English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I always have

I always have translate Turkish

5,578 parallel translation
I always have.
Hep sevdim.
I always have.
Bunu hep başardım.
And I always have it.
Artık hep yanımda.
I always have had a soft spot in my heart for you prep school boys.
Kalbimde her zaman özel okula giden Erkekler için yer var.
And watching you with all your friends, and you're just such an amazing guy, and I always have so much fun with you.
Arkadaşlarınlayken izledim seni inanılmaz bir çocuksun sen ve seninleyken her zaman çok eğleniyorum.
I like you, Father, I always have..... but you're an idealist.
Sizi seviyorum Peder, her zaman sevdim ancak tam bir idealistsiniz.
- I'll have the same thing I always have too.
- Bana da her zamankinden lütfen.
I love you, and I always have.
- Yalan değil ki. Seni seviyorum ve hep sevdim.
I always have fun with you.
Ben seninle birlikte hep eğleniyorum.
What I want, what I have always wanted is to see him dead.
İstediğim, hep istediğim şey onun ölmesi.
I know that I don't know her, but she seems like some of those girls that you have liked... but they haven't always -
Onu tanımadığımın farkındayım ama şu önceden hoşlandığın kızlara benziyor. Hani sana her zaman karşılık...
I've always wanted to have two souls.
Her zaman iki tane ruhum olsun isterdim.
It's how I've felt the past ten years, but I had to trust that you and Lena were always looking out for B's best interest, now you have to trust me.
Son on yıldır hep böyle hissettim ama Lena ile senin daima B'nin iyiliğiyle ilgilendiğinize dair güvenmek zorundaydım, şimdi de sen bana güvenmelisin.
I have always been shy with girls.
Kızlara karşı hep utangaçtım.
I have always provided the roof!
Her zaman çatıya ben önlem aldım!
Oh, I'd have thought, being a plastic surgeon, you'd appreciate more than most that nature doesn't always have to have the last word.
Doğanın son sözü söylemek zorunda olmamasını bir plastik cerrah olarak daha çok takdir edeceğini düşünmüştüm.
I also have a condition, and I always thought that it was God punishing me and that there was nothing I could do but learn to accept it.
Benim de bir durumum var ve daima Tanrı'nın beni cezalandırdığını, yapacak hiçbir şeyim olmadığını fakat kabullenmeyi öğrenmem gerektiğini düşünmüşümdür.
I have read so many times that there's always activity near an active volcano.
Daha önce aktif bir yanardağın yakınında her zaman faaliyet olduğunu okumuştum.
Any time that I have to pick between you and what's best for the Atrians, I always choose you, and that's always the wrong choice.
Ne zaman seninle Atrianların hayrına olacak bir şey arasında kalsam seni seçtim ve yaptığım seçimlerin hepsi yanlıştı.
I'll have to start a new life, I always do, every 20 years.
Yeni hayata başlamak zorunda kalacağım, her zaman böyle yaparım. Her yirmi yılda bir.
I have always heard... that Ogres... amass hordes and hordes of treasure.
Hep devlerin... hazine topladığını duydum.
How could this have happened? So, I get that you're mad, but they are in pretty dangerous territory and Ray always answers his phone in the field.
Sinirli olduğunu anlıyorum ama tehlikeli bir bölgedeler.
And I will not break that vow as sure as I will always have a full head of hair!
Bu yeminimi bozmayacağıma asla kel kalmayacağım kadar eminim!
Marshall Eriksen, I vow to always tell you when you have green stuff in your teeth.
Marshall Eriksen, dişinde yeşillik kaldığında her zaman söyleyeceğime söz veriyorum.
You always say you envy me because I knew Mama, because I have portraits with her.
Annemi bildiğim için bana hep beni kıskandığını söylersin. Çünkü onunla resimlerim var.
I always knew that my next escape would have to be bigger.
Bir sonraki kaçışımın daha büyük olması gerektiğini her zaman biliyordum.
You know, I can handle the physical stuff, but... I have dyslexia, so the memorizing and writing stuff down, it's always been tough for me.
Fiziksel işleri hallederim de disleksim var bu yüzden bazı şeyleri hatırlayıp yazmak bana hep zor gelmiştir.
I have not always been the most attentive mother, but that is gonna change.
Herzaman çok ilgili bir anne olamadım ama bu değişecek.
In terms of my stake in that claim, I have no interest in mining, as I've always maintained,
Arazideki payıma gelince de her zaman uzak durduğum gibi, altın aramakla bir ilgim yok.
I always thought if you hadn't been off on the pilgrimage to Lourdes for the duration, he'd never have got away with it.
Her zaman düşünmüşümdür ki eğer Lourdes'e doğru uzun bir hac yolculuğuna çıkmış olmasaydınız bu olaydan asla kurtulamazdı.
He always gets me a great present, I have to get him something.
Bana her zaman güzel hediyeler alıyor. Benim de ona almam lazım. Tamam, tamam.
Why do you always have to doubt everything I say?
Niye her söylediğimi sorgulamak zorundasın?
I always tell them, "You are my family... but we have another family in Rumangabo... which is made up of four children."
Onlara hep diyorum ki : "Siz insan ailemsiniz ama Rumangabo'da bir ailem daha var. Dört çocuktan oluşan bir aile."
I have always provided for them.
Onlara her zaman birini getirdim.
- Huh? I mean, those guys always have snakes in their art.
Yani bu insanların resimlerinin hepsinde yılan figürleri vardır.
I should have known that you were one person who always stays.
Hep yanımda olan tek kişinin sen olduğunu anlamalıydım.
Well, you and I have always had a really shitty relationship.
Senle hep ilişkimiz hep kötü oldu.
I've had lots of ghost clients before and they always seem to have trouble opening their wallets,
Daha önce pek çok hayalet müşterim oldu. Ve cüzdanlarını pek de açtıkları söylenemez.
She said I don't always realize what I have right in front of me.
Önümde duran şeylerin farkında olmadığımı söyledi.
I always have.
Her zaman sevdim.
I always wanted to have human feelings, but I do not.
Her zaman duygularım olsun istedim, ama yok.
I'm talking about a real, loving relationship, Danny, and that kills you because you always have to be better than everybody else.
Gerçek, sevgi dolu bir ilişkiden bahsediyorum. İçin içini yiyor çünkü sürekli herkesten üstün olmalısın.
I thought I told you not to touch anything! Why do you have to always be so mad?
Neden hep çok kızgın olmak zorundasın ki?
You know, I have always admired your resolve.
Azmine hep hayran kalmışımdır.
And I told you, we would protect you just like we always have.
Şimdiye kadar olduğu gibi seni koruyacağımızı söylüyorum.
Victor, I get that Baxter Box always hosts the town's tree-lighting ceremony... but do you really have to buy the town a $ 10,000 tree?
Victor, Baxter Koli'nin her yıl ışık seremonisini hallettiğini biliyorum ama kasabaya on bin dolarlık ağaç gerek miydi?
And I have always wanted to know you.
Ve hep seni tanımak istedim.
Because you have to understand I love James in ways I'm not always able to express.
İfade edemeyeceğim şekilde James'i sevdiğimi anlamalısın.
I was swimming in the river, where I shouldn't have been, where my parents had always warned us to avoid.
Yüzmemem gereken bir nehirde yüzüyordum. Ailemizin uzak durmamız için bizi sürekli uyardığı bir nehirdi.
- Uh-huh. What I always like to preach is that when a team or a couple have a good relationship, the whole family will benefit.
Bir takıma ya da iyi geçinen bir aileye her vaaz verdiğimde herkes öğütlerden faydalanır.
I don't have to climb a mountain or swim an ocean to be with you,'cause you're always with me...
Seninle olmak için daglara tirmanmam ya da okyanuslari asmam gerekmez çünkü sen hep benimlesin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]