I always translate Turkish
61,434 parallel translation
I always thought, like most people, that if someone got arrested and went to jail then they probably did it, or did something bad.
Birçok insan gibi bende her zaman eğer birisi yakalanıp hapse giriyorlarsa muhtemelen kötü birşey yapmışlardır diye düşünürdüm.
I always am.
Her zaman iyiyim.
I always told myself that everything I did I did for my family.
Bunca zaman yaptığım her şeyi ailem için yaptığıma inandım.
I always have been.
Hep böyleydi bu.
I always thought it was either stupid or ridiculous.
Her zaman bunun saçma ve aptalca olduğunu düşündüm.
I always thought it was a myth, but since I'd run out of leads, I thought, hey, why not?
Bunun bir efsane ılduğunu düşünürdüm ama ipuçlarını takip edince, dedim ki, neden olmasın?
This is us. You know I always have your back, Fray.
Her zaman arkanda olduğumu biliyorsun, Fray.
But I always said we didn't know that for sure.
Buna emin olamayacağımızı söylemiştim.
I said, "I always knew we'd be family."
"Akraba olduğumuzu biliyordum" demiştim.
And I always thought that was cos I needed you.
Sana ihtiyacım olduğunu sanıyordum.
.. and I always will.
Her zaman da seveceğim.
Hillman : I always knew earth would strike first.
İlk vuranın Dünya olacağını hep biliyordum.
I always knew Earth would strike first.
İlk vuranın Dünya olacağını hep biliyordum.
I always knew you were my special one.
Senin özel çocuğum olduğunun hep farkındaydım.
Anyway, I always used to be intimidated by him.
Neyse, eskiden hep gözümü korkuturdu.
I always wanted to meet an architect.
Hep bir mimarla tanışmak istemişimdir.
I've always hated it here.
Buradan nefret ediyordum.
Yeah, I'm the one who always says, "Pencil me out."
Evet, sürekli "Ben yokum be!" diyorum.
I'm always depressed, and I just mask it.
Sürekli depresyondayım ve bunu saklıyorum.
I mean, he's my dad, so it'll always be a little complicated, but we're not, like, estranged or anything.
Babam sonuçta. Hep biraz karmaşık olacak ama görüşmüyor falan değiliz.
I've always wanted to live in a house like this.
Hep böyle bir evde yaşamak istemişimdir.
You know, um... I'm not exactly, like... qualified or anything, but... if you ever... you know, need to talk about it or anything, I'm always...
Biliyorsun ben tam olarak nitelikli biri değilim ama eğer sen bunu konuşmak falan istersen, ben her zaman...
And I will always have the courage to help myself and others accountable for our actions.
Her daim yaptıklarımızın karşılığında kendimi ve diğer kimseleri sorumlu tutacak cesarete sahip olacağım.
I will always uphold the constitution, my community, and the agency I serve.
Hizmet ettiğim anayasayı, halkımı ve teşkilatımı her daim en üstte tutacağım.
I will always uphold the constitution, my community, and the agency which I serve.
Hizmet ettiğim anayasayı, halkımı ve teşkilatımı her daim en üstte tutacağım.
But I--I think we both know that she didn't always make the best choices.
Ama sanırım ikimiz de biliyoruz ki her zaman pek de iyi kararlar vermiyordu.
Remember, I'm always 10 steps ahead of you.
Unutma, daima senden 10 adım ilerideyim.
Remember, I'm always 10 steps ahead of you.
Untuma, daima 10 adım önündeyim.
So do I, but Argus has always had our backs.
Ben de öyle ama Argus her zaman yanımızdaydı.
- I-- - one of the reasons I fell in love with you is because you were always willing to do what was right, no matter what the cost, even if it's unbearably hard.
Sana aşık olmamın sebeplerinden biri de sonucu ne kadar ağır olursa olsun doğru olanı yapmayı seçiyorsun.
I will always trust you.
Sana daima güveneceğim.
I've always appreciated you doing the salmon ladder but never as much as in this moment.
Kademeli yükselişe her zaman hayran olmuşumdur ama bu sefer ayrı bir hayranım.
And the day after, we will take another one because it is time--it truly is time for us to leave the past in the past so that our children might inherit the Star City we have always dreamed of the way my father dreamt of a better life
Sonraki gün yine bir adım atacağız zira hepimizin artık ciddi anlamda geçmişi geçmişte bırakması lazım ki evlatlarımız Star City'i hayal ettiğimiz gibi teslim alabilsin. Tıpkı babamın ben ve kız kardeşim için hayal ettiği gibi.
I've always wanted to see Florence...
Floransa'yı hep merak etmişimdir.
Listen, I just want you to know, whatever's going on between you two, I'm always here for you.
Dinle, sadece ikiniz aranızda ne olursa olsun, her zaman buradayım.
Or maybe you've realized, here at the end that I have always been better than you?
Ya da belki de, sonunda, senden her zaman daha iyi olduğumu fark etmişsindir.
But deep down, I've... always wanted a sister.
Ama derinde bir yerde hep bir... kız kardeş istemişimdir.
I've always just accepted that..... it was a part of you that you didn't wanna re-visit.
O zamanların hatırlamak istemediğin bir dönem olduğunu kabullendim.
I did always keep stuff.
Eşyaları hep saklarım.
I've always loved her..... and I'm so, so sorry for what I did.
Hep sevdim yaptığım şey için çok üzgünüm.
I have some serious crap in my life which makes me... has always made me hurt the people I'm closest to.
Bu sorunlar yakınımdakileri incitmeme sebep oldu, oluyor.
- They're yours, I know, I've always known.
- Onlar senin, biliyorum. Hep biliyordum.
And a part of me doesn't blame you because I know you've always wanted kids and you've always resented the fact that I didn't...
Bir yanım seni suçlamıyor çünkü hep çocuk sahibi olmak istediğinin ve ve anne olamayışıma içerlediğinin farkındayım.
But I was always completely prepared to do that..... because I loved you... .. love you.
Ancak bu ilişkiyi sürdürmeye hep hazırdım çünkü seni seviyordum seviyorum.
He would always just say,'Nothing. I'm fine.'
Hep "yok bir şeyim", "iyiyim" derdi.
I've read er... people... who've been abused can always recognise other victims.
İstismara uğrayan kişilerin diğer kurbanları fark edebildiklerini okumuştum.
I believe in always clearing up misunderstandings eye-to-eye.
- Yüz yüze konuşmanın yanlış anlaşılmaları gidereceğine daima inanırım.
I've always had a thing for older women.
Daha büyük kadınlara hep zaafım olmuştur.
People always said I had a bright future.
Herkes parlak bir geleceğim olduğunu söylerdi.
I've always had a thing for the good girls.
Uslu kızlara karşı hep bir zaafım olmuştur.
Yeah, I was always into men.
Evet, hep erkeklerden hoşlandım.