In his way translate Turkish
3,338 parallel translation
He got in his way.
Önüne çıkmış.
No, that part was awesome, but on the way out of the theater, some 10-year-old poked me in the eye with his wand.
Hayır o kısım muhteşemdi. Sinemadan çıktığımızda, on yaşında bir velet asasını gözüme soktu.
When he was near me in the woods, he was trying to worm his way through the spikes in my back trying to get inside my head.
Ormanda benim yanımdayken arkamdaki dikenlerden böceği takarak beynime ulaşmaya çalışıyordu.
He had lunch in his office- - tuna fish sandwich, by the way, some oatmeal cookies.
Ofisinde öğle yemeği yedi. Ton balıklı sandviçle birkaç tane yulaflı kurabiye.
And his DNA was present on the scene and the way in which he committed this crime was perfectly consistent with the way he committed other crimes.
DNA'sı da olay mahalinde bulunmuştu ve bu suç, gerçekleştirdiği diğer suçlarla son derece uyumluydu.
And I have every cop in the department on his way in.
Buradaki tüm polisleri bu iş için görevlendirdim.
The way those two treated his family?
Warrick'in ailesine davranışlarını gördünüz mü?
I walked in and... I found Lamar lying on his mattress... dead, his little sister the same way.
İçeri girdim ve Lamar'ı döşeğinde ölü olarak yatarken buldum küçük kız kardeşi de ölmüştü.
I know, he's gonna worm his way in, and then one day, call for a vote.
Biliyorum sinsice ilerleyecek ve günün birinde seçim isteyecektir.
Mr. Durant have it his way, I'm gonna be shipping it in the morning.
Bay Durant böyle olmasını istedi.
He'd give up all his comforts and sleep out in the rain, if she said that's the way it ought to be.
Bütün rahatından vazgeçer Sokakta yağmurda bile uyur Eğer kız öyle olmasını isterse...
He could, uh, hear a flaw in the diamond by the way his grinding wheel changed its song.
Öğütücü teker sesini değiştirdiği için elmastaki kusuru duyabilirdi.
I need his blessing to make my way in the world?
Kendi yolumu çizmem için onun onayını mı almam gerekiyor?
My name is Brittany S. Pierce, and I finally know how Jesus feels in his house way up at the North Pole, because I am on top of the world.
Benim adım Brittany S. Pierce ve en nihayet İsa'nın kuzey kutbundaki evinde kendini nasıl hissettiğini anladım çünkü ben de dünyanın zirvesindeyim.
I can't get in the way of his dreams.
Söyleyemem. Hayallerine engel olamam.
- If communication had been better, we would've known Galvez was on his way to the hospital.
- İletişim daha iyi olsaydı Galvez'in hastaneye gittiğini bilirdik.
The ecog is attempting to translate his neural activity, but he's processing information in a way I've never seen before.
"E-zihin" sinirsel faaliyetlerini tercüme etmeye çalışıyor. Fakat çocuk bilgiyi daha önce tanık olmadığım bir şekilde işliyor.
You lost Drake, in the same way, but I watched you at his crime scene.
Sen de aynı şekilde Drake'i kaybettin. Seni olay yerindeyken izledim.
Can you help Mr. Jordan find his way home in the same manner?
Aynı şekilde Bay Jordan a eve gitmesinde yardımcı olabilirsiniz belkide?
Well... in his own way.
Kendi yöntemleriyle.
Jefferson was left stranded in Wonderland and spent his days working madly to find a way back.
Yani hayir, Zelena. Seni öldürmeyecegim. Bunun yerine sana benim de sahip oldugum bir seyi verecegim.
He probably touched them on his way in, before putting his gloves on.
Muhtemelen eldivenlerini takmadan önce, içeri girerken dokunmuştur.
That way, if one guy goes down, his buddy comes in and finishes the job.
Böylece biri başarısız olursa görevi arkadaşı tamamlar.
Son, Skip, started in the mailroom, worked his way up to a corner office.
Oğlu Skip posta odasından bir köşe ofisine kadar yükselmiş.
Let's say he's knocked out in his bedroom closet. But the police have heard about it and they're on their way over.
Polisler olayı haber aldı ve eve gelmek üzereler.
Dmitri's on his way in from the back entrance.
Dmitri arka kapıdan giriyor şu an.
Principal's on his way in now.
Okul müdürü şu anda yolda.
But while Luther was in hiding, the protest he inspired was spinning way out of his control.
Fakat Luther gizlenirken başlattığı protestolar kontrolünden çıkmıştı.
He'd fought his way up through the rough world of Roman politics, slaughtering more than a million people in Gaul to win himself applause.
Roma siyaseti gereğince kendisine alkış toplamak için bir milyondan fazla Galyalı'yı katletmişti.
He and his wife, they're gonna be in a real bad way, so when you talk to'em, use the boy's name, and not in the past tense.
Çocuktan bahsederken geçmiş zaman kullanma.
We hear he's on his way to turn himself in.
Teslim olmaya gittiğini duyduk.
He probably hit his head on the door on the way in.
Muhtemelen içeri girerken kafasını çarpmıştır.
It suggested that he thought there was an alternative way for China to modernise, not necessarily Chairman Mao's way. BIRDSONG After his public denunciation,
Bu Deng'in Başkan Mao'nun yoluna gerek olmadan Çin'in modernleşmesini sağlayacak alternatif bir yolun olabileceğini düşündüğünü gösteriyordu.
Like, in his youth, in a Supreme Commander, five-star general kind of way?
Yani gençliğinde üst düzey bir komutandı, beş yıldızlı general gibi?
I am sorry to announce that Danny Castellano was unable to finish my gynecological exam because of his personal feelings for me, which got in the way.
Danny Castellano'nun, jinekolojik muayenemi bitirememesini duyurmaktan üzüntü duyuyorum. Çünkü halihazırda bana karşı hisleri var.
Let's just say Max was working his way down the line.
Max'in kendini her koşulda sağlama aldığını söyleyebilirim.
By the way, I left a message for my brother-in-law and his partner to join us, too.
Bu arada kayınbiraderimle eşine de bize katılmaları için mesaj gönderdim.
In just eight months, he had been transformed from a nobody in exile to a man on his way to leading 160 million people in the world's first communist state.
Yalnızca sekiz ay içinde sürgündeki bir adamdan dünyanın ilk komünist devletindeki 160 milyon insana hükmeden bir adama dönüştü.
He has a layover here tomorrow on his way to a conference in Seattle.
Seattle'daki konferansına giderken yarın burada mola verecek.
In his own way, as ready as Galileo to challenge received ideas and travel into the unknown.
Genel kabul görmüş düşüncelerle kendi yöntemiyle mücadele etmede ve bilinmeze olan yolculukta Galileo gibiydi.
His apartment was 13, his cell phone number ends in 1313, and he chose this office, number 13, when he could have had the far brighter and more spacious office across the way, number 14.
Kapı numarası 13, telefon numarasının sonu 1313,.. ... karşıdaki daha geniş,.. ... ve çok daha fazla ışık alan 14 numaralı oda yerine... bu ofisi seçti, 13 numara.
Surely he could talk his way into the mahjong or Pai Gow parlors in Chinatown.
Kuşkusuz Çin mahallesindeki Mahjong veya Pai Gow kumar salonlarına konuşarak girebilirdi.
Ramirez was supposed to kill him when he was on his way to his car.
Ramirez'in onu arabasına giderken vurması gerekiyordu.
But Hitler realised he could turn all this to his advantage and alter the way millions perceived him as a leader.
Bu kadar korkusuz olmak öylesine imkansızdı ki, Fransa'ya saldırma fikri Hitler'in generallerinin çoğu için bile çılgınca bir fikirdi. Britanya ve Fransa'nın tank sayısı Almanlarınkinden hem daha fazlaydı hem de onların tankları daha iyiydi.
"and therefore, does not want his thinking " to be influenced by anybody in any way. "
Generaller Hitler'in fikirlerini dinlediler ve şöyle düşündüler "Çok zor olmasa gerek."
In the same way, I consider myself entitled to ask every German soldier to lay down his life.
Yaklaşık 2000 yıl önce Romalılara karşı zafer kazanmıştı. Buradaki oyma işi, Hitler ve Hermann arasında doğrudan bir bağ kurmaktadır.
Arvid was also in the kitchen and Harald Linde, on his way to the harbour.
Arvid de mutfaktaydı ve Harald Linde, limana doğru gidiyordu.
I take the skeleton key, and I toss it into the chasm, and on the way out, I give Santa a swift kick in his bowl full of jelly!
Maymuncuğu alıyorum, uçurumdan aşağı atıyorum ve oradan ayrılırken de Noel Baba'nın jöleyle dolu karnına tekmeyi yapıştırıyorum.
Okay, so I know we're not exactly Thor's favorite people right now. But I am confident that this beautiful statue will go a long way toward getting us back in his good graces.
Tamam, şu an Thor'un en sevdiği kişiler olmadığımızı biliyorum fakat eminim ki bu güzel heykelin çok yararı olacak ve tekrar onun gözüne gireceğiz.
The King had four sons, each gifted in his own way.
Kralın her biri Allah vergisi yetenekleri olan dört oğlu varmış.
In the same way, I consider myself entitled to ask every German soldier to lay down his life.
Aynı onun gibi ben de, her Alman askerinin hayatını ortaya koyması gerektiğini düşünüyorum.
in his bedroom 16
in his infinite wisdom 17
in his own way 38
in his defense 27
in his office 49
in his heart 21
in history 31
in his car 20
in his house 18
in his head 18
in his infinite wisdom 17
in his own way 38
in his defense 27
in his office 49
in his heart 21
in history 31
in his car 20
in his house 18
in his head 18
in his room 52
in his 52
in his eyes 23
in his case 29
in his hands 21
in his words 17
in his mind 49
wayne 745
ways 66
waylon 24
in his 52
in his eyes 23
in his case 29
in his hands 21
in his words 17
in his mind 49
wayne 745
ways 66
waylon 24
wayland 30
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
way too much 31
way ticket 45
way up 26
way better 36
way too long 22
way down 31
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
way too much 31
way ticket 45
way up 26
way better 36
way too long 22
way down 31
way mirror 27
way trip 38
way back 82
way tie 16
way out 21
wayward pines 19
way i see it 33
way street 165
way trip 38
way back 82
way tie 16
way out 21
wayward pines 19
way i see it 33
way street 165