English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / No way

No way translate Turkish

42,235 parallel translation
Well, that's no way to talk to your training officer, now is it?
Eğitim sorumlunla böyle konuşmamalısın öyle değil mi?
There's no way that they did Arcaro.
Arcaro'yu onların öldürme ihtimali yok.
No way!
Olmaz!
No way.
Olamaz.
No way, this place is haunted.
Olmaz, bu ev perili.
No way.
Yok artık.
I mean, there's no way that she came to Lewis first, right?
Önce Lewis'e sormasının imkanı yok, değil mi?
No way to trace them back to him, either.
Resimler de onu bulmamıza faydalı oluyor.
I thought Denise took over for Claire when she died... but no way.
Öldüğünde Claire'ın yerini Denise'in aldığını düşündüm... ama kesinlikle olmaz.
Oh, I'd kill a rattlesnake with a rock, but no way José on the spiders.
Bir çıngıraklı yılanı kaya ile öldürürdüm. Ama örümceklerde katiyen...
But they have no way of flushing their prey out of the grass.
Ama avlarını çimenlerin içinden çıkarma konusunda çaresizdirler.
There's no way they're gonna be able to take off without help from Mission Control.
Görev Kontrol merkezinin yardımı olmadan oradan çıkmaları mümkün değil.
You had no way of knowing.
Bilemezdiniz ki.
- No way.
- İmkansız.
Well, as we said, there's no way to know.
Daha önce de dediğimiz gibi bunu bilmenin bir yolu yok.
- No way, man!
- Hayatta olmaz, adamım!
There was no way, no matter how much power the Emperor claimed to exercise, for a single person to rule an empire of 50 million people... without the help of others.
İmkânsızdı. Bir imparator ne kadar güç kullandığını iddia ederse etsin birinin başkalarının yardımı olmadan 50 milyon kişilik bir imparatorluğu yönetmesi mümkün değildi.
I see the scrubs, but there's no way to read the I.D. tag from this angle.
Fırçaları görüyorum Ama kimliği okumanın yolu yok. etiket
So, Sherlock thinks there's no way he would've submitted bad research to the FDA.
Sherlock bunun bir yolu olmadığını düşünüyor. FDA'ya kötü araştırma sunmuş olurdu.
Well, if you don't love her now, there is no way in hell you're gonna love her later.
Onu şimdi sevmiyorsan ileride hiç sevemezsin.
No. There's no way.
Hayır, mümkün değil.
No way.
Olamaz!
No way Finklestein shows up at the reunion looking like a rock star.
Finklestein böyle bir buluşmaya rock yıldızı gibi görünerek gelemez!
Gee. There's no way.
Hiç olur mu öyle şey?
Whether this case is caused by a curse cast by a mermaid, or a scheme crafted by someone who is using people's fear ; there is no way of knowing it yet.
Sebebi lanet okuyan bir denizkızı mı yoksa insanların korkularını kullanan birinin uydurması mı, şu an için öğrenmek mümkün değil.
There's no way.
Alakası yok.
Cooling water leak and nuclear reactor pressure is rising, and there is no way to stop it.
- Soğutulmuş su sızıntısı ve nükleer reaktör basıncı yükseliyor. Durdurmanın bir yolu yok.
Then there is no way to reduce the pressure!
Basıncı düşürmenin bir yolu kalmadı o zaman!
There's no way to stop it.
Durdurmanın bir yolu yok.
- No way.
- Yok artık.
Hmm. Now, there is no way to prove whether our early ancestors used language as we know it or not.
simdi, ilk atalarimizin bildigimiz anlamda bir lisan kullanip kullanmadigini kanitlama imkânimiz yok.
- No way.
- Hayır!
- There's no way I'm going to make you...
- Sana yaptıracak değilim...
No way.
- Hayır.
Besides, there's no way to kill Gunmar.
- Ayrıca Gunmar'ı öldürmenin bir yolu yok.
No way!
Hayatta olmaz!
No way. Define "opened," though.
Açmak kelimesini tanımla.
No way.
Yok artık!
No, but we might be able to run all the way to America.
Hayır, ama Amerika'ya kadar bütün yolu koşmamız gerekebilir.
You mean did I charter a yacht the size of a city block and booze my way across Europe because a girl I like said no to a date?
Bir şehir büyüklüğünde yat kiralayarak Avrupa'yı alem yaparak dolaşmama çıkma teklifimi kabul etmeyen bir kız mı neden oldu yani?
No way.
Mümkün değil.
Without a new way to look at the brain, I have no idea.
Beyne bakmanın yeni bir yolunu bulmadıkça hiçbir fikrim yok.
Oh, no. She's way too intense.
Olmaz, çok gergin biri o.
No, that is... if you always look that way, I was thinking how your eyes would be tired.
Hayır, sürekli öyle bakınca gözlerinin ne kadar yorulacağını düşünüyordum sadece.
That's because there was no practical way to carry it out.
Çünkü uygulanacak pratik bir yol yok.
Even if it's unfair and it's sad, there's no other way.
Haksızlık da olsa üzücü de olsa başka çaresi yok.
- No way.
- Hayır.
No human can walk all the way to Incheon.
Bir insan Incheon'a kadar onca yolu yürüyemez.
- Oh, you gotta be kidding me! - No way!
- Şaka yapıyor olmalısın!
You had no problems sneaking into the Darklands when it was to save Claire's brother, but now that Kanjigar says you've got to face Gunmar, you're having nightmares about him and are freaking out that you're way out of your league.
Karanlık Diyar'dan Claire'in kardeşini kurtarmada sorun yok ama şimdi Kanjigar, Gunmar'la yüzleşmen gerektiğini söylüyor. Bu işler seni aştığı için de kâbuslar görüp çıldırıyorsun.
No way!
Yok artık!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]