English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Poor boy

Poor boy translate Turkish

832 parallel translation
"- unless something happens to the poor boy."
"... zavallının başına bir şey gelmezse. "
Poor boy.
Zavallı çocuk.
Poor boy
Zavallı şey.
Oh, my poor boy.
Oh, benim zavallı oğlum.
He wanted to see his mother again poor boy
Annesini tekrar görmek istemiş, zavallı çocuk.
- Poor boy!
- Zavallı çocuk!
He's frightened, poor boy.
Korkma. Korktu zavallı çocuk.
- Poor boy.
- Zavallı çocuk.
He's a poor boy.
O yoksul.
Oh, you poor boy. I don't know what to say.
Seni zavallı çocuk Ne diyeceğimi bilmiyorum.
- You poor, poor boy.
- Zavallıcık.
Poor boy, they've driven you mad.
Zavallı çocuk, seni delirttiler.
Poor boy, he thinks he's wealthy, but, Miss Hammond Daniel Forrester is bankrupt.
Zavallı çocuk, kendisini zengin sanıyor Bayan Hammond... -... Daniel Forrester beş parasız.
But what Miss Stanley told the police about my poor boy there ain't a word of truth, so help me.
Ama Bayan Stanley'in zavallı oğlum hakkında polise anlattıkları doğru sözler değildi, o yüzden bana yardım edin.
- And the poor boy is probably all upset.
- Zavallı çocuk da muhtemelen çok üzgündür.
The poor boy.
Zavallı çocuk.
My poor boy, you're English!
Vah zavallı, İngilizsin aşikar!
My poor boy, but I thought you had plenty to eat in England.
Vah zavallı, lakin İngiltere'de yiyecek çok şeyiniz olduğunu sanıyordum.
- What should the poor boy do?
- Zavallı çocuk ne yapıyordu?
The poor boy- - his days were numbered.
Zavallı çocuk... günleri sayılıydı.
Was any one of us to be doing it we'd not have made this poor boy into a cripple.
Bizlerden hiçbiri bunu yapmadı Bu zavallı delikanlıyı kötürüm de yapmadık.
Poor boy!
Zavallı çocuk!
Poor boy, I was mistaken
Zavallı çocuk, ben yanılmışım.
Poor boy
Zavallı çocuk.
My poor boy.
Zavallım.
Instead of insults, you should give my poor boy a job.
Hakaret etmek yerine oğluma bir iş vermeniz lazım.
The poor boy. His knapsack and everything he owned was stolen from him on the train ride home.
Sahip olduğu her şey sırt çantasının içinde çalındı ;
The poor boy's still sick
Zavallı çocuk. Hala çok hasta.
Poor boy's stricken.
Zavallı çocuğun yüzünden düşen bin parça.
Bust. Flatter than a poor boy's tortilla.
Yoksul bir çocuğun tortilla için yalvarması gibi bir haldeyim.
Poor boy's been ill.
Zavallı çocuk hastaymış.
And take this poor boy with you.
Şu zavallı çocuğu da yanında götür.
What's the matter? What's the poor boy done?
- Bu zavallıcık ne yaptı!
That's just storybook stuff about the rich boy and the poor girl not being able to marry.
Zengin çocuk ile fakir kızın evlenemeyeceği sadece bir hikayeden ibaret.
Poor craftsmanship, boy!
Yeterince usta değilsin evlat.
Poor old boy.
Zavallı ihtiyar delikanlı.
Oh, poor old boy.
Zavallı dostum.
Poor orphan boy who never had a chance.
Hiç yüzü gülmeyen zavallı yetim çocuk.
You poor, blind boy.
Seni zavallı, kör adam.
Poor old boy.
Zavallı adam.
You poor boy.
Zavallı sevgilim.
Why, the poor little Harper boy's shoes was still on it, you old pudding'head!
Çünkü zavallı küçük Harper'in ayakkabıları onun üzerindeydi, seni aptal kafalı.
Poor, abused boy.
Zavallı çocuğum.
- Boy, you don't find that in poor boxes.
- Bu para bağış kutularından çıkmaz.
That poor Ford boy " —
Zavallı Ford'lar " -
You couldn't get at Frank... so you're striking at him through his poor helpless Negro boy.
Frank'a bir şey yapamadın diye zavallı çaresiz Zenci çocuk aracılığıyla vuruyorsun ona.
But that won't help that poor poisoned boy.
Ama bu, o zavallı ve zehirlenmiş çocuğa bir fayda sağlamaz.
I know the poor, weeping little boy.
Zavallı, ağlak ufaklığı biliyorum.
My poor crookedy boy.
Benim zavallı topal oğlum.
Life's but a walking shadow, a poor player that struts and frets his hour upon the stage then is heard no more.
Hayat dediğin yürüyen bir gölge... bir zavallı kukla bu sahnede... Bir saat boy gösterip, gidecek... Bir daha da duyulmayacak sesi.
He was a country boy who thought even a poor man can be governor... if his fellow citizens find he's got the stuff for the job.
Yurttaşları onu göreve uygun bulursa, fakir bir adamın bile vali olacağını düşünen bir köylüydü o.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]