Like a charm translate Turkish
288 parallel translation
Worked like a charm when I was a baby, and since then I've had so much practice that I'm terrific.
Bebekken bu çok işe yarardı, o zamandan beri... öyle çok uygulama yaptım ki ustalaştım.
Works like a charm.
Harika çalïsïyor.
- Like a charm.
- Harika.
This suit works like a charm.
Bu elbise harika çalïsïyor.
- Your plan worked like a charm.
- Planınız işe yaradı.
You were right Giles, it worked like a charm.
Haklıydın, Giles, işe yaradı.
I'm gonna wear you like a charm.
Seni uğur olarak yanımda taşıyacağım.
It worked like a charm.
Tılsım gibi işledi.
- Like a charm.
- Tereyağından kıl çeker gibi.
Worked like a charm.
Çok işe yaradı.
Like a charm, honey!
Bir nazarlık gibisin tatlım.
I got this whatchamacallit about a year ago, works like a charm.
Bu arabayı yaklaşık bir yıl önce aldım, müthiş çalışıyor.
- Like a charm.
- Mükemmel.
When the timing's correct, it'll work like a charm.
Eğer zamanlama doğru yapılırsa her şey saat gibi işler.
Suck, gargle, spit - - Works like a charm.
Yani, bana eski moda diyebilirsin, ama...
- It works like a charm.
- Saat gibi çalışacak.
It works like a charm.
- Tılsım gibi işe yaradı.
- No, sir, but whenever I have a problem, I start pushing those wires around and sometimes it works like a charm.
Şey, işte bu. Kimin yaptığını biliyorum. Siz neden söz ediyorsunuz?
Works like a charm.
Mükemmel bir şekilde çalışıyor.
You see? Worked like a charm!
Gördün mü nasıl kandırdık?
As you see, my plan to lose Jackie worked like a charm.
Jackie'yi kaybetme planım mükemmel işledi.
Pathetic-old-man bit, Carla, works like a charm.
Ümitsiz yaşlı biri gibi davranmak, çok işe yarıyor Carla.
- worked like a charm.
- Fareler gibi kaçtık.
- Like a charm, an expensive charm.
- İyiydi ama pahalıya patladı.
But the TV works like a charm.
Ama televizyon başarıyla çalıştı tabii.
Like a charm.
Tıkır tıkır işledi.
The damn thing worked like a charm.
Lanet şey, sanki sihir gibiydi.
" It is working like a charm.
" Bir büyü gibi işe yarıyor.
Works like a charm. - What do they do? - They bring you luck.
Sana şans getirir.
Works like a charm.
İşe yaramış.
Worked like a charm.
Büyü etkisi yaptı.
Well, it worked like a charm.
Evet, bir büyü gibi işe yaradı.
That dummy worked like a charm, Dad.
Manken oldukça işe yaradı, Baba.
Worked like a charm.
Mükemmeldi.
The cane worked like a charm.
Baston da işe yaradı.
But after that, it'll work like a charm.
Ama bundan sonra, çekici bir şekilde çalışacak.
The Bear Patrol must be working like a charm.
Ayı devriyesi iyi çalışıyor olmalı.
This thing works like a charm.
Bu alet harika çalışıyor.
A house like this needs charm.
Bu evin biraz albeniye ihtiyacı var.
Make the gruel thick and slab, like a hell-broth boil and bubble, for a charm of powerful trouble.
Koyulaşsın çorba, kıvamına gelsin Bir cehennem yemeği acılığında... Büyülensin ne varsa kazanın içinde!
With a mother like that, I always carried a charm.
Annemin zoruyla muska taşırdım.
What is that, like a good luck charm you fellows wear?
Nedir o, sizlerin taktığı şans muskası gibi olan şey?
Charm like yours is a hard thing to live without all right.
Cazibenden ayrı yaşamanın zor olmasındandır.
It worked like a charm.
Çok etkileyiciydi.
It's like a lucky charm.
Nazarlık gibi bir şey oldu.
I mean, you might find some pleasant surprises in there, like how to emit a certain irresistible charm.
Demek istediğim, nasıl karşı konulamaz bir cazibe ortaya koyabileceğin gibi bazı hoş sürprizleri bulabilirdin.
Like a charm.
- Hem de nasıl.
- Would you like to buy a charm?
- Sihirli muska istermisiniz?
In every great while, Paris plays host to a glittering evening so filled with charm and fantasy, it feels like you've just walked right to the other side of the looking glass.
Zaman zaman Paris, büyü ve fantezi ile dolu pırıl pırıl bir geceye ev sahipliği yapar. Sanki camın diğer tarafına geçmişsiniz gibi bir his bu.
You've skated along on your looks and charm, just like a woman, leaving everybody else to clean up after you.
Bakışların ve cazibenin arkasına saklandın, tıpkı bir kadın gibi herkesi pisliğini temizlesin diye geride bıraktın.
We're so polite, I feel like we're room-mates in a charm school.
Sanki soylu okulunda oda arkadaşıyız.
like a virgin 32
like a dream 34
like a bird 44
like a 442
like a baby 70
like a princess 21
like an angel 29
like always 190
like a cat 27
like a fool 55
like a dream 34
like a bird 44
like a 442
like a baby 70
like a princess 21
like an angel 29
like always 190
like a cat 27
like a fool 55