In the real world translate Turkish
1,235 parallel translation
None of the great couples ever make it in the real world.
Gerçek dünyada o ünlü çiftler ilişkilerini yürütemiyor.
I'm the one who doesn't wanna live in the real world.
Hayalci olduğumu söylüyorsun. Gerçek dünyada yaşamak istemeyen benim.
Right now. I'm living in the real world.
Şu anda. Gerçek dünyada yaşıyorum.
A guy like me, out in the real world, I don't stand a chance.
Benim gibi birinin, gerçek dünyaya adım attığında, hiç şansı yoktur.
- I am telling you... that out there, in the real world... there is no way that a locker alarm that doesn't even work properly... would be a viable business investment.
Gerçek dünyada doğru dürüst çalışmayan bir dolap alarmı, işe yarar bir yatırım olmazdı.
We're not in the real world.
- Gerçek dünyada değiliz, okuldayız.
I live in the real world, now blow.
Ben gerçek dünyada yaşıyorum.
They make union wages, Detective, and learn how to live in the real world.
Maaş alıyor ve gerçek dünyada yaşamayı öğreniyorlar.
Then he'll go to school in the real world, learn how to socialize.
O zaman gerçek dünyadaki okula gider, sosyalleşmeyi öğrenir.
Maybe in your own mind, amigo, but in the real world, I don't answer to you.
Sence öyle amigo, ama gerçek dünyada sana hesap vermem.
But I am a Catholic in the real world, in today's world.
Ama ben gerçek dünyadaki Katoliğim. Bugünün dünyasında.
In the real world, I never drink till after 5 : 00 and if it ever does, I'm on the wagon for life.
Gerçek dünyada akşam 5'ten önce bira içmem ve içecek olursam birayı komple bırakırım.
Anyway, Mr. Smith, let's show this muscle - bound beefcake... who I have sometimes been mistaken for... what it's like to live in the real world.
Herneyse, Bay Smith, bu bazen beni karıştırdıkları... kaslı et yığınına... gerçek dünyanın nasıl bir yer olduğunu göstereyim.
You were hot shit back in Hickville, but here in the real world, you got squat.
Belki Hickville'de önemliydin ama gerçek dünyada bir hiçsin.
What if... you went out and did something heroic, like you do on the show, but in the real world?
Peki ya... dışarı çıksan ve şovlarında yaptığın gibi kahramanca birşey yapsan, ama gerçek dünyada?
What if... I went out and did something heroic in the real world?
Peki ya... dışarıya çıkarsam ve gerçek dünyada kahramanca birşeyler yaparsam?
- I mean... I don't get out in the real world... much.
Dışarıya pek fazla çıkmıyorum.
If any of you would like to get in touch with me, I'll be living in the real world.
Eğer biriniz benimle görüşmek isterse ben gerçek dünyada yaşıyor olacağım.
Out there in the real world, to me.
Dışarıda, gerçek dünyada.
Well, in the real world, I'm not that smart.
Şey, gerçek dünyada, o kadar zeki değilim.
So who are you out here in the real world?
Peki ya sen gerçek dünyada nesin?
Your concern is very touching, Cher, but let's live in the real world.
Kaygılarını anlıyorum, Cher, ama gerçek dünyaya dönelim.
That's how it is in the real world.
Gerçek dünyada bu böyle.
The foundation that's being laid here is not going to help you in the real world.
Bu tesiste yapacağınız şeylerin, gerçek hayatta size bir faydası olmayacak.
Yeah. - Like in the real world.
Evet.
- Uh-huh. - Like in the real world.
- Gerçek Hayattaki gibi.
Like, that's such a crucial job skill in the real world.
Gerçek dünyada çok lazımlı yeteneklermiş gibi.
We fought him before, in the real world.
Biz gerçek dünyada, önce onu savaştı.
We're all sisters in the real world.
Biz gerçek dünyadaki tüm kız vardır.
Mr Shackleford says if I don't learn it I won't be able to function in the real world.
Bay Shackleford eğer matematiği öğrenmezsem bu dünyada bir fonksiyonum olmayacağını söylerdi.
But you're back in the real world and I'm in vacationland, alone.
- Ama sen gerçek dünyaya geri döndün. Ben ise tatil dünyasında yapayalnız kaldım.
You are in the real world now.
Artık gerçek dünyada yaşıyorsun.
"In the real world, you'd be dead, Jake." Oh. Hello?
"Gerçek dünyada olsa ölmüştün, Jake." Alo?
It's weird seeing you in the real world, you know?
Seni dışarıda görmek çok tuhaf.
It's weird to run into someone from the hospital out in the real world.
Hastaneden birisiyle dışarıda karşılaşmak tuhaftır.
You're playing in the real world now, Miss Sullivan.
Artık gerçek dünyada oynuyorsunuz Bayan Sullivan.
For a start, it's about a mammoth that can talk, and in the real world, you just don't get talking animals.
Öncelikle, fıkra konuşan bir tavşanla ilgili ki........ gerçek hayatta konuşan hayvanlar yoktur.
I think we've all figured out the real world is a pretty crappy place so, what's the rush in getting there?
Hepimiz şimdiye kadar gerçek dünyanın berbat bir yer olduğunu keşfettik. Öyleyse neden acele ediyoruz?
We are in a school. A school that should be training children for the real world.
Çocukları gerçek dünyaya hazırlaması gereken bir okuldayız.
If I didn't ever see you before... and I don't think I did, then I don't think you should be here... in this hallucination... because in my experience, the mind, which is where hallucinations come from... shouldn't be able to make up anything that wasn't there to start with... that didn't enter it from experience from the real world.
Seni daha önce hiç görmediysem ki gördüğümü sanmıyorum, o zaman burada olmaman gerekirdi bence bu halüsinasyonun içinde... .. çünkü tecrübelerime bağlı olan, halüsinasyonların doğduğu akıl başta var olmayan bir şeyi uyduramamalıydı gerçek dünyadaki tecrübelerden kaynaklanmayan bir şeyi.
My tapes will tell you all you need to know... about making a great start... In the profitable world of real estate.
Kasetlerim, karlı emlak dünyasında... iyi bir başlangıç yapmanız için... ihtiyacınız olan her şeyi size verecek.
You be careful out there in the real world, all right?
Gerçek dünyada dikkatli ol.
Well, a mother, a real mother... is the most wonderful person in the world.
Bir anne, gerçek bir anne dünyanın en harika insanıdır.
Well, there's only one world- - the real world- - and in that world... if a man is taking a woman out on a Friday night in her hooker heels... and she can't bring her homegirl, he tryin'to get some booty.
Şey, tek bir dünya var... gerçek dünya... ve o dünyada... bir adam bir kadını, Cuma gecesi topuklu ayakkabılarla dışarı çıkartıyorsa... ve o da kendi ev arkadaşını getiremiyorsa, o adam popo avlamaya çalışıyordur.
Germany in the World Cup final, a huge sensation, a real soccer miracle.
Almanya futbol dünya şampiyonası finalinde. Bu büyük bir sansasyon. Gerçek bir futbol mucizesi.
Oh, okay. Well, there's only one world- - the real world- - and in that world... if a man is taking a woman out on a Friday night in her hooker heels... and she can't bring her homegirl, he tryin'to get some booty.
Gerçek hayatta... bir erkek, cuma gecesi... topuklu giymiş bir kızla çıkıyorsa... ve o kız en yakın arkadaşını bile çağıramıyorsa, amaç bellidir.
Listen. I don't know what the hell village you're talking about... but I live in Real World. USA.
Hangi köyden bahsettiğini bilmiyorum.
I did ; it was impressive, but in the real world, you're dead.
Fakat gerçek dünyada ölmüştün..
If you want to understand what's going on in Matt's life... you gotta get into the real world.
Eğer Matt'in hayatında ne olup bittiğini anlamak istiyorsan gerçek dünyaya adım atmalısın.
Maybe I need a new faith, a new identity : one that reflects the real world we live in.
Belki de yeni bir inanca, yeni bir kimliğe ihtiyacım vardır içinde yaşadığımız dünyayı yansıtan bir taneye.
In the real world.
Gerçek dünyada.
in the morning 1802
in the meantime 2026
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the afternoon 211
in the meantime 2026
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the ass 21
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the beginning 230
in the old days 114
in the name of jesus 26
in the name of god 118
in the ass 21
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the beginning 230
in the old days 114
in the name of jesus 26
in the name of god 118
in the first place 155
in the 715
in the future 338
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96
in the 715
in the future 338
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96