English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I think so

I think so translate Turkish

36,385 parallel translation
I think so.
Sanırım.
I think so, yeah.
Evet, sanırım bu yüzden.
I think so.
Sanırım evet.
Yeah, I think so.
Evet, sanırım.
I think so, yes.
Sanırım, evet.
I think so.
- Sanırım.
I'm the new Director, your boss, so you think there are things that I don't need to know.
Ben yeni direktörüm, patronunuz. Bilmemem gereken şeyler olduğunu düşünüyorsunuz.
So, you don't think I'm the man for the job.
Görev için uygun olduğumu düşünmüyorsunuz demek.
I don't think so.
Sanmıyorum.
So I'm just supposed to wait around until you think I'm worthy of being your girlfriend?
Yani sen, sevgilin olmaya değer olduğuma karar verene kadar bekleyecek miyim?
I was so drunk. I think I might have hit up a Del Taco drive-through.
Del Taco'nun arabalı servis gişesine çarpmış olabilirim.
You remember? I don't think so.
Sizde bana ait olan şeyleri geri istiyorum.
I think it's politics, I think it so has to do with lobbying and industry and I always say one thing, Leo,
Lobicilik ve endüstrinin de etkisi var.
So, uh, that's really motivated me to think about what's important to do, and what can I contribute in the time I have left.
Bu durum, yapılacak önemli şeyler ve kalan zamanımda katkıda bulunmak için neler yapabileceğim üzerine düşünmeme sebep oldu.
No, I don't think so.
Hayır sanmam.
I didn't think so.
Ben de öyle düşünmüştüm.
Yeah, I don't think so.
Pek sanmam.
I didn't think you'd get here so fast.
Bu kadar çabuk geleceğini düşünmemiştim.
I don't.. I don't think so.
Ben... sanmıyorum öyle.
Course, I'm gonna think about this much differently if you get lit on fire someday. So be careful.
Bir gün odayı ateşe verirsen daha farklı düşüneceğimi unutma.
Fortunately, Dr. Kiel seems to have been kept in the dark, so I don't think he's going to be indicted when, when it hits the fan.
Neyse ki, Dr. Kiel'in olanlardan haberi yok bu yüzden, sanırım iş skandala dönüştüğünde aleyhine dava açılacak.
I didn't think so.
Hiç sanmıyorum.
Uh, no, I don't think so.
Hayır, sanmıyorum.
I don't think I've ever had so many front pages.
Birinci sayfada hiç o kadar yer almamistim.
I'm just trying to help you so that you'll think I'm an awesome dad and then,
Sadece muhteşem bir baba olduğumu düşünesin diye yardım etmeye çalışıyordum ve sonra sen...
- You're good? - Yeah, yeah, yeah, we're just, uh, we were, um, yeah, we're looking for an address, but I-I think we're on the wrong street, so, uh...
- Evet, evet, evet, iyiyiz biz bir adres arıyorduk fakat sanırım yanlış mahalleye geldik.
I think so.
Öyle düşünüyorum.
They won't say anything to me, but I don't think so.
Bana bir şey söylemediler ama sanmam.
I don't think so.
Hiç sanmıyorum.
I don't think so, princess.
Hiç sanmıyorum prenses.
I don't think so.
- Hiç sanmıyorum.
I don't know, I just don't think the city should be putting its trust in him so quickly.
Bilmiyorum, bence şehir ona bu kadar çabuk güvenmemeli.
Okay, so if, if this guy actually had a number two, I think they would actually be more equals.
Eğer bu adamın yanında biri olsaydı, bence daha eşit olurlardı.
Don't think you're so important that I won't shoot you.
Kendini vuramayacağım kadar önemli biri sanma.
And, honestly, I don't think I've ever really felt this much like myself than right now, and so there's a reason for that.
Ve açıkçası kendimi daha önce hiç bu kadar kendim gibi hissettiğimi sanmıyorum, bunun da bir sebebi var.
So when she gets out of here, whatever you think is the best thing to do... with Father Tomas, or Marcus or... I'm on board.
Buradan çıktığımız zaman Peder Tomas ya da Marcus'la ne yapmanın en doğru olduğunu düşünüyorsanız sonuna kadar arkanızda olacağım.
I think so.
Evet galiba
I don't think so.
Sanmıyorum
I think so.
Öyle sanıyorum.
Did you really think I would be so foolish as to fall into your trap?
Gerçekten senin tuzağına düşecek kadar aptal olduğumu mu sandın?
So if I think of anything else you could help me on, or any questions, I'll be in touch.
Yardımınızın olacağını düşünürsem ya da soracaklarım olursa sizinle tekrar irtibata geçerim.
I don't think about you that much. I am sorry I didn't give you credit, but ruining this for me is so much worse.
Senin adını söylemediğim için üzgünüm ama bu olayımı baltalamak çok daha beter bir durum.
I don't think so.
Ben öyle düşünmüyorum.
I already told the soup kitchen what I think of their tomato bisque, so there's no turning back.
Aş evine çoktan domates lapalarıyla ilgili düşündüğümü söyledim, yani geri dönüş yok.
I'm sorry you think so.
Öyle düşünmene üzüldüm.
I didn't think so.
Ben de öyle düşündüm.
- So, I think if
- Yani, bence...
Anyway, I think what's really bothering me is I'm just so scared that my son's gonna wind up in one of these rooms one day, but, you know, without headphones.
Her neyse, sanırım bu beni gerçekten rahatsız ediyor, oğlumun bir gün bunun gibi odada kendini bulmasından çok korkuyorum.
And so, you might think that's cool because, you know, I'm cool.
Ve bu yüzden bunun havalı bir şey olduğunu düşünebilirsin. Çünkü biliyorsun, ben de havalıyım.
I don't think so.
Bu çok büyük bir problem değil mi? Sanmam.
All I know is that those two thugs think that we're the only people in here, so hopefully Sly and Cabe know what's going on and are trying to figure out how to get us free.
Tek bildiğim bu iki herif burada yalnızca bizim olduğumuzu sanıyor yani umarım Sly ve Cabe neler döndüğünü biliyordur ve bizi nasıl kurtaracaklarını bulmaya çalışıyorlardır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]