Lead the way translate Turkish
900 parallel translation
Lead the way.
Bize yolu göster.
Lead the way.
- Yolu göster.
Zeke will lead the way down.
- Bundan sonrasında yolu Zeke gösterecek.
"Only Love Can Lead the Way".
"Only Love Can Lead the Way."
"Only Love Can Lead the Way". A tonic so far.
"Only Love Can Lead the Way." Sarhoş eder adamı.
All right, guys, lead the way.
Tamam, çocuklar, öne düşün.
- Mother, lead the way with the light.
- Anne, yolu çakmakla aydınlat.
Come on, lead the way.
- Hadi, önden buyur.
- Ready, sir. - Lead the way. Come along, sir.
- Bize yolu gösterin bayım.
Wait a minute. Those stairs are steep. I'll lead the way.
Bekleyin, merdivenler çok dik, size yolu göstereyim.
She felt that the youth of the world must lead the way to a better world.
Dünya gençliğinin daha iyi bir dünyaya liderlik etmesi gerektiğini düşünüyor.
In the end, it's the infantry who will lead the way.
Herşey bir yana, önde giden her zaman piyade olmuştur.
Lead the way, son.
Yolu göster, evlat.
- Lead the way, Carmish.
- Yolu göster, Carmish.
Well, lead the way which.
O zaman yolu göster.
Lead the way, show them.
Yolu göster, onları göster.
- All right, man, lead the way.
- Tamam, yolu göster
Perhaps you'd better let me lead the way, these steps can be dangerous.
Ben önden gitsem iyi olacak. Bu merdivenler tehlikeli olabilir.
Those who we take from the grave will lead the way for our other operations.
Mezarlarından kaldırdıklarımız, bize öncülük edecekler.
You ride with us, lead the way.
Bizimle gelip yolu göstereceksin.
Let me lead the way.
Bekleyin, önden geçiyorum.
Good, the eldest will lead the way.
Güzel, en yaşlımız yolu gösterecek.
That's right, Pollyanna, you lead the way.
Evet, Pollyanna, bana yolu göster.
Lead the way!
Yolu göster!
Lead the way, I'm gonna kill that scumbag.
Gösterin bana onları! O bok çuvalını öldüreceğim!
Right. Well, I'll lead the way, shall I?
Tamam, yolu ben göstereyim, olur mu?
Alright, John, you lead the way.
Pekala, John, sen önden git.
Lead the way.
Yolu gösterin.
You lead the way, my boy.
Sen önden git, evladım.
I'll lead the way, shall I?
Yolu göstereyim.
Lead the way, will you?
Önden sen git.
He will need someone to lead the way.
Ona yolu gösterecek biri lazım.
Lead the way to the exit.
Çıkışa kadar önden git.
You lead the way.
Sen yolu gösterirsin
You lead the way
Devam et
The quickest way to fix that is to put a little lead in the friendly cat.
Bu sorunu çözmenin en hızlı yolu dost canlısı kedimizi birazcık beslemek.
It's the way you lead.
Bana siz yol gösteriyorsunuz.
- The only way to do that is fill'em full of lead.
- Bunu yapmanın tek yolu onları delik deşik etmek. - Hayır, hayır!
Well, they think the only way to keep up the tradition is to lead a dull life... and marry one of themselves.
Geleneği sürdürmenin yegâne yolu, sıkıcı bir yaşam sürmek ve kendilerinden olan biriyle evlenmektir sanırlar.
This woman who lead our men the wrong way... must have brought vegetables at your place many times before.
Adamlarıma yanlış yolu gösteren bu kadın... senin yerinden daha önce defalarca sebze almış olmalı.
I tell you, Chuck, this guy's a genius, the way he operates... as if he's there with us every time we go out after our lead.
Yöntemleri filan bu adam dahi, Chuck. Amiri her dinlediğimizde adam bizimle birlikte orada oluyor.
Spaceship Luna in the lead, way out in front!
Uzay gemisi Luna lider, en önde yarışı bitirdi!
He'd stay with her, and he'd lead her every step of the way, over rocks, around the ditches and the ruts until he got her safely into the pasture.
Onunla kalırdı. Her adımda ona yolu gösterirdi. Taşların üstünden,..
Lead the way.
Sen yolu takip et.
Napolen showed the way, but Snowball took the lead in entering the place where their tyrant had lived.
Zalim diktatörlerinin bir zamanlar yaşadığı eve girerlerken yolu Napolyon gösterdi, ama önderliği Kartopu aldı.
I came on the earth, about the people in the right way, to lead back.
Dünyaya daha yeni indim.
When it comes to being sly, you're way in the lead.
Sinisi olmaktan bahsediyorsan en başı sen çekersin.
The way is not easy, I know... but I will take you by the hand... and lead you through the cruel light... into the velvet darkness.
Kolay bir yol değil, biliyorum ancak elinden tutacağım ve zalim ışıktan o kadife karanlığa dek sana önderlik edeceğim.
"So there's no way of telling who's in the lead."
"Yani kimin önde olduğunu söylemek mümkün değil."
A righteous man turns away from evil for the way of the weak may lead him astray.
Doğru dürüst bir insan kötülükten sakınır, çünkü zayıf insanın izlediği yol onu sapkınlığa yöneltebilir.
I'll take the lead and I want you right behind me all the way!
Ben başlıyorum sizin de benden sonra söylemenizi istiyorum!
the way i see it 340
the way you talk 19
the way of the future 27
the way i look at it 29
the way i figure it 33
the way things are going 26
the way things are 19
the way 34
the way i heard it 23
wayne 745
the way you talk 19
the way of the future 27
the way i look at it 29
the way i figure it 33
the way things are going 26
the way things are 19
the way 34
the way i heard it 23
wayne 745
ways 66
wayland 30
waylon 24
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
way too much 31
way ticket 45
way up 26
way better 36
wayland 30
waylon 24
way to go 1028
way off 17
way ahead of you 120
way too much 31
way ticket 45
way up 26
way better 36
way down 31
way too long 22
way trip 38
way mirror 27
way back 82
wayward pines 19
way tie 16
way out 21
way i see it 33
way street 165
way too long 22
way trip 38
way mirror 27
way back 82
wayward pines 19
way tie 16
way out 21
way i see it 33
way street 165