His hands translate Turkish
5,757 parallel translation
He's got his hands in everything in the eastern seaport.
Her iste bir parmagi var dogudaki deniz limaninda.
By his hands, we are fed.
Onun elleriyle, doyarız.
You want to see Clarenbach so badly, why don't you... tell your boss, Widener, to come down and get his hands dirty?
Madem Clarenbach'ı bu kadar görmek istiyorsun o halde neden patronun Widener'i buraya çağırıp pis işleri ona yaptırmıyorsun?
By someone with a lot of time on his hands.
Çok zamanı olan biri için.
DNA and blood from multiple victims found on his hands and clothing.
Elinde ve üstünde kurbanların DNA'sı bulunuyordu.
So, the guy takes a scatter gun, puts it to his head and says if he doesn't take a cut and get his hands dirty like everyone else, then, he's gonna blow his brains out.
Adamda pompalı tüfeğini çıkarıp kafasına dayadı ve eğer paradan bir şeyler alıp diğerleri gibi ellerini kirletmezse kafasını patlatacağını söyledi.
He's lucky I didn't crush both his hands.
Şanslıydı iki elini de ezmedim.
Before your brother gets his hands on everything you want.
Kardeşin istediğin her şeyi elinden almadan.
I walk in, and your boyfriend's got his hands all over Carrie.
İçeri giriyorum ve erkek arkadaşın elleriyle Carrie'nin her tarafına dokunuyor.
I'm afraid he's gonna have his hands full with that one.
Ellerinin bunlarla dolmasından korkuyorum.
The reverend's got his hands full.
Pederin elleri dolu.
His hands used to shake from drink or... worse.
Eskiden elleri içmekten titrerdi.
The calluses on his hands indicate that our Mr. Doe did manual labor.
Ellerindeki nasırlara göre Bay Doe * amelelik yapıyormuş.
Nothing unless it involves some fat faggot shoving his hands down...
Şişman ibnenin biri ellerini aşağılarda tutmadığı sürece...
But you didn't put the knife in his hands.
Ama bıçağı ellerine sen koymadın.
He is waving his hands, gesturing "no."
Hayır manasında ellerini sallıyor.
He's fair, and don't raise his hands to us.
- Adil davranıyor ve bize elini kaldırmıyor.
I'm not the kind of man who likes to get his hands dirty.
Ben ellerini kirletmeyi sevmeyen cinsten bir adamım.
Because a guy like Berman isn't going to get his hands dirty. He's gonna hire someone.
- Berman gibi adamlar ellerini kirletmezler, birini tutarlar.
Has no clue how her son would be able to get his hands on an arsenal like this.
Oğlunun böyle cephanelik bulmasıyla ilgili en ufak bir fikri yok.
Yeah, so if we want to keep this group intact, we're gonna have to get some hard numbers in his hands before he gets on that plane.
Eğer bu grupta kalmak istiyorsak uçağa binmeden önce, onun önüne bir kaç sağlam fikir koymamız gerek.
As far as I can tell, there's no gunpowder residue on his hands.
Fakat gördüğüm kadarıyla elinde barut izi yok.
Soon his hands started groping around my boops.
Elleriyle göğüsümü okşadı...
He shivered his hands so much it took him a while to put the ring on me.
O anda elleri zangır zangır titriyordu. Yüzüğü takarken eli ayağına dolaştı.
Then slowly he moved his hands down.
Başka... Yavaşça...
His hands were so warm.
Elleri öyle sıcaktı ki...
It means the guy that I know... didn't used to sit around wringing his hands over every decision.
Benim tanıdığım adam etrafta oturup, her karardan sonra ellerini ovalamazdı.
His hands were roped, boss.
Elleri iple bağlanmış, patron.
But now he's seen me money, he'll have to wait to get his hands on it.
Artık mangırımı gördüğüne göre elini sürmeye can atıyordur.
So then why did his hands stay open after he burned...
Ama elleri yandıktan sonra bile açık kalmış.
The guard's corpse is standing up straight. Not only that, his hands are open too.
Bu muhafızın cesedi dimdik ve elleri açık vaziyette duruyor.
"His hands stayed open after he burned," huh?
Elleri açık biçimde öldü ha?
Conrad certainly chose a brazen moment to get his hands dirty.
Conrad ellerini kirletmek için yüzsüzce davrandı.
He was desperate to get his hands on some photographs.
Bazı fotoğrafları almayı çok istiyordu.
Given how anxious he was to get his hands on it, it might have something to do with his abduction.
Bu kadar acil istediğine göre, onun kaçırılmasıyla bir ilgisi olabilir.
He got his hands on the photos somehow.
Bir şekilde fotoğrafları eline geçirmiş.
I mean, he's the kind of guy at the gym who just doesn't wear a towel in the steam room... like puts his hands on his hip, and just lets his business swing back and forth like, "hey, try not to get hypnotized," you know?
Spor salonundaki saunada havlu giymeyip elini kalçasına koyan, ileri geri giderek "büyülenmemeye çalışın" diyen biri gibi.
ORESTES : You shot Zarek, then had his body dumped in the river, minus the head and hands.
Zarek'i vurdun ve ardından cesedini nehre attın.
Perhaps we would know more if this clone had not taken matters into his own hands.
Bu klon, işleri kendi başına yapmaya kalkmasaydı belki daha fazlasını bilebilirdik.
I have laid my hands upon his most deadly servants... The witches.
Ellerimi en ölümcül kullarına, cadılara uzattım.
The point is he decides to take matters into his own hands.
Şöyle ki adam meseleyi kendi halletmeye çalıştı.
It's all hands on deck until Pernell comes to his senses.
Pernell kendine gelene dek herkes iş başına!
Look. Look. Shaking hands with his surgeon.
Cerrahıyla el sıkışıyor.
I mean, the hours his ruined hands put into this.
- Mahvolmuş elleriyle saatlerini harcamış.
There was a time when just the thought of being touched by his tiny, clammy hands again made me throw up in my mouth a little.
O küçük, yapışkan ellerinin bana değme düşüncesinin bile beni kusturduğu zamanlar oldu.
Even so, he's the kind of man who knows how hold his promises I'll hold it with two of my own hands.
Yine de o, sözlerini nasıl tutacağını bilen bir adam.
Apparently, they were a bit too friendly with his daughters, and Daniel decided to take matters into his own hands.
Görünüşe göre, askerler onun kızına karşı birazcık aşırı samimiydiler ve Daniel işi kendi halletmeye karar verdi.
Give him this... Darryl's meticulous about keeping his own hands clean.
Hakkını yiyemem, kendi ellerini kirletmemekte çok titiz.
Because of his fucking secrets, our grand inheritance will be our own, violent fucking deaths, at the hands of these goddamn philistines!
Onun o sikilmiş sırları yüzünden kendi mirasımız şiddetli bir şekilde ölmemize yol açacak. Hem de bu anasını sattığımın cahillerinin elinde!
What I want to do is put the drug that he dedicated his life to in the hands of a company with the resources to finish it.
Yapmaya çalıştığım şey, hayatını adadığı bir ilacı kaynakları onu tamamlamak için yeterli olan bir şirketin ellerine bırakmak.
The one that used to take the law into his own hands.
Kanunu kendi başına sağlayan.
handsome 790
hands 577
handsome man 22
hands off 293
hands in the air 324
hands on the wheel 31
hands up 935
hands on your head 187
hands behind your back 288
hands where i can see them 140
hands 577
handsome man 22
hands off 293
hands in the air 324
hands on the wheel 31
hands up 935
hands on your head 187
hands behind your back 288
hands where i can see them 140