I hear you translate Turkish
27,313 parallel translation
I hear you, but you need to know, those Marines didn't know what they were doing.
Seni anlıyorum ama bilesin ki ne yaptıklarını bilmiyorlardı.
I hear you, honey.
Seni anlıyorum tatlım.
How's everyone feeling? I hear you're sleeping over tonight.
Gece burada kalacağınızı söylediler.
I hear you.
Seni anlıyorum.
I hear you have something you want to show me.
Bana göstermek istediğin bir şey olduğunu duydum.
The more I hear you talk, the more I realize what a miracle I am.
Seni dinledikçe, ne büyük bir mucize olduğumu daha da farkediyorum.
I hear you.
Seni duyuyorum.
I hear you, I do.
Seni anlıyorum gerçekten.
Look, I hear you.
Anlıyorum.
I hear you're a private investigator now.
Artık özel dedektif olduğunu duydum.
I hear you won't talk.
Konuşmayacağını duydum.
I hear you've been looking for me.
Beni aradığını duydum.
And I want you to hear that.
Ve senin de bunu bilmeni istiyorum.
So, were you surprised to hear that I was working at Thrifty Town?
Thrifty Town'da çalıştığımı duyunca şaşırdın mı?
Telling me what you think I want to hear does not mean that you're helping.
Duymak istediğim şeyi söylemen yardım ettiğin anlamına gelmez.
Some... Well, I know you'll hear about it, but, anyway, here.
Olanları daha sonra anlatırlar zaten.
Okay, this is going to be hard for you to hear, which is why I needed you to see what Lucifer is.
- Pekâlâ, bunu duyman zor olabilir bu yüzden Lucifer'ın ne olduğunu görmeni istedim.
You ever hear "Number of the Beast"?
The Number of the Beast'i dinledin mi?
I can't wait to hear you say it.
Aynısını senin ağzından duymayı dört gözle bekliyorum.
I want to hear that you believe in me, that you think I could amount to something.
Bana inandığını, başarılı olabileceğimi düşündüğünü duymak istiyorum.
I know you don't want to hear this, but... I'm starting to realize why your dad went off the deep end.
Bunu duymak istemeyeceğini biliyorum, ama babanın neden karanlık sondan gittiğini anlamaya başladım.
- I did not hear you come in.
- Geldigini duymadım.
And I can assure you that we at Bear Valley City Hall will be there to hear your concerns.
Sizi temin ederim ki biz Bear Valley şehir meclisi olarak endişelerinizi gidermek için yanınızda olacağız.
And honestly, I wasn't sure if you wanted to hear from me.
Dürüst olmak gerekirse benden haber almak isteyeceğine emin olamadım.
I'm so glad to hear you say that.
- Evet. Ben de bunu senden duyduğuma sevindim.
How many times do you need to hear that I can't do this without you?
Bunu sensiz yapamayacağımı daha kaç kez söylemem gerek?
I want to hear you watch it.
İzlediğini duymak istiyorum.
So I just want to come clean and let you hear my side of the story first.
Ve ben de size açılıp benim tarafımdan dinlemenizi istedim.
Listen, I know you're suspicious, but... you're gonna want to hear what I have to say.
Dinle, şüphecisin biliyorum ama söyleyeceğim şeyi dinlemek isteyeceksindir.
I can't tell you how happy I am to hear that.
Bunu duyduğuma nasıl sevindim bilemezsin.
I know you can still hear me.
Beni hâlâ duyduğunu biliyorum.
If you do that, I'll let you hear their voice.
O zaman seslerini duymanıza izin veririm.
I know you don't want to hear this, but... you did the right thing.
Bunu duymak istemediğini biliyorum, ancak... doğru şeyi yaptın.
I didn't hear you come in last night.
- Dün gece geldiğini duymadım.
If you hear from your dad, it's really important I speak to him.
Eğer babandan haber alırsan, onunla konuşmam çok önemli.
I... I hear you.
Sesin bana ulaştı.
I can't hear you.
Duyamıyorum.
This phone is on lockdown in pocket town. Did you hear what I just said?
Telefonun cep diyarında kilit altında.
I should be getting drunk with you guys in this disgusting bar. Hear, hear.
Bu iğrenç barda sizle beraber sarhoş olmam lazım.
I know you can hear me!
! Beni duyabildiğini biliyorum.
I'll call you as soon as we hear anything.
Haber aldığımız an sizi ararız.
The way I hear it, you made a pretty nice life for yourself down south.
Duyduğuma göre güneyde çok güzel bir hayat kurmuştun.
I hear Tetch sent you on quite a trip.
Tetch seni iyi bir yolculuğa sürüklemiş diye duydum.
You know, whenever I hear a man possessed of such certainty, I always think he's trying mostly to convince himself.
Ne zaman bir adamın bu kadar kesin konuştuğunu duysam daima kendisini ikna etmeye çalıştığını düşünürüm.
Right, let me just make myself comfy because I cannot wait to hear how you sent Urinal packing.
Dur kendime bir içecek alayım. Çünkü o sidikliyi nasıl geri gönderdiğini duymak için sabırsızlanıyorum.
- I hope this doesn't hurt you to hear.
Umarım bunu öğrenmek seni acıtmaz.
I know you don't want to hear this, but your father is trying to do right by the Reich
Bunu duymak istemediğini biliyorum, ancak baban imparatorluk için doğru olanı yapmaya çalışıyor
Did you hear what I said?
Dediğimi duydun mu?
When I have something to say, you'll hear me.
Söyleyecek bir şeyim olduğunda konuşacağım.
I can hear you.
Seni duyabiliyorum.
I'm gonna tell you right now, i don't want to hear about it.
Şimdiden söyleyeyim, hakkında bir şey duymak istemiyorum.
i hear you loud and clear 25
i heard it too 19
i heard her 44
i heard you the first time 95
i heard screaming 20
i heard a noise 55
i heard 1243
i heard it 224
i heard you talking 16
i heard you 527
i heard it too 19
i heard her 44
i heard you the first time 95
i heard screaming 20
i heard a noise 55
i heard 1243
i heard it 224
i heard you talking 16
i heard you 527
i heard everything 60
i heard something 119
i heard about it 61
i heard about you 41
i heard you were here 21
i heard nothing 25
i heard them talking 16
i heard the news 23
i heard it on the radio 22
i heard him 105
i heard something 119
i heard about it 61
i heard about you 41
i heard you were here 21
i heard nothing 25
i heard them talking 16
i heard the news 23
i heard it on the radio 22
i heard him 105