In the house translate Turkish
23,537 parallel translation
The universe provides. Ray Donovan in the house!
"Evren gerekeni sağlar." İşte karşınızda Ray Donovan!
Birthday girl in the house!
Doğum günü kızı geldi!
Someone is in the house.
Evde birisi var.
- that there's usually no dog in the house? - No.
-... köpek olmadığını mı söylüyorsunuz?
I just erm... I don't know. I just don't feel comfortable with someone being in the house.
Sadece evde birinin olmasından dolayı rahatsızım.
- You have a music system in the house.
- Evde müzik sisteminiz var.
Do you have a weapon in the house?
Evde bir silah var mı?
I want you to go try to get in the house, find a phone and call for help.
Eve girmeye çalış. Bir telefon bul ve yardım çağır. Bunu yapabilir misin?
There's an intruder in the house.
- Eve gizlice giren biri var.
Get in the house right now.
Hadi hemen eve gir.
It's in the house.
Evin içinde.
Oh, heads up... I'm working on a shoestring budget, so I'm gonna be shooting it entirely in the house.
Uyarayım, düşük bütçeli film çekiyorum o yüzden tamamını evde çekeceğim.
Remember, take off your clothes before you come in the house and go directly to the shower ;
Unutma eve gelmeden kıyafetlerini çıkarıp doğruca duşa gireceksin.
Well, the farm hand said they saw that gray sedan flee the scene at 6 : 20, so if that was our unsub, what was he doing in the house for that hour?
İşçi gri arabayı 6 : 20'de giderken görmüş, eğer arabadaki şüpheliyse bir saat boyu ne yaptı?
Could be a recent purchase or they might have moved it there from some other place in the house.
Yeni almış ya da başka bir yerden alıp oraya koymuş olabilirler.
- That's what I said. I wanted to frame it and put it up in the house,
Çerçeveletip eve asmak istedim ama izin vermedi.
Yeah, by the way, since when do you allow dogs in the house?
Evet bu arada, ne zamandan beri evde köpeğe izin veriyorsun?
Better question would be why I allow you and Rooster in the house.
Bu soru neden sen ve horozun bu evde yaşamasına izin veriyorsun olmalıydı.
Something - - something bad is in the house.
Bu evde kötü bir şey var.
Only sign of trauma is what the mom is describing as a handprint from the alleged attacker, but no one else was in the house at the time, so...
Tek belirti annesinin tabiriyle saldırganın el izi ama o sırada evde başka kimse yoktu.
But she said she heard footsteps and that she felt something... bad in the house.
Ama ayak sesleri duyduğunu ve evde kötü bir şey olduğunu söyledi.
It was our first night in the house.
Evdeki ilk gecemizdi.
It was... like I was in the house, but it wasn't the house.
Evde gibiydim ama sanki ev değildi.
I used to hear a little boy's laughter in the house...
Evde küçük çocuğun gülüşlerini duyardım.
I used to hear a little boy's laughter in the house.
Evde küçük çocuğun gülüşlerini duyardım.
'I used to hear a boy's laughter in the house.
Evde küçük çocuğun gülüşlerini duyardım.
Tell her I've seen her. In the woods, in the house.
Ormanda, evde onu gördüğü söyle.
You were screwing him in front of the fucking house.
Evin önünde onunla sevişiyordun anasını satayım.
He broke into our house and he attacked your father, and I shot him in the head.
Evimize zorla girdi ve babana saldırdı ben de onu kafasından vurdum.
I mean, when I got to your house, you were outside, in the driveway, in the pouring rain, putting your suitcases in the trunk of your car.
Senin eve geldiğimde, evinin önünde yağmur altında bavullarını arabanın bagajına yerleştiriyordun.
I washed anybody who has hair in this house, and now I'm washing the blankets, but I'm throwing out the sheets and pillow cases.
Şimdi de battaniyeleri yıkıyorum. Çarşafları ve yastık kılıflarını atacağım.
If for any reason we get separated, go to the Johnsons'house... and tell them what's going on, but don't come back in this house.
Bir şey olur da ayrı düşersek, Johnsonların evine git ve her şeyi anlat. Sakın eve dönme.
- I sold this cool cat a house in the hills last year. - Ah.
Geçen sene bu afili oğlana Hills'in orada bir ev satmıştım.
I put Silverton in the harrowing world of real estate with "Open House, Closed Casket."
Silverton'ı yürek burkan emlak dünyasına yerleştirdim. Adı da "Açık Davet, Kapalı Tabut."
It's in the damn house.
Lanet olasıca evin içinde.
Now, I haven't had a raise since Truman was in the White House.
Truman Beyaz Saray'a girdiğinden beri zam alamadım.
As I am also the breadwinner in my house.
Evimde de aile reisi benim.
Now that the mourning period has passed for Francis, it's time to see the House of Valois in all its glory.
Francis için tutuğumuz yas bitti. Şimdi Valois Hanedanlığı'nın bütün şanını gösterme zamanı.
We know he measures the time spent in each house.
Evde geçirdiği süreyi ölçtüğünü biliyoruz.
Yeah, see, the light in your house, it narrows, right?
Evindeki ışık daralıyor, değil mi?
When... when you brought the files to the safe house the other day, did you sign them out in the log?
Geçen gün dosyaları güvenli eve getirdiğinde, çıkışı kayıtlara işledin mi?
The Nest looks and feels like whatever house the Soul Eater is in.
Bu yuva Ruh Emici'nin girdiği eve benzer.
Remember, she said that she was in her house but it wasn't her house - - She was in The Nest.
Dediğini hatırla evde olduğunu ama ev gibi gelmediğini söyledi.
We could forget all this and get a house in Jodie with a big yard, big enough for a swing set and tree house, and you can rule the high school library and... I'll be the cranky old English teacher, and we can chaperone every dance.
Bunların hepsini unutup Jodie'de, salıncak ve ağaç ev koyabilecek kadar büyük bahçeli bir ev alabiliriz sen lise kütüphanesini yönetirsin ben de yaşlı, huysuz İngilizce öğretmeni olurum ve her dansta şaperon yaparız.
What's the rule in our house?
- Evimizin kuralı neydi?
Take Harriet out of this house now, you start her on a journey that could end up in the asylum, perhaps even prison.
Harriet'i şimdi bu evden çıkarırsanız sonu tımarhane belki de hapishane olan bir yolculuğa başlayacaksınız.
Do you remember you drew something on the wall in my house?
Evimdeki duvara bir şey çizdiğini hatırlıyor musun?
How would you explain... the woman in my house?
- Evimdeki kadını nasıl açıklarsın?
The woman carries a book with photographs of this house, but they are moving as if the photographs have come to life and then there is a voice in the photograph, a woman's voice, and she is calling out Charlie's name and Peter Hare
Kadın içinde bu evin fotoğrafları olan bir kitap taşıyor. Ancak fotoğraflar sanki canlanacakmış gibi hareket ediyor. Fotoğrafta kadın sesi de var.
Sam found us, got in the car, held a gun to my head, and made me drive back to the house.
Sam bizi buldu, arabaya bindi, kafama silah dayadı ve eve geri döndürdü.
Weird that Stoick's house is the only one the Skrill attacked.
Yıldırım Atar'ın sadece Stoick'in evine saldırması garip.
in the real world 60
in the morning 1802
in the meantime 2026
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the morning 1802
in the meantime 2026
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the ass 21
in the flesh 166
in the basement 109
in the end 1091
in the beginning 230
in the old days 114
in the name of jesus 26
in the name of god 118
in the beginning was the word 18
in the ass 21
in the flesh 166
in the basement 109
in the end 1091
in the beginning 230
in the old days 114
in the name of jesus 26
in the name of god 118
in the first place 155
in the 715
in the future 338
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96
in the 715
in the future 338
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96