English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ M ] / My poor boy

My poor boy translate Turkish

108 parallel translation
Oh, my poor boy.
Oh, benim zavallı oğlum.
But what Miss Stanley told the police about my poor boy there ain't a word of truth, so help me.
Ama Bayan Stanley'in zavallı oğlum hakkında polise anlattıkları doğru sözler değildi, o yüzden bana yardım edin.
My poor boy, you're English!
Vah zavallı, İngilizsin aşikar!
My poor boy, but I thought you had plenty to eat in England.
Vah zavallı, lakin İngiltere'de yiyecek çok şeyiniz olduğunu sanıyordum.
My poor boy.
Zavallım.
Instead of insults, you should give my poor boy a job.
Hakaret etmek yerine oğluma bir iş vermeniz lazım.
When it comes to female psychology, my poor boy, you're stuck in the Stone Age.
Kadın psikolojisine gelince, zavallı çocuğum, Taş Devri'nde çakılıp kalmışsın.
- My poor boy.
Zavallı evladım.
My poor boy!
Zavallı oğlum!
My poor boy has brains, but he's very muddled.
Zavallı oğlum zekidir, ama kafası çok karışıktır.
My poor boy... it can spread ever so easily from herthroat to your pecker.
Boğazından penisine kadar o kadar kolay yayılır ki!
My poor boy.
Zavallı oğlum.
Here, you stay warmer,..... My poor boy.
Al bakalım. Bu seni ısıtır. Zavallıcık.
Oh, my poor boy.
Benim zavallı oğlum.
Oh, my poor boy.
Zavallı oğlum.
My boy... My poor boy.
Oğlum... benim zavallı oğlum.
My poor boy.
Hep şaştı zavallı.
My poor boy!
Zavallı genç!
I suppose that's what my poor boy Rex did.
- Sanırım zavallı oğlum Rex bunu yapamadı.
"My poor boy!"
"Zavallı oğlum!"
You're too late, my poor boy.
Çok geç kaldın zavallı oğlum.
Oh, my poor boy!
Ah, canım!
My poor boy is miserable in here.
Oğlum bedbaht!
- My poor boy.
- Zavallı çocuğum.
Oh, my poor boy.
O bir şeytan. Zavallı evladım.
My poor crookedy boy.
Benim zavallı topal oğlum.
Your wife, my poor boy.
Karın, zavallı çocuğum. Onun nesi var?
Oh, my poor, weak boy!
Ah, zavallı, cılız ufaklık!
I lost my oldest daughter, my poor little boy.
Büyük kızımı, zavallı küçük oğlumu kaybettim.
My poor little boy.
Zavallı evladım.
In truth, the thought of that poor boy on the cross brings a tear to my eye, even if it would smack of the ridiculous if I told it to others.
Hakikaten zavallı çocuğun çarmıha gerili olduğu düşüncesi gözlerimi yaşartıyor,... bundan başkalarına bahsedince saçmalığın daniskası haline gelse bile.
My poor little boy.
Zavallı küçük çocuğum benim.
Viciously attacked my son breaking his legs, arms, and the poor boy's skull.
Oğluma zalimce saldırdı... zavallı çocuğun bacaklarını ve kollarını kırdı, kafasını yardı.
If you had been able to find that poor boy's family... they might've asked me to perform some of my magic.
Zavallı adamın ailesini bulsaydın sihrimin bir kısmını göstermemi isteyebilirlerdi.
And then when I saw what they were trying to do to my poor little boy, I couldn't stand it.
Sana yapmak istedikleri şeyleri görünce, dayanamadım.
That poor little boy tried to grind my hand off in the garbage disposal!
O zavallı çocuk, elimi çöp makinesinde parçalayacaktı!
( LAUGHS ) I will kill you yet, my poor darling boy.
Öldüreceğim seni benim zavallı çocuğum.
"My poor baby boy got eaten by the crocodiles!"
Benim zavallı küçük oğlum! Timsahlara yem olmuş.
But dreams, my boy, in this poor corner of the world, end up in a glass of ale.
Ama dünyanın bu zavallı köşesinde, hayaller... bir bardak birada son bulur.
My poor little boy.
Zavallı küç ük yavrum.
You mistreat this poor boy the same way you mistreat my people.
Bu zavallıya, aynı benim halkıma yaptığınız gibi kötü davranıyorsunuz.
Now get the hell out of here, you runt stud and keep your poor-boy dick out of my daughters.
Şimdi buradan defol, you runt stud ve küçük s. kini kızımdan uzak tut.
I've made a Iot of poor boy sandwiches in my time.
Zamanında birçok sandviç yaptım.
When I was a little boy, my family was very poor.
Küçük bir çocukken, ailem çok fakirdi.
My last picture of that poor boy... was of him asking for his bear.
Zavallı çocukla ilgili son hatıram ayısını istemesiydi.
- Here is my son, sir, a poor boy.
- Bu benim oğlum efendim, zavallı çocuk.
- Not a poor boy, sir, but the rich Jew's man that would, sir, as my father shall specify.
- Zavallı değil efendim. Ama zengin Yuhudiye göre öyleydi. Babam da bunu biliyor.
Oh, my poor stupid boy!
- A benim salak oğlum.
My poor little boy.
Zavallı küçüğüm.
I'm just picking up my sick, poor, little baby boy. All right, here.
Ben sadece zavallı hasta küçük bir çocuğu alıyorum.
He's my poor little crippled boy.
Zavallı küçük sakat oğlum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]