In the afternoon translate Turkish
2,485 parallel translation
So... drinking in the afternoon? That's so un-Toronto of you.
Öğleden sonra içmek tam Torontolu işi.
- In the afternoon.
"Öğleden sonra" dedi.
I called him in the afternoon.
Öğleden sonra onu aradım.
It was a bearded man, in the afternoon?
Sonraki gün gittiğimde, öğleden sonra gelen sakallı adam mı dediler.
I was so embarrassed yesterday that I arranged to see you in the afternoon, but I'm working at that time.
Size karşı, bugün öğlen randevu verdiğim için çok mahcubum, O saatlerde çalışıyor olacağım.
.. Santiago. where the local time is five to one in the afternoon.
.. Santiago, yerel saat öğleden sonra bire beş var.
Freddie, you be here tomorrow two o'clock in the afternoon.
Freddie, yarın saat 2'de burda olucaksın.
TV in the afternoon, is for students with greasy hair and the clinically insane.
TV öğleden sonraları klinik olarak çatlak ve yağlı saçlı öğrenciler içindir.
It came in the afternoon post.
Bu öğleden sonra geldi.
For commoner Geum Jan Di, Shinhwa High tomato party will be held in the afternoon today.
Köylü kızı Geum Jan Di için, Shinhwa Lisesi domates partisi bugün öğleden sonra yapılacak.
Do you have beer in the afternoon?
Bira alırsınız umarım?
I am talking about the "sab Khairiyat" that's telecasted everyday at 1 o'clock in the afternoon on EYE T.V.
Ben, her gün öğleden sonra saat 1'de EYE TV'de yayınlanan,'Sab Khairiyat'tan bahsediyorum.
Quite late in the afternoon, but earlier than I would have done ordinarily, I left,'cause it was actually getting to me so much
Akşamın oldukça geç saatlerinde, aslında gitmem gereken saatten daha erkenken ayrıldım, çünkü bu bana fazla gelmeye başlamıştı.
Call me at 5 : 00 in the afternoon on Monday.
Pazartesi 5'te işe başlayacağım. Beni o zaman ara.
3 : 00 in the afternoon, I'll find you.
Öğleden sonra saat üçte. Ben seni bulurum.
At 3 o'clock in the afternoon.
Öğleden sonra saat 3'te.
In the afternoon of the same day the investigations were...
Aynı günün akşamı soruşturma başlatıldı...
MRS. FULLER : "... in the afternoon, when he had got his beautiful hind legs just as Big God Nqong had promised.
Yüce Tanrı Ngog'un vaat ettiği o güzel arka bacaklara kavuştuğunda saatin beş olduğunu görebilirsiniz.
"This is the picture of Old Man Kangaroo at 5 in the afternoon."
Bu öğleden sonra beşteki yaşlı kangurunun resmi.
DAIS Y : "This is the picture of Old Man Kangaroo at 5 in the afternoon when he had got his beautiful hind legs."
Bu, öğleden sonra beşteki yaşlı kangurunun resmi. ... o güzel arka bacaklara kavuştuğunda...
- No, he's got rotc in the morning, football practice in the afternoon, and no time to help out his dad.
Hayır, sabah askeri eğitimi vardı. Öğleden sonra da futbol antrenmanı. Babasına yardım edecek zamanı yok.
Sleeping within my orchard, my custom always in the afternoon, upon my secure hour thy uncle stole, with juice of curs-ed hebenon in a vial, and in the porches of my ears did pour the leperous distilment, whose effect
Bağ köşkümde uyurken, her öğleden sonra uyuduğum gibi, amcan, o kuşkusuz rahat saatimde, sinsi adımlarla geldi yanıma. Elinde Hebenen denen bir yaman zehir şişesi.
I'll shop in the afternoon.
Alışverişe öğleden sonra gideceğim.
My two primary suspects turned up dead in the afternoon,
İki baş şüphelim, öğleden sonra ölü bulundu,
I met with him in the lobby in the afternoon.
Öğlen onunla lobide buluştuk.
Go make love to your wife in the afternoon.
Gündüz vakti karınla seviş.
I arrived much later in the afternoon.
Ben öğleden sonra geç bir saatte geldim.
Now people saw Katherine Leaving the wedding in the afternoon, And no one saw her again until the next morning.
Herkes, Katherine'in nikahı öğleden sonra terk ettiğini gördü ve ertesi sabaha kadar kimse onu görmedi.
I will get them back from you in the afternoon when you bring the girls home from school.
Öğleden sonra geri alırım. Kızları okuldan geri getirdiğinde.
It's 3 in the afternoon now so the east would be there
Saat üç şu anda, yani doğu bu taraf.
I have to cook in the morning, and we eat in the afternoon.
Sabahtan pişirmem ve akşamda yememiz lazım.
You don't have anything { in the afternoon }.
Öğleden sonra hiçbir şeyin yok.
Just from the moment you see him on screen in Dog Day Afternoon... - He's so strange looking.
Köpeklerin Günü'nde ilk göründüğü andan itibaren çok tuhaf bir tipi var.
Someone she met in line at zabar's or, uh, one afternoon at the museum When she, uh, ducked in to escape a rainstorm.
Zabar'daki kuyrukta beklerken ya da bir öğleden sonra müzede tanıştığı biri, bir yağmurdan kaçarken saçak altına sığındığında tanıştığı biri..
Particularly in the late afternoon.
Özellikle de akşam üzerileri.
I'm on the internet most of the day, this afternoon I smashed old desks in a skip and then home at four.
Günün çoğunu internette geçirdim. Bu öğleden sonra, eski masaları kaydırırken paramparça ettim sonra da bana izin verdiler.
Done working by 3 : 00 in the afternoon. Broker.
Yabancı pazarlarda uzman bir komisyoncu.
Good afternoon, if you're standing, hold on please, while the cabin's in motion.
Tünaydın, teleferik hareket ettiğinde ayaktaysanız lütfen tutunun.
The thing is, though, Daisy, see, as much as I look back fondly on our little afternoon in the sun,
Kesinlikle. Şöyle ki, Daisy... Güneşli öğlen vaktimizde sevgi dolu görünsem de oraya geri dönebileceğimi sanmıyorum.
I spent all afternoon in the sun throwing dummies off a warehouse,'cause Super Agent Lundy has a hunch that the dead woman is connected to this big serial killer case.
Tüm öğleden sonramı güneşin altında bir ambardan manken atarak geçirdim. Neymiş, süper Ajan Lundy ölen kadının büyük bir seri katil dosyasıyla bir bağlantısı olduğunu hissetmiş diye.
- I call it in now, it'll be online this morning and on the stands this afternoon.
Şimdi habere geçsem, bu sabah internete düşmüş olur ve öğleden sonra da bayilerde yerini alır.
You just decided to spend the afternoon hanging out in detention with this kid Powell.
Ama öğleden sonranı Powell denen çocukla ceza sınıfında geçirmeye karar verdin.
The callers are coming in this afternoon.
Arayan bu öğleden sonra gelecek.
Mister Verona, since you love trash so much, you can spend the afternoon in detention picking it up.
Bay Verona, madem çöpleri bu kadar seviyorsunuz öğleden sonranızı çöp toplayarak cezalı olarak geçirebilirsiniz.
All right, listen, I'm gonna bring up all these issues in the executive committee meeting this afternoon.
Bütün bu konuları öğleden sonra ki yetkili kurul toplantısına taşıyacağım.
Saturday afternoon and asked a girl in a silver Prius drove. for the key to the toilets, and they had a cut on her forehead.
En zaterdagmiddag vroeg een meisje dat in een zilverkleurige Prius reed... om de sleutel van de toiletten, en ze had een snee op haar voorhoofd.
I spent the afternoon up Christine's skirt.
Tüm öğleni Christine'in altında geçirdim.
If she passes Mintz's test this afternoon, Paula, the big guy, and I are going to Venus.
Eğer Mintz'in testini geçerse bu öğleden sonra, Paula, büyük oğlan ve ben Venüs'e gidiyoruz.
Oh, I thought the, uh, comp theory seminar was in the afternoon.
- Kompoziyson teorisi toplantısının öğlen olduğunu sanıyordum.
I've been cranking out motions in limine all afternoon but somehow made it to the printers anyway.
Bütün öğleden sonra davanın usulen reddi için dilekçe verip durdum ama yine de bir şekilde matbaaya gidebildim.
Miss Jensen, if that were true, if I brought you down here in the middle of the afternoon just to talk to you and get to know you better, that would be a serious abuse of my authority.
Bayan Jensen, eğer durum böyle olsaydı eğer sırf sizinle konuşabilmek ve sizi daha yakından tanıyabilmek için akşamın ortasında buraya getirtmiş olsaydım bu durum kesinlikle otoritemi kötüye kullanmam olurdu.
in the real world 60
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the ass 21
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the old days 114
in the end 1091
in the first place 155
in the beginning 230
in the 715
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the old days 114
in the end 1091
in the first place 155
in the beginning 230
in the 715
in the name of jesus 26
in the name of god 118
in the future 338
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96
in the name of god 118
in the future 338
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96