In the translate Turkish
1,215,985 parallel translation
In the meantime, you're off active duty, which is exactly what kaplan intended.
Bu arada, Kaplan'ın tam da amaçladığı gibi aktif görev dışındasın.
Get a list of schools and medical facilities in the area.
Bölgedeki okulların ve tıbbi tesislerin bir listesini alın.
I want to be in the field.
Sahada olmak istiyorum.
Put your hands in the air and turn around slowly.
FBI. Ellerini havaya kaldır ve yavaşça dön.
But in the end, she was...
Ama sonuçta, o...
It broke my heart. That day in the woods.
Bu benim de kalbimi kırdı Ormandaki o gün.
I need to look her in the face and see if I still recognize her.
Onun yüzüne bakıp hala onu tanımaya devam edip etmediğime bakmam gerekiyor.
Remember why you surrendered yourself to the FBI in the first place.
Neden kendini ilk etapta FBI'a teslim ettiğini hatırla.
We found this in the home of the man you hired.
Bunu, tuttuğunuz adamın evinde bulduk.
I thought I was, until I was able to trade one of my last supply routes in the Balkans for a ride on prince hajjar's jet.
Prens Hajjar'ın jetiyle yolculuk etmek için Balkanlar'a doğru olan rotamı değiştirebileceğimi fark edene kadar öyleydi.
The deaths you've caused in the name of crippling me have been more than adequate to prove what you've become.
Beni sakatlamak adına yarattığın ölümler neye dönüştüğünü ispatlamak için fazlasıyla yeterli oldu.
I regret any hardship it caused her, but I believe, in the end, she'll agree it's a small price to pay for the truth.
Ona neden olan zorluklardan dolayı pişmanım. Ama inanıyorum ki sonunda gerçeğe ulaşmak için küçük bir bedel olduğuna inanacaktır.
Hands in the air!
Eller havaya!
There are snipers in the trees.
Ağaçlarda keskin nişancılar var.
So we have a new actor in the mix.
Yani karışımda yeni bir aktör var.
- Salaam has men in the field,
Silahları bekliyorlar.
In the event Mr. Reddington would reconsider- -
Bay Reddington'un tekrar düşünmesi durumunda...
Everything's there in the envelope.
Her şey zarfın içinde.
There's a woman in the other room.
Diğer odada bir kadın var.
In the last four weeks, he purchased an automobile from one of you fine gentlemen, tricked out with all the bells and whistles.
Son dört hafta içinde, siz iyi beyefendilerin birinden tam teşkilatlı bir otomobil satın almış.
She put 86 skeletons in the hands of Julian Gale, shutting Reddington out of Europe completely and putting us at risk.
Julian Gale'in eline 86 iskelet koydu. Reddington'ı tamamen Avrupa dışına çıkardı. Ve bizi riske attı.
If you're not in the SHU, you're in the infirmary.
Tecrit ünitesinde değilsen, revirdesindir.
I needed that document to prove that Keen, Ressler, and I don't know who else in the FBI enabled Reddington to grow and profit from a criminal empire.
Keen'in, Ressler'ın ve FBI'daki diğerlerinin Reddington'un büyümesine ve suç imparatorluğundan kâr sağlamasına yardımcı olduğunu kanıtlamak için bu belgeye ihtiyacım vardı.
A few months ago, you were tweaking on whatever you were tweaking on at that nightclub in Vegas and inadvertently discharged your handgun in the general direction of a crowded dance floor, sending a Belgian tourist to the emergency room.
- İzah etmeme izin ver. Birkaç ay önce, Vegas'taki o gece kulübünde ayar veriyordun. Artık her ne ayarıysa bu ve kasıtsız bir şekilde tabancanla kalabalık bir dans pistine doğru ateş ederek Belçikalı bir turisti acil servise gönderdin.
Ultimately, she passed out on the beach and drowned when the tide came in.
Sonunda, sahilde bayılıp gelgit oluşunca boğulmuş.
He was murdered by the man we believe is hunting agent keen.
Ajan Keen'in peşinde olduğuna inandığımız adam tarafından öldürüldü.
Once they're confident we're in good hands, they'll transport the body and are not to be followed.
Bir sıkıntı çıkmayacağına emin olduklarında vücudu nakledecek ve takip edilmeyecekler.
The tell is in how he was buried.
Tek bulabildiğimiz nasıl gömüldüğü.
On a hunch, I ran the long beach police logs the night obermeir vanished, and it turns out a pick-up truck was cited for a broken taillight four blocks from where obermeir's body was found.
Bir önseziyle, Obermeir'in kaybolduğu gece uzun kumsal hakkındaki polis kayıtlara baktım. Ve Obermeir'in cesedinin bulunduğu dört blokta kırık arka lambası olan bir kamyonetin çalınmış olduğu ortaya çıkmış.
Red's people took Agnes and her nanny to the safe house.
Red'in adamları Agnes'i ve dadısını güvenli eve götürdü.
He keeps the items he's collected in his basement.
Topladığı eşyaları bodrumunda tutuyor.
In 2012, eight hand-written envelopes were sent and delivered by the us postal service to the president of eight universities around the country.
2012'de, sekiz el yazısı zarf ABD posta servisi aracılığıyla ülkenin dört bir yanındaki sekiz üniversitenin başkanına teslim edildi.
Keen's profile led to the arrest of one Tyson pryor.
Keen'in profili, Tyson Pryor'un tutuklanmasına yol açtı.
During the manhunt, I watched agent ressler's press briefings.
İnsan avı boyunca Ressler'in basın demeçlerini izledim.
Part of the team that doesn't exist, which makes you a very unlucky man, Mr. pryor, because I can do whatever I want in this room.
Var olmayan bir ekibin parçasıyım. Ve bu sizi çok şanssız bir adam yapıyor, Bay Pryor. Çünkü bu odada istediğim her şeyi yapabilirim.
Sign in at the office.
Ofiste imza atın.
The men are in position.
Adamlar yerlerini aldı.
What the hell are we doing, standing around in this warehouse?
Bu depoda durup ne yapıyoruz?
Granting you immunity in exchange for your testimony takes away your right to plead the Fifth.
Tanıklığınız karşılığında dokunulmazlığın verilmesi Beşinci Tasarıya başvurmak hakkınızı ortadan kaldırır.
According to the NCIC database, Mario Brandon Dixon is a thief who specializes in high value targets- - jewels, art, cars, nuts- -
NCIC veritabanına göre Mario Brandon Dixon, yüksek değeri olan hedefler mücevher, sanat eserleri, araba, fındık konusunda uzmanlaşmış bir hırsız.
Without proof of a connection between Reddington and the task force, they'll never hand up in indictment.
Reddington ve görev gücü arasındaki bağlantının kanıtı olmadan iddianame hazırlamazlar.
That may be the world she was born to, but it is most certainly the world she has chosen to live in.
Bu doğduğu dünya olabilir ama kesinlikle yaşamayı seçtiği dünyadır.
The cool head in a crisis.
Kriz anındaki sakin kafa.
The house is back in session.
Ev şu an boştu da.
And those are the charred remains of 16 false identities that Kate has somehow compromised.
Ve bunlar da Kate'in bir şekilde tehlikeye attığı 16 sahte kimliğin kalıntılarıdır.
At the moment my resources are scant, which is why I need your help in finding Prescott.
Şu anda kaynaklarım yetersiz bu yüzden Prescott'u bulma konusunda yardımınıza ihtiyacım var.
See, in the last three years, the company's reported $ 17 million in earnings from various sources including...
Son üç yıl içinde, şirket..
Your drug dealer's bleeding out on the floor in your vip room of your new night club.
Bir sorun var. Uyuşturucu satıcının yerde kanaması var. Hem de yeni gece kulübünün VIP odasında.
With the "morals clause" in your new contract, you won't collect a penny.
Yeni sözleşmendeki "ahlak maddesi" ile bir kuruş para alamayacaksın.
The man has a gun in his hand.
Adamın elinde bir silah var.
The very worst people in it.
Ajan Mojtabai'yi tutun.
in the real world 60
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the afternoon 211
in the ass 21
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the old days 114
in the end 1091
in the first place 155
in the beginning 230
in the ass 21
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the old days 114
in the end 1091
in the first place 155
in the beginning 230
in the future 338
in the name of god 118
in the name of jesus 26
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96
in the name of god 118
in the name of jesus 26
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96