He's just like you translate Turkish
834 parallel translation
He has since he was, like, eight. And I always thought it was one of those things where, you know, Stiles is just, like, he's just a one-woman kind of guy.
Sekiz yaşından beri öyle ve bunun nedeninin her zaman Stiles'ın tek eş tipli bir çocuk gibi olmasından dolayı olduğunu düşünmüşümdür.
Kanima is this crazy lizard creature that can crawl on ceilings and walls. And it's got, like, this poison stuff that comes from the claws and the tail. And if he just nicks you a little bit, you can't move.
Kanima tavanda ve duvarlarda sürünen pençelerinde ve kuyruğunda ufak bir çiziğiyle bile felç olmanızı sağlayacak zehri olan bir kertenkele.
He's no good and now you start to be just like him.
O iyi biri değil ve sen de giderek ona benziyorsun.
He's just a friend, like I told you.
Daha önce de söylediğim gibi, sadece arkadaşız.
Well, looks like he's done a heap already, just a-having you. But... Well, I was expecting to take over from here myself.
Seni yaratmakla bile, zaten çok şey yapmış ama burayı kendi üzerime devralacağımı umuyordum.
He'll have to console us that there aren't six more just like you.
Bize de senin gibi altı kız bulmalısın.
- It's like that, he just wants you.
- Demek öyle, sadece seni istiyor.
Just like you know where he's going when he goes to the car.
Arabaya gittiği zamanlar nereye gidiyor gayet iyi biliyorsun.
And if you just kick it away, it's like he never existed like there never was a Norman Maine at all.
Ve sen de onu heba edersen, hiç yaşamamış gibi olacak. Sanki hiç Norman Maine diye biri olmamış gibi.
Over there you can knock over a whole platoon. Or a guy invents a bomb and kills 100,000 people just like that. And maybe he gets more medals.
Evet, orada bütün bir müfrezeyi devirirsin, ya da biri bir bomba icat eder ve şıp diye 100000 kişiyi öldürür ve belki de daha fazla madalya alır.
His only wish is that you write him once a month... just like he would be your father... and tell him the progress you are making in school.
Senden tek dileği, ona ayda bir kez yazman. Sanki o babanmış gibi, okulda derslerin nasıl gittiğini anlatacaksın.
He's using you just like he used my father.
Seni de babamı kullandığı gibi kullanıyor.
HE JUST WANTS TO SEE HOW FAST HE REALLY IS. LIKE I TOLD YOU BEFORE, HE'S...
Dediğim gibi... biraz kaçıktır.
He's just like the fellow who lives next door to you.
Kapı komşun olarak yaşayan biri.
He's gonna look just like he did when you used to ride him through the park.
Parkta ona at gezisi yaptırdığında, daha önce göründüğü gibi görünecek.
But I'm sure you've realized by now that no one can have everything just as he would like it.
Fakat hiç kimsenin herşeye tam bizim istediğimiz gibi sahip olamayabileceğini artık kavramış olduğundan eminim.
Like I told you, he's just a big pest.
Dediğim gibi, herif bildiğin belâ.
He wasn't out when you were there, he just wasn't answering the door in the dead of night, like some people do.
Dışarıda değildi, sadece gecenin bir yarısı kapıya bakmıyordu.
If you watch more carefully, he will be not like the guy, but just on some aspects.
Yakından bakmamaya çalış, benzerliği fark edeceksin.
He's just like you and me.
Sizin, benim gibi bir insan bayanlar ve baylar.
Yet, I understand he's a Mexican, just like you are.
Yine de onun da senin gibi bir Meksikalı olduğunun farkındayım.
I thought you'd like to know he's just checked in to the Cheeseborough Hotel, Brighton... with his secretary, Fiona.
Sekreteri Fiona'yla Brighton'daki Cheeseborough Otel'e yerleşti.
I've always believed you can know what a person's like... if you just examine the room he lives in.
Bana göre insanlar hakkında karar vermek için sadece yaşadığı yeri incelemek bile yeterli olur.
He's looking forward to some relaxation just like you are.
Sadece senin gibi biraz dinlenmeye bakıyor.
He's just like you.
Aynı senin gibi.
- Yes. He's very ambitious, but he has no sense of humour. Just like you.
Evet, çok heyecanlıdır ama zerre mizah anlayışı yoktur, sizin gibi.
That's all. He's just like you.
- O da senin gibi.
I heard out in California there was this man, he was so hungry that he was grubbing roots just like you but instead of a root, he yanked up a nugget big as a turnip.
California'dayken duymuştum, bir adam varmış. Çok açmış senin gibi kökleri eşeliyormuş ama bir kök yerine şalgam kadar bir külçe bulmuş.
He's just like you said.
Tıpkı bana söylediğin gibi.
Why, he's a human just like you
* O da insan senin gibi *
He's just like you.
Tıpkı senin gibi.
That's why I like with a limp, you know, if you limp, some people go ooh, that's not right, a guy who limps don't do that, unless he just got the limp.
Suç bende değil. İşte topallıkla ilgili sevdiğim şey de bu. Eğer topallıyorsanız insanlar hemen bakar.
He'd take it just like you, he's a famous footballer.
O da durumu senin gibi karşılardı. Kendisi ünlü bir futbolcudur.
I keep telling him it looks just like his, and he keeps saying,'That's why I want you to change it.'
Ben de ona bunu söyledim. Bana değişmem gerektiğini söyledi.
Put Neidermeyer on it. He's a sneaky little shit just like you, right?
Birinin adım atmasının zamanı geldi.
He's white... just like you.
Beyaz biriyle... senin gibi.
He just don't look like a regular dog to me sometimes, you know, when I look inside there.
Dikkatli baktığımda bazen bana sıradan bir köpek gibi gelmiyor.
You know what he's like sometimes. It's just his age.
Bazen böyle olduğunu biliyorsun.
What about your brother? It's his ass too. What are you trying to prove, that he's just like you?
Kardeşinin kıçı da bu ise bulaşmış durumda.
He's having bad luck just like you.
O da senin gibi şanssız.
He can tell an interesting story, he's met a few interesting people, but he's just a man like any other man you'd meet in Greek mythology.
İlginç hikayeler anlatabilir, garip insanlarla tanışmış olabilir ama o yine de sıradan biri tıpkı Yunan Mitolojisi'ndekiler gibi.
He's just a man, like any other man you'd meet in Greek mythology.
Ama o yine de sıradan biri tıpkı Yunan Mitolojisi'ndekiler gibi.
I asked my old man about sticking... your tongue to metal light poles in winter... and he says it will freeze right to the pole just like I told you.
Babama kışın dilini metal bir direğe değdirirsen yapışır mı diye sordum ve bana tıpkı sana söylediğim gibi yapışacağını söyledi.
Man, he's just like tripping'- dicular, you know?
Oh, rüya gibi birisi, biliyor musun?
You know, he's just like some old pit bull.
Bilirsin, o biraz yaşlı bir pitbul gibiydi.
Well I hear that he's sittin'all by himself in a cell up on "C" block, and I heard he just loves guys like you.
Duyduğuma göre "C" Blokta bir hücrede tek başına oturuyormuş, ve senin gibi oğlanları çok seviyormuş diyorlar.
He's resting and he's fine, just like you.
- O dinleniyor ve iyi, senin gibi.
he's having fun just like you and me did.
O çok eğleniyor, aynen seninle benim gibi.
Oh, sure, sure, sure. He's a human being just like you and me.
O da bir insan.
He's just some stripper named Zorro, and I'm sure it was nothing- - you know, no affair that was important or anything like that.
Zorro isminde bir striptiz dansçısıydı sadece. Ve bir şey olmadığına eminim - Bilirsin, önemli bir hadise veya öyle öyle bir şey söz konusu değil.
Let's face it, Lorry, he's just using you like you were a slave.
Yüzleş bununla Lorry, seni bir köleymişsin gibi kullanıyor.
he's just a guy 18
he's just a boy 79
he's just a baby 21
he's just gone 19
he's just scared 23
he's just 316
he's just a man 33
he's just kidding 23
he's just a kid 156
he's just jealous 18
he's just a boy 79
he's just a baby 21
he's just gone 19
he's just scared 23
he's just 316
he's just a man 33
he's just kidding 23
he's just a kid 156
he's just jealous 18
he's just a friend 69
he's just fine 17
he's just sleeping 16
he's just a little boy 21
he's just a 16
he's just a child 32
he's just doing his job 19
just like you 742
just like you said 149
just like you wanted 40
he's just fine 17
he's just sleeping 16
he's just a little boy 21
he's just a 16
he's just a child 32
he's just doing his job 19
just like you 742
just like you said 149
just like you wanted 40