English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I always did

I always did translate Turkish

922 parallel translation
I always did like contrast.
Zıtlıkları her zaman sevmişimdir.
You know, I always did like a bath better than a shower.
Bilirsin, her zaman banyoyu duştan daha çok sevmişimdir.
I always did say that Englishmen have strange tastes.
Her zaman söylerim, İngiliz erkeklerinin tuhaf zevkleri var.
I always did hate the things.
Onlardan hep nefret ettim.
I always did the pouring for Mr. Iestyn's poor mother. ● I will pour.
Bay Iestyn'in zavallı annesinin çayını her zaman ben koyardım.
But I always did want to do that room over.
Ama zaten orası elden geçecekti.
I always did think that chap was an impostor.
Her zaman o çatlak herifin hilekar olduğunu düşünmüşümdür.
I always did.
Ben her zaman tırmanırdım.
I always did, myself.
Ben de öyleydim, kendimce.
Then I'll take care of the house, same as I always did.
O zaman da her zaman yaptığım gibi evin ihtiyaçlarını karşılayacağım.
I always did get here fiirst, didn't I?
Hep ilk ben gelirim, değil mi?
I always did say hot tea was a womars best ally against the rain.
Hep söylemişimdir, sıcak çay yağmurlu havalarda bir kadının en iyi dostudur.
Matter of fact, I always did think horses knew a lot about human nature.
Aslında atların herzaman insan doğasından anladığını düşünmüşümdür.
I am the choreographer, I always did what I wanted to
Ben bir koreografım, her zaman istediğimi yapmışımdır.
He wants to marry me and lets me keep doing what I always did?
Benimle evlenip sürekli yaptığım şeyi yapmaya devam etmeme izin mi verecek?
He could do that in a letter, like I always did.
Her zaman yaptığı gibi, mektup yazarak da bunu yapabilirdi.
I always did.
Her zaman.
I always did say we were overdrawn on ammo.
Her zaman daha fazla cephane istemişimdir ben zaten.
I always did it for myself back home.
Evdeyken sandviçlerimi hep kendim yapardım.
I'm doin'the same thing I always did.
Her zaman yaptığım işi yapıyorum.
I always did before.
Hep ben verirdim.
Well, I hate to break up the act, girls, but I always did wanna do a single.
Pekala... Oyunu yarıda bırakmaktan nefret ediyorum kızlar. Ancak hep tek başıma oynamak istemişimdir.
I always intended we should do it again some day, but we never got anywhere much after our honeymoon, did we?
Her zaman bir gün tekrar yapmayı istemiştim ama balayımızdan sonra pek de bir yere gidemedik, değil mi?
I mean, the late Mrs. de Winter always did her correspondence... and telephoning in the morning room after breakfast.
Demek istediğim, önceki Bayan de Winter, yazışmalarını ve telefon görüşmelerini, sabah odasında yapardı, kahvaltıdan sonra.
I always thought you did quite a bit of stunting yourself once.
Senin zamanïnda cok dublörlük yaptïgïnï düsünürdüm.
I annoy everybody, always did.
Ben herkesi sinir ederim, hep böyleyimdir.
Neither did I. There's always something wrong... with a man who doesn't drink, smoke, or eat meat.
Sigara ve alkol kullanmayan, et yemeyen birinde her zaman sorunlar olur.
I really did, too, you old crab... always yelling your head off, always sore at everybody.
Gerçekten seviyordum, yaşlı yengeç. Sürekli bağırıp çağıran, sürekli herkese kızgın.
All you did was give me the chance I've always wanted... that I've been waiting for.
Yaptığın tek şey, her zaman istediğim, hep bekleyip durduğum o şansı tanıman oldu.
As a matter of fact, Watson what I did not tell Lestrade, since I can't prove it, is that the Hoxton Creeper has always been Giles Conover's right arm when it comes to killing.
Aslında, Watson, kanıtlayamadığım için Lestrade'a söylemediğim şey, sıra öldürmeğe geldiğinde Hoxton Creeper Giles Conover'ın sağ koluydu.
Dr. Murchison always argued we did not do enough in that direction, and I agree with him.
Dr. Mercheson'ın da hep söylediği gibi o yönde fazla çalışmamız olmadı.
Oh, I'm sorry, Mr. Holmes if I've done anything wrong but you did say I should always let clients come in and wait for you.
Özür dilerim, Bay Holmes, yanlış bir şey yaptıysam fakat gelen müşterilerin her zaman içerde beklemelerine izin vermemi söylemiştiniz.
I always remember what any man did for me.
Birisinin benim için yaptığı bir şeyi her zaman hatırlarım.
So you did, Dobbsie, and I always meant to pay you back.
Doğru Dobbsie, ben de geri ödemeyi düşünüyordum.
My voice trembled in my chest as it always did whenever something inside told me I had to stand my ground.
Sesim, her zaman olduğu gibi göğsümün içinde titriyordu. İçimdeki bir şeyin bana yere oturmam gerektiğini söylediği zamanlardaki gibi.
I'll always remember what the Yanks did to the South, to us.
Kuzeyliler'in Güney'e ve bize yaptıklarını hep hatırlayacağım.
They always did what I said.
Hep dediğim şeyleri yaptılar.
I did. That's how I've always thought about you.
Senin için hep bunları düşünmüştüm.
They never did before. I always lied to them.
Daha önce onlara hep ben yalan söyledim.
Well, I hope you always feel as welcome here as you did there.
Umarım kendini orada hissettiğin kadar burada da evinde hissedersin.
I thought I did, but he always crossed me.
Öyle sanıyordum, ama beni hep şaşırttı.
I always did and I always will.
Ben hep inandım, inanacağım.
Just as Cochise did, I will always challenge you.
- Şimdi birde sen çıkma, Bende Cochise gibi yapıyorum ve sana meydan okuyorum.
Well, I did some dramatics at college, sir, and they could always hear me even in the last row.
Şey, okulda biraz tiyatro yapmıştım efendim ve sesim hep duyulurdu. - En arka sıradan bile.
I mean, she always did like a big get-together.
O böyle kalabalık toplantılara bayılırdı da.
I have always known that we did not see eye to eye on policy.
Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir.
I must confess, Marius... that I did not always like you... and I ask your forgiveness.
Bir şey itiraf etmeliyim Marius sizi her zaman sevemedim ama. ... kusuruma bakmayın diyorum.
I ALMOST EXPECT MR. WI LSON TO BE IN THE STOCKROOM SLEEPING JUST LIKE HE ALWAYS DID BEFORE HE DIED.
Neredeyse Bay Wilson'ın ölmeden önce hep yaptığı gibi depoda uyuduğunu sanacağım.
I did what I've always done devoted my strength to destroying the concept of warfare.
Ben her zaman yaptığımı yaptım. Gücümü savaş mefhumunu yok etmeye adadım.
Now, liquor always did have a softening effect on Billy.
İçki her zaman Billy'i yumuşatmıştır.
Listen, lady, I don't know what he did to ya, but like I always say, "To err is human, and to forgive is humaner."
Dinleyin bayan, adamın size ne yaptığını bilmiyorum ama,... ben hep şunu derim, "Hata yapmak insanlara mahsustur, affetmek ise büyüklüktür."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]