Not fine translate Turkish
3,294 parallel translation
No, it's not fine.
Hayır, değil.
She's not fine!
Hayır, iyi durumda değil!
And... you're not even explaining why Mr Temple is fine for painting your portrait, but not fine for tutoring me.
Ve neden Bay Temple'ın senin portreni çizmesinde bir mahsur yokken bana ders vermesine izin vermediğini açıklamıyorsun.
No. Not fine. You're coming with us.
Hayır, olmaz, sende bizimle geliyorsun.
She's not fine.
İyi falan değil!
What I'm not fine with is suffering fools.
Çekilmez aptallarla var.
It's not fine.
Nasıl yok? !
She is not fine, Tamara.
O iyi biri değil, Tamara.
I'm not fine.
İyi değilim.
No, it's not fine. I was angry.
Hayır, bu bir sorun.
- I'm not fine.
- Ben iyi değilim.
No, it's not fine. Today's Manny's birthday.
Bugün Manny'nin doğum günü.
It's not fine.
Hiç de bile.
It's not fine.
- Önemli.
And it kills me to say it, but if he's not fine, he can't be here.
Bunu söylemek bana zor geliyor ama iyi değilse, burada kalamaz.
Lee, he's not fine.
- Lee, o iyi değil.
We're not fine.
- Biz iyi değiliz.
I rack myself to think why I should not scatter your brains over this fine furniture.
Neden bu güzel mobilyalar üstüne,... senin beynini şuracıkta dağıtmayayım diye düşünüyorum.
We's not gonna let a bunch of waterlogged wash-outs spoil our very fine evening.
Bir kaç su manyağının güzel gecemizi bozmasına izin vermeyeceğiz.
Hey, Toby will be fine, but not like this.
Toby iyi olacak ama böyle olmaz.
I'll be fine. Not much to pack, really.
Olmaz, fazla eşyam yok zaten.
Well, she tells me that she's fine, and she tells me when she's not.
Yani, iyi olsa da iyiyim diyor olmasa da iyiyim diyor.
I'm not hungry. Fine.
Aç değilim iyi.
Well, that's my George- - Like most men, not one to focus on the fine points.
George'um da çoğu erkek gibi önemli noktaları gözden kaçırıyor.
Already not a true story. Fine.
- Doğru olmadığı nereden belli.
You're a serious student, which is fine, but it's really not enough.
Ciddi bir öğrencisin, iyi hoş ama yetmez cidden.
Fine, dude, keep it all locked away for a few more years, but it's not going away.
Pekala dostum birkaç yıl daha saklarsın ama sonunda ortaya çıkar.
Fine, let's not blow it in the home stretch. - Okay?
Bunu berbat etmiyoruz, tamam mı?
- However, I will not allow you to continue to upset the residents. Fine.
Size bunun için izin vermem
I'm not the only one around here with an eye for fine things.
Burada iyi şeylerden anlayan tek kişi ben değilim.
Ooh. Ah, no, that's fine, just not tonight.
Ah, hayır, sorun yok ama bu gece olmaz.
You'll be fine as long as you're not connected to the ground.
Yere değmediğin sürece herhangi bir sorun yok.
And I'm not? She's fine.
- Ben düşünmüyor muyum?
About what I said earlier... I'm not so fine by myself.
Önceden dediğim şey için... kendi başıma o kadar da iyi değilim.
Guys, why don't we just call Chase and make sure that he's fine and that he's not in a bear's stomach.
Çocuklar, neden Chase'yi arayıp bir ayının midesinde olmadığından ve iyi olduğundan emin olmuyoruz?
Fine. I'm not hungry anyway.
Neyse olur, aç değildim zaten.
I mean, it's not big, and that's fine.
Yani, büyük değil, eh işte.
Every similar case has been settled with a fine, not prison.
Buna benzer her dava para cezası ile sonuçlandı, hapisle değil.
I could not hurt such a fine man.
Öyle kibar bir adamı kıramam.
Satisfied I'm not gonna beat myself to death with this porthole? Fine.
Bu gemi penceresiyle kendimi döverek öldürmeyeceğime ikna oldunuz mu?
You may not believe it, but no matter what happens, it's all gonna be fine.
Belki inanmayabilirsin ama ne olursa olsun, her şey güzel olacak.
Fine, but... I'm not going easy on you just'cause you're on a wheelchair.
Peki, ama sırf tekerlekli sandalyedesin diye sana iyi davranmayacağım.
I'm fine. It's not easy living a lie, pretending everything's perfect when it's not.
Bir yalanı yaşamak, hiçbir şey yolunda değilken her şey yolundaymış gibi davranmak kolay değil.
That's a fine suggestion, honey, but that's not what we're gonna do.
İyi bir fikir ama öyle yapmayacağız canım.
Then go be fine, just not here.
- O zaman iyi ol ama burada değil.
That's fine,'cause they're not gonna grow.
Sorun yok, çünkü onlar büyümüyecek.
Should you not be able to read that in the form... perhaps not, because nowhere in the fine print is it prominently declared that you are a putz.
Bunu da o formda okuyamazsınız çünkü o basılmış kağıdın hiçbir yerinde sizin aptal olduğunuz açık bir şekilde belirtilmiyor.
So why don't you go back to your little life and pretend like everything's fine, but I can't do that because I am not fucking like you!
Sen o önemsiz hayatına dönüp her şey yolundaymış gibi davran. Ama ben bunu yapamam. Çünkü ben senin gibi değilim lan!
And if they're not legitimate court documents, you are in for one hell of a fine.
İçinde yasal dokümanlar yoksa çok sağlam bir ceza yiyeceksin.
Hey, I will not apologize for enjoying the art of fine cuisine.
Gidip de güzel yemeklerden aldığım keyif için senden özür dileyecek değilim.
2. I'm not paying a fine. 3...
Artık vergi ödemeyeceğim.
fine 29309
finestra 16
fine thanks 17
fine by me 171
fine with me 135
fine then 58
fine work 18
not for sale 39
not for me 755
not for long 420
finestra 16
fine thanks 17
fine by me 171
fine with me 135
fine then 58
fine work 18
not for sale 39
not for me 755
not for long 420
not forever 58
not for everyone 22
not for you 342
not fair 106
not for nothing 87
not for a while 87
not for 69
not far away 17
not for the moment 17
not for now 20
not for everyone 22
not for you 342
not fair 106
not for nothing 87
not for a while 87
not for 69
not far away 17
not for the moment 17
not for now 20