English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / His hair

His hair translate Turkish

2,338 parallel translation
- Pull his hair!
- Çek dedim sana.
Did they have to cut his hair?
Saçlarını kesmeleri gerekti mi?
He loves his hair.
Saçlarını çok sever de.
He also didn't like to comb his hair.
O da saçını taramayı sevmezdi.
He fixes his hair with his fingers instead.
Saçlarını onun yerine parmaklarıyla düzeltiyor.
'Cause he looks at guys And worries about his hair and... eats vegetables.
- Erkeklere baktığı saçlarıyla çok ilgilendiği ve sebze yediği için.
I'll just drive him around the grounds, top down, wind in his hair.
Arabayla gezdireceğim. Hava alsın azıcık.
God, Ericcson must be pulling his hair out.
Tanrım, Ericcson saçını başını yoluyordur.
Dedication? Maybe. Or maybe his hair is screwing with his brain.
Kararlılık mı aptallık mı bunu bilemeyiz tabii.
I do his job and sometimes his hair, though clearly not today.
Onun işini ben yapıyorum, bazen de saçlarını tarıyorum. Belli ki bugün yapmamışım.
He cleaned up, changed his clothes, could have dyed his hair for all I know.
Temizlenip elbiselerini değiştirdi. Saçlarını boyamış bile olabilir.
Feel his hair, it's like grass.
Saçlarına dokun. Çimen gibi.
And when you do, I'll pull out all of his hair!
Getirdiğinizde, onun saçını başını yolacağım!
He has gone to London to have his hair cut.
Saçını kestirmek için Londra'ya gitti.
His hair cut.
Saç kestirmek için.
I found one of your little flaps in his hair.
Saçında bu küçük flapı buldum.
Vaughn? - I know, and what is it with his hair?
Onun saçı ne biçim öyle?
How's his hair?
Saçı nasıl?
They are butt naked, Tony has very by his hair, like this, and he's just doing him, doggy style.
İkisi de çırılçıplak, Tony, Gary'i saçından yakalamış aynen şöyle onu beceriyordu, köpek stili.
Did you lie to that naive Mi-nam to take away his hair pin?
Ondan çalıp bir yarım akıllıya yalan söyledin.
And Tae Kyung hyung even had icicles hanging off of his hair,
Ayrıca Tae Kyung ağabeyin saçından sarkan buz saçakları vardı.
I mean, it seemed like his hair was personally styled by Vidal Sassoon.
Hepimizin bildiği şu Güneyli tiplere benziyordu. Saçı bizzat Vidal Sassoon tarafından şekillendirilmiş gibiydi.
His strength was in his hair, you see?
Çünkü gücü saçlarındadır.
All the while, see, his hair's growing back in.
Bir süre sonra saçı uzamaya başlar.
Well, he does sort of, but anyway... Now bu this stage, his hair's down here.
Aslında umursar ama, her neyse bir süre sonra saçları iyice uzar.
What about his hair?
Ya saçlarına ne demeli?
When did he last wash his hair?
En son ne zaman saçını yıkadı?
- Nothing... just check out his hair.
- Hiçbir şey... Sadece saçına bir bak.
- His hair?
- Saçına mı?
I remember one time, I was performing a sexual act on him and it started to rain, and he held his shirt out over my head so my hair wouldn't get wet.
Bir keresinde,... ona muamele yaparken, yağmur yağmaya başladı,... penyesinin eteklerini kafama geçirdi, böylece saçlarım ıslanmadı.
I wanted them for his portfolio now that he's got longer hair.
Saçları uzadığı için portfolyosuna koyarız diye istemiştim.
There's little Noah with his long hair and his gray big beard.
Nuh burada uzun saçları, büyük gri sakalıyla duruyor.
I knew that the moment I laid eyes on him, with his wild hair and strange clothes and that insistent stare.
Onu gördüğüm anda bunu anladım. O vahşi saçları, tuhaf kıyafetleri ve o ısrarcı bakışı.
Phil and Lem figured out a solution to the hair problem. Mr. Palmer had also been thinking about his new relationship with Veronica.
Birkaç gün sonra Phil ve Lem saç sorununa çözümü buldular.
What if Lloyd Arrington kicked in his own door a month ago, and left a hair behind?
Ya Lloyd Arrington kendi kapısını tekmelediyse ve ardında saçını bıraktıysa?
His hair?
Saçları onun gibi mi olacak?
Well, because of his, uh, spiky hair. Yep. His ice-cold demeanor and his big muscles.
Dikenli saçı soğuk tavırları ve kocaman kasları yüzünden.
We got a jumper with some hair missing from his wrists.
Bileklerindeki tüyler kopuk bir intihar vakamız var.
You should have seen the weasel Max with his Internet shirt and his blog hair.
Şu koca kafalı ve aptal blog t-shirt'lü Max'i görmeniz gerek.
Got his prints all over the place, hair evidence.
Mekânın her yerinde parmak izleri ve saç teli varmış.
Simmons is so good at using his inherent magnetism to sell his points and here I am, like a spinster librarian with my hair pulled back.
Simmons doğal çekiciliğini ok iyi kullanıyor. Böylece ikna edici oluyor. Bir de bana bak.
A solitary black hair on his ring finger tied in a perfect bow.
Bir tek siyah saç teli, yüzük parmağında, mükemmel biçimde düğümlenmiş.
- It was not his ball hair.
Tam olarak toplarının değil aslında.
- It was his lower-shaft hair.
- Biraz daha yukarılardandı.
He wouldn't risk a hair on his arse for ya.
Senin için kıçının tek bir kılını bile riske atmaz o.
Look who his hair once.
Şu çocuğun saç kesimine bak!
The Daddy has a watch and hair in his arm.
Baba'nın bir saati ve kollarında kılı varmış.
One with hair on his pee-pee.
Saçlı ve adam gibi birini.
He has long hair and straight, and has a camcorder in his hand.
Düz, uzun saçları var. Elinde de bir kamera.
Oh, he's got this lovely long hair as was the style in them days, and it's where he's got his strength from.
O zamanlar çok moda olan güzel upuzun saçları vardır. Gücünü saçlarından alır.
" He smoothed her hair back, the touch of his fingers sending waves of awareness through her.
Saçlarını geriye doğru elleriyle taradı. Ellerinin dokunuşu, kadının içinde bir şeyler canlandırıyordu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]