then why didn't you tell me?
Bana niye söylemedin peki?
It's not like this, it's not like that- - why don't you tell me what the hell it's like then, man?
O değil. Bu değil. O zaman nasıl oluyor sen anlat.
Well, why don't you tell me the truth about something else then, huh?
Başka bir konuda da gerçeği söylesene o zaman bana.
Then why can't you tell me about what the VP was doing when she walked into a glass fucking door?
O zaman başkan yardımcısı siktiğimin cam kapısına dalarken ne yaptığını neden söylemiyorsun bana?
So then you know, and you don't need me to tell you.
O halde biliyorsun ve anlatmama gerek yok.
- Then why won't she just tell me?
- O zaman niye bana anlatmıyor?
Well, then, tell me. What happens when Burke asks what their call signs were in Kandahar, and our answers don't match?
Öyleyse Burke bize Kandahar'daki kod adlarımızı sorduğunda cevaplarımız birbirini tutmazsa ne olacağını söyler misin?
And then, when we do finally get to have a little chat, you tell me that you've been talking to a man on a phone.
Ve sonra nihayet küçük bir sohbete başladığımızda telefonda bir adamla konuştuğunu söylüyorsun.
Tell me you love us, and then admit this guy looks like Beaker from the Muppets.
Bizi sevdiğini söyle ve bu adamın Muppet Show'daki Beaker'a * benzediğini itiraf et.
So please, tell me you know where she is, tell me she's safe, and then I'll walk away.
Lütfen onun nerede olduğunu bildiğini, güvende olduğu söyle ben de gideyim.
Then why tell me at all?
O zaman bana neden bunları anlatıyorsun?
Father, if you love me, then you'll not be angry at what I have to tell you.
Baba, eğer beni seviyorsan sana söyleyeceğim şeye kızmayacaksın.
Bring me Katherine, and then I will tell you where your little brother is.
Bana Katherine'i getir. Daha sonra sana kardeşinin yerini söylerim.
If you want to be with me, then we have to tell Finn.
Eğer benimle birlikte olmak istiyorsan, Finn'e söylemek zorundayız.
If you... want to be with me, then we have to tell Finn.
Eğer benimle birlikte olmak istiyorsan, Finn'e söylemek zorundayız.
If you want to be with me then we have to tell Finn.
Eğer benimle birlikte olmak istiyorsan Finn'e söylemeliyiz.
Let me tell her what's going on, then we'll talk about how to get you performing again.
Önce ona neler olduğunu anlatayım sonra da tekrar sahneye nasıl çıkarsın onu konuşalım.
First, you tell me that you're sleeping with someone too shameful to ever admit, then you told the whole town you're dating Wade.
Önce bana itiraf etmesi bile çok utanç verici olan birisiyle yattığını söylüyorsun. Sonra da bütün kasabaya Wade'le çıktığını sölüyorsun. Yoksa o gizli erkek Wade mi?
Then, tell me not to kill you.
- Bana vur deme o zaman!
You tell me then.
Söyle bakalım.
Then why did you tell me I had to tell him?
O zaman bana niye ona söylemelisin dedin?
Then I'll tell you about me
Sonra ben de bir şey söyleyeceğim.
If you're a part of something else... then you need to tell me.
Eğer başka bir şeyin parçası isen... o zaman bana söylemelisin.
Why don't you tell me what really happened, then?
Neden bana gerçekten orada nelet olduğunu anlatmıyorsun, o zaman?
It's funny, because Miljan told me not to tell anybody, and then... he enjoyed taking all the credit, you know? Like, "Oh, I know. Follow me."
Çok komik, çünkü Miljan bana bundan kimseye bahsetmememi söylemişti ama sonra "Ben biliyorum, beni izleyin." diye ortaya atıldı.
Just tell me where you got the busboy stashed, then I'll be on my way.
Sadece bana garsonun yerini söyle ve ben de işime bakayım.
And then you flip a switch and everything goes ballistic, and I don't know what happened but you're gonna tell me Alec, I swear to god!
Ve sen bir düğmeyi çevirdin ve bir şey oldu ve ne olduğunu bilmiyorum ama bana anlatacaksın Alec, Tanrıya yemin ederim ki!
It means that I like him, but I don't want to tell him because then he'll use it against me.
Onu seviyorum, ama ona söylemiyorum çünkü sonra bunu bana karşı kullanır demek.
First you tell her about your son before you tell me, then you fail to tell her everything when she actually needs to hear it.
Bana söylemeden önce ona oğlundan bahsediyorsun fakat sahiden duyması gereken şeyleri anlatmıyorsun ki.
If that's the DCI's decision, then he can tell me himself.
Eğer bu Merkezi İstihbarat Teşkilat Müdürünün kararıysa,... bunu bana kendisi söyleyebilir.
Then it gives me great pleasure to be the last one to ever tell you this.
O zaman bunu en son söyleyen kişi olmak büyük bir zevk verir.
Then you tell him you saw I had it on me, that if he wants it, he'll have to come and get it, which won't be easy because I'm paranoid and I beefed up my posse.
Sonra ona, hançeri benim üzerimde gördüğünü söyleyeceksin. Yani eğer istiyorsa gelip bizzat alması gerekecek. Bunun o kadar da kolay olmayacağını ve paronoyaklığımdan adam topladığımı da...
If I surrender this, then, tell me, what value would I be to my family, to myself, to... to your child?
Eğer buna teslim olursam, söyler misin aileme karşı ne yararım kalır ki? Kendime karşı, ayrıca çocuğuna karşı.
Then I need you to tell me where he goes and who he sees.
Daha sonra onun nerelere gittiğini ve kimlerle görüştüğünü söylemeni istiyorum. Öncelikle bu elemanın vücudundaki mineyi çıkartacağım.
Then why are you bothering to tell me this?
Söyle, ne istiyorsun?
Michael, if you want to save them, you will surrender, you will tell me what you've done, and then you will die.
Michael, eğer onları kurtarmak istiyorsan, .. teslim olup bana neler yaptığını anlatacaksın,... ve sonra öleceksin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]