English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Hours a day

Hours a day translate Turkish

1,880 parallel translation
Like 23 hours a day? Like some rutting moose, no.
Bezir yağı sürülmüş geyik gibi değilim yani.
Twenty-four hours a day. Okay.
- 24 saat boyunca.
Like sitting in your dentist's reception area 24 hours a day.
Dişçinizin bekleme salonunda bütün gün oturmak gibidir.
Cheryl Miller spent two to three hours a day in Second Life searching for Mr Good Bite.
Cheryl Miller'ın gezdiği sitelere bakacak olursak günde iki-üç saatini Second Life'da beyaz atlı prensini aramak için harcıyormuş.
And they've been chatting online together four to five hours a day.
Günde 4-5 saat sohbet etmişler.
And the funny thing is of course that your key demographic as well is in the kids so even if they doing like a 14 hours a day, it's probably living a hell of a time you know, pressing "You having a laugh?".
İlginç olan, senin hedef kitlenin de çocuklar olması. Yani günde 14 saat çalışsalar da, acayip eğleniyorlardır. Düğmeye basıp, "Kafa mı buluyorsun?" falan.
You'd be in solitary, lockdown 23 hours a day.
Günün 23 saatini hücrede, tek başına geçiriyorsun.
How many hours a day are you taking it on? Stuffing your bra? Just wondering.
Günün kaç saatini sürüp sürüştürmekle sutyenini doldurmakla geçiriyorsun?
Absolutely, 24 hours a day.
Evet, günün 24 saati,
I work like 16 hours a day.
Günde 16 saat çalışıyorum.
Dude, for eight hours a day, I'm surrounded by neurotics.
Dostum, günde sekiz saat boyunca sinir hastalarıyla çevriliyim.
The Ambassadora is a place where people come to indulge in pony-play fantasy, 24 hours a day, without fear of judgment.
Ambassadora, insanların gelip... günde 24 saat boyunca... yargılanmadan... midilli atı-oyunu fantezisinden zevk aldığı bir yerdir...
Silver bromide particles on any positive print leave minute traces on any surface when they're combined with compression and heat, like, say, a wallet being sat on for ten hours a day in a hot taxi.
Basınç ve sıvıyla karıştıklarında baskı üzerindeki gümüş bromitler her yüzeyde minik izler bırakır. Mesela sıcak bir takside on saat üzerine oturduğun arka cebindeki cüzdan gibi.
A few hours a day.
Birkaç saatliğine.
Do you think the average cat who works eight hours a day gives a tit what I do?
Günde 8 saat çalışan ortalama bir herif yaptıklarımı sallar mı sence?
Except on the days that you here, I'm in my cell 23-and-a-half hours a day.
Senin gelmediğin günler yirmi üç buçuk saat hücremdeyim. Anlatabiliyor muyum?
They have acute care 24 hours a day, in which surgical procedures, everything can be performed right there in the detainee camps.
Günün 24 saati sağlık hizmeti alabiliyorlar. Ameliyatlar da dahil, her türlü sağlık hizmeti veriliyor.
Here in the tropics, the sun shines for 12 hours a day every day of the year.
Mevsim dönüşleri giderek daha sağIıksız bir hale geliyor. Dünyamızda mevsimlerin yaşanmadığı yerler de var.
You'll be in the bloody car three hours a day!
- Günde 3 saatin yolda geçecek!
He sleeps for 23 hours a day.
Günde 23 saat uyuyor.
I'm not your enemy. I'm just Donnie, your friendly IT tech support here to help you 24 hours a day, sir.
Ben düşmanınız değilim, burada size 24 saat teknik destek veren, sevimli dostunuz Donnie'yim, bayım.
# 20, 20, 24 hours a day #
# Günde 20, 20, 24 saat #
Working in a factory 6 hours a day, what would I do with you? Hmm?
Fabrikada 16 saat çalışırken seni ne yapayım?
And this is where I'm bored out of my mind, eight hours a day.
Ve burası günde sekiz saat boyunca sıkıldığım yer.
What am I gonna do with the degree spend 8 hours a day, trapped in a little cubical making one of those desktop zen gardens
Diplomam olsa ne yapacaktım? Günümün 8 saatini kübik bir Zen Bahçesi masasını tırmıklayarak geçirecektim.
I used to practice card tricks and table magic 8 hours a day.
Eskiden günde 8 saat kağıt hilesine çalışırdım.
Look, man, I didn't go to Yale so I could work 12 hours a day.
Bak dostum, ben Yale'e gitmedim, günde 12 saat çalışamam.
I'm not asking you to work 12 hours a day.
Günde 12 saat çalışmanı istemiyorum.
I told him that I'd been studying Chinese for six months, six hours a day.
Altı ay boyunca, günde altı saat Çince çalıştığımı söyledim.
Now you paint 20 hours a day and already one month!
Zaten bir aydır günde 20 saat resim yapıyorsun.
And you're here, like, 12 hours a day, at least.
Her gün en az 12 saat buradasın.
If you're not married to him... you're not obligated to listen to this stuff 24 hours a day.
Eğer onunla evli değilsen, 24 saat boyunca bu anlattıklarını dinlemek zorunda değilsin.
The cameras link to the guard station, and Eaton has a man on watch 24 hours a day, seven days a week.
Güvenlik kabinindeki monitörlere bağlı. Her gün 24 saat nöbet tutan bir görevli dikiyorlar.
You're gonna have a security detail watching your place 24 hours a day.
24 saat evinizi izleyen bir güvenlik ekibi de olacak.
The last signal from his cell phone came from about four hours away, so it could be a while. Maybe even a day or two.
Cep telefonundan son sinyal, 4 saat önce gelmiş, yani çok zaman geçmiş olabilir.
A day is only 9.9 hours long.
Bir günü sadece 9.9 saattir.
The guy hits a deer, runs off the road, crashes into a rock, dead on impact, a few hours go by, maybe a day.
Adam geyiğe çarpar, yoldan çıkar, Kayaya çarpar, çarpma sonucu ölüm, Birkaç saat geçer, belki bir gün.
A day on the planet is 10,6 hours long.
Buradaki bir günün uzunluğu 10.6 saate tekabül eder.
One day on Uranus Is a little over 17 hours.
Uranüs'te bir gün 17 saatten biraz fazladır.
And a day lasts 16.1 hours.
Bir gün ise 16.1 saate eşittir.
An hour, two hours, a day, two days...
Bir saat, iki saat, bir gün, iki gün...
We have a whole day. We have 24 whole hours to go.
Önümüzde uzun bir gün var.
The hours I've been working, I feel like a coal miner- - never see the light of day, and then she.
Bi kömür madencisi gibi saatlerdir çalışıyorum, günlerdir gün ışığına hasret, ve sonra bummm.
Four hours a day.
Günde 4 saat kalıyor.
These tropical forests not only enjoy 12 hours of sunshine a day all year long, they also need lots of rainfall.
Dünyamızdaki küresel ısınma arttıkça bu ormanlar da kurumaya başlayacak. Dünya topraklarının üçte biri çöllerle kaplı.
Fleets of bombers in the air 24 hours a day.
Tüm bunlar aynen bir oyundaymış gibi
I've been waiting for two hours on a very uncomfortable bench to offer to run the store for the day.
2 saattir şu pek rahatsız bankta oturmuş dükkânı... -... işletmeyi önermek için bekliyorum.
I used run 10 miles a day, push weights for 2 hours...
Günde 2 saat de koşmam gerekiyordu.
I'm on a plane a day after I'm out of the army, land on her doorstep twelve hours later.
Bir gün sonra uçakta ve ordudan da ayrılmış olacağım, 12 saat sonra onun yanındayım.
It's hard to predict exactly when I'm going to arrive in Eastern Washington State, eight hours away.
Anne, bak, ben Oregon'dayım. Doğu Washington'a kesin ne zaman varacağımı bilemem, sekiz saatlik yol bu.
Five times a day after every two hours.
Günde 5 kez, 2 saatte bir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]