In the room translate Turkish
26,760 parallel translation
He went to adrian's house, signed him right in the room.
Adrian'ın evine gidip kontratı hemen oracıkta imzaladı.
Dwight was talking to Dr. Joe with a deputy present in the room.
Dwight, Dr. Joe'yla konuşurken odada bir memur mu vardı? Hangi memur?
I'm in the room next-door.
Yan odada kalıyorum.
- I appreciate your optimism, but I feel that I owe it to the people I serve to be the sharpest mind in the room.
- İyimserliğine minnettarım, ama çalıştığım insanlara karşı en keskin zekaya sahip olmam gerektiğini hissediyorum.
- The smartest person in the room?
- Buradaki en zeki insan mı oldun?
Oh, you two are gonna be the most popular people in the room tonight.
Siz ikiniz bu gece buradaki en popüler insanlar olacaksınız.
OK, can we talk about the weaponed-up elephant in the room, and narrow down - who tried to assassinate you?
Pekâlâ, odadaki silahlanmış fil hakkında konuşup suikastçı listesini daraltabilir miyiz?
Yes, but it's like you're right here in the room.
Evet ama sanki odada benimle birliktesin.
Like, a fork would fall off the table ; the pictures in the room would get knocked sideways.
Çatal, masadan aşağı düştü, odadaki tablolar yanlara devrildi.
Only that Baxter spends a lot of nights in the guest room.
Sadece Baxter'ın misafir odasında bayâ bir gece kaldığını öğrendim.
Our love is asleep in the other room.
- Aşkımız diğer odada uyuyor vaziyette.
They're in the gift room.
Hediye odasındalar.
The wings hung in my room could sense you.
Odamda asılı olan kanatları hissedebiliyorduk.
But apparently, I'm the only one in this room with the balls to do something about it.
Anlaşılan bu odada bir şeyler yapmak için taşakları olan tek kişi benim.
They're waiting in the green drawing room, ma'am.
Yeşil bekleme odasındalar efendim.
Sizzle's in the conference room.
Sizzle konferans odasında.
- Your leadership in the locker room.
- Sen soyunma odasında lidersin.
I thought they were gonna have to defibrillate me right in the middle of the room.
Bir an için odanın ortasında kalp krizi geçireceğimi sandım.
Funny, my understanding from the room full of infectious disease experts is that MERS can present itself in unpredictable ways, but perhaps you know better.
Çok ilginç. Bir oda dolusu hastalık uzmanına göre MERS tahmin edilemeyecek şekillerde kendini gösterebiliyor ama sen daha iyi biliyor olabilirsin.
Uh, in the laundry room? Sir, bloody awful scene.
Çamaşırhanede mi? Efendim, korkunç bir sahne.
Or, well, your craft room in the interim.
Veya şimdilik hobi odanız.
It was in the kid's room, hidden away.
Çocuğun odasında saklıydı.
So I installed a hidden camera in my quarters, and a security feature that lets me know when the room's been accessed.
Ben de odama gizli kamera yerleştirdim. Ve odama girildiğinde bana haber veren bir program hazırladım.
First, her body was found in a room at the Fontenot Hotel, where she'd been staying for a month.
Birincisi kızın cesedi Fontenot Otel'de bulundu. Bir aydır orada kalıyormuş.
Until I see legal documentation to the contrary, you have zero jurisdiction in my examination room.
Aksini gösteren yasal bir belge getirene kadar benim muayenehanemde hiçbir yetkiniz yok.
You never met him, never even been in the same room as him.
İyiyiz. Onunla hiç tanışmadın, aynı odada bile bulunmadın.
I can show you more easily in the racr room.
Olabilir. Bilgisayar odasında sana daha kolay gösterebilirim.
The lieutenant's in the break room.
Komiser dinlenme odasında.
Provenza : [Whispering] Captain. We're in position in the hallway outside room 515.
Başkomiserim, 515 numaralı odanın dışındaki koridorda yerimizi aldık.
But when I hung up with my mom, I realized that I had been on the phone with her for 50 minutes, and Chris was still in the steam room.
Ama telefonu kapadığımda, fark ettim ki 50 dakikadır annemle konuşuyordum. Chris ise hala saunadaydı.
Miss campus doll 101 enters, quick peck on the cheek, and up to his room they go.
Bayan Kampüs Bebeği 101 giriyor, yanağına ufak bir öpücük konduruyor ve Cushing'in odasına çıkıyorlar.
It was transactional, safe sex. The sex doesn't look all that safe to me. Over and done with in a private hotel room
- Seks bana o kadar da güvenli görünmüyor.
You want to tell us what Brie was doing In cushing's hotel room The night before he was murdered?
Bize Brie'nin, öldürülmesinden önceki gece Cushing'in otel odasında ne yapıyor olduğunu söylemek ister misiniz?
He's in the recovery room, and even though he's not completely in the clear yet, his doctor said that Amy can talk to him soon.
Odaya alınmış, her ne kadar henüz tam ayılmasa da doktoru Amy'e yakında onunla konuşabileceğini söylemiş.
I, uh, I slept in the other room.
Ben de diğer odada uyudum.
There's someone waiting for you in the meeting room.
Toplantı odasında sizi bekleyen biri var.
Now, this patient isn't gonna get less than our best because the two of you are not allowed to be in the same room.
Sırf ikiniz aynı odada bulunamıyorsunuz diye hastanın hak ettiğinden daha kötü tedavi edilmesine izin veremem.
My ID's in the purse in the other room.
Kimliğim diğer odada çantamda.
She is out of surgery and in the recovery room and doing fine.
Ameliyattan çıktı ve odaya alındı, durumu iyi.
He saw the boyfriend passed out in a guest room around 2 : 00 a.m., so we can take him off the list.
Erkek arkadaşı, saat 2 civarında uyurken görmüş, bu yüzden onu listeden çıkartabiliriz.
Were you in the room with her...
Onunla odadaydın.
Did you find anything in the historical document room at the library, Scout?
Kütüphanedeki eski belgelerden bir şey buldun mu yavru kurt?
His sister's in the prep room.
Kız kardeşi, hazırlama odasında.
My father and Sasha Antonov in the same room together.
Babam ve Sasha Antonov aynı odadalar.
Then I'm in... yeah, I'm in the right room.
- Güzel. O halde doğru yerdeyim.
Here the bomb was placed in a shallow hole outside the furnace room.
Bomba kalorifer dairesinin dışındaki sığ bir deliğe yerleştirilmiş.
Weakness, like the uncle that kept coming in my room and molesting me..
Zayıflık, amcamın gece odama gelip beni taciz etmesidir...
So it ain't five topless women dancing in your living room while Vernon's career is on the line?
Yani Vernon'ın kariyeri sırat köprüsündeyken oturma odanızda beş tane çıplak kadın yok öyle mi?
I reduced both of her hips in the trauma room.
İki kalçasını da travma odasında yerine oturttum.
She's tried to drop out of the team six times, and that team is the only thing that keeps the lot of us from sitting around, watching TV in the common room, and moldering away like all the other old, wet sponges.
Daha önce altı kez takımdan ayrılmaya çalıştı. Takım hayatın içinde olmamızı sağlayan tek şey. Ortak salonda televizyon izleyen diğer eski, ıslak süngerler gibi çürümekten kurtuluyoruz.
She can stay in the spare room.
Konuk odasında kalabilir.
in the real world 60
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the ass 21
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the ass 21
in the criminal justice system 149
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the first place 155
in the old days 114
in the beginning 230
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the first place 155
in the old days 114
in the beginning 230
in the 715
in the future 338
in the name of jesus 26
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the city 96
in the back 227
in the future 338
in the name of jesus 26
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the city 96
in the back 227