On his translate Turkish
62,830 parallel translation
ISIL on his tail, and he just hangs in there?
ILİD peşinde ama o yine de orada takılıyor.
I had to know everything about the man who wore his plans on his skin.
Planını derisine kazıtan adam hakkındaki her şeyi bilmeliydim.
Just so we're clear, you and that cop are the reason why slink is on his way out.
Durumu netleştirirsek Slink'in kovulmasının sebebi sen ve o polis.
He doesn't like people stepping on his turf.
Çöplüğünde başkasını istemiyor.
What kind of a father experiments on his son with pure demon blood?
Hangi baba, oğlunun üstünde saf iblis kanıyla deneyler yapar?
The parabatai that initiates the contact, it can be taxing on his body...
İletişim kurmak isteyen parabatai onun vücudunu zorlayabilir.
- on his mind...
- Zihninde...
Azazel wouldn't leave Duduael on his own.
Azazel kendi başına Duduael'den çıkamazdı.
Heard from Mom. Max is on his way.
Annem söyledi, Max geliyormuş.
I hear Max is back up on his feet, ready to take over the world.
Max de geri dönmüş ve dünyayı fethetmeye hazırmış.
A bad guy like Savitar always turns on his partners.
- Savitar gibi kötüler hep ortaklarına ihanet eder.
I will take on his guards.
Ben gardiyanları hallederim.
It's just that I know he has, like, 12 things on his brain right now.
Ama şu anda aklında bir sürü şey var.
He has so much on his mind, it just... it will help the process, okay?
Adamın kafası meşgul. Sürece yardımı olacak, tamam mı?
Mr. Edlund is clearly a disturbed individual, but I can't comment on his motivations at this time.
Bay Edlund belli ki hastalıklı bir kişi fakat şu anda onun sebepleri ile ilgili bir yorumda bulunamam.
Oliver is on his way to Starling General, but... don't worry... He'll be fine.
Oliver, Starling General'a gidiyor ama merak etmeyin, bir şeyi yok.
You got a green light to move on his house.
Evine girebilirsin.
Will take weeks until he's back on his feet, but he'll live.
Tekrar ayağa kalkması haftalar sürecek ama yaşayacak.
Ok, well, if Curtis and Dinah are missing, I guess we can presume that Rene didn't skip out on his daughter.
Curtis ve Dinah kayıpsa Rene'nin de kızından kaçmadığını düşünebiliriz.
I thought you were on his side.
Onun tarafında olduğunu sanıyordum.
If Renard's looking for a legitimate way to kill Nick, you can bet we're on his list.
Eğer Renard Nick'i öldürmenin meşru bir yolunu arıyorsa bizim de o listede olduğumuza dair bahse girebilirim.
It can only be by ship or plane, so plaster his face on all maritime and air channels, focusing on all vessels departing from crete in the next 48 hours.
Sadece gemiyle veya uçakla gelebilir. Bütün deniz ve hava kanallarına fotoğrafını verin önümüzdeki 48 saat içinde Girit'ten ayrılan araçlara odaklansınlar.
I saw him for the first time, and when I went to him, he smiled and put his hand on me.
Onu ilk defa gördüm. Ona gittiğimde, gülümsedi ve elini üzerime koydu.
His practice is mostly wills for senior citizens, While I'm focused on a single client at the moment,
O daha çok yaşlı vatandaşların vasiyetleriyle ilgileniyor bense şu sıralar tek bir müvekkile odaklanmış durumdayım, Mesa Verde.
And he paid cash out of his left front pocket.
Ekstra salsa konusunda hiç çekinmedi ve sol ön cebinden çıkardığı parayla nakit ödedi.
Uh, took his tray of food, sat in a booth on the east side of the restaurant, and put the knapsack on the floor.
Tepsisini aldıktan sonra restoranın doğu tarafındaki bir masaya oturdu ve çantasını da yere koydu.
You know, he had his Bible and he was going on and on.
Elinde İncil, konuşup duruyordu.
You hadn't seen JP or Mikey in a long time, they come back on your radar, and you think his brother's a good mark.
JP veya Mikey'i uzun zamandır görmedin sonra yine radarına düştüler sen de kardeşinin iyi bir hedef olduğunu düşündün.
On the back, that's his hang.
Arkada, telefonu yazıyor.
Once his hand touches the Soul-Sword, the truth will come out... And prove that he's never been on Valentine's side.
Ruh Kılıcı gerçeği ortaya çıkaracak ve başından beri Valentine'ın tarafında olmadığını ispat edecek.
I managed to get a jump on one of his guards and fight my way out.
Bir şekilde kaçmayı becerdim.
No girl wants a guy with his cards already on the table.
Her şeyini açık eden adamları hiçbir kız sevmez.
Old enough to want revenge on the man who murdered his father.
Babasını öldüren adamdan intikam isteyecek kadar yaşlı.
Felicity and Lyla are working on finding his mother.
Felicity ile Lyla beraber annesini bulmaya çalışıyorlar.
As soon as Walker gets his hands on John, he's gonna throw him into a hole.
Walker, John'a ulaşır ulaşmaz onu bir deliğe atacaktır.
When Oliver explained his thinking to us on this, which he rarely ever does by the way, I thought you would be more on board.
Oliver bize bu konudaki düşüncesini açıkladığında ki bunu çok nadiren yapar daha katılımcı olursun diye düşünmüştüm.
Absolutely right, but if you think that you can take on Sonus and his men, then you are wrong.
Aynen öyle. Ama Sonus'u ve adamlarını indirebileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun.
This is all the Intel that I've been able to gather on your son Joe, including his present whereabouts.
Oğlun Joe'yla ilgili toplayabildiğim tüm bilgi bu. Mevcut konumu da dahil.
Our father never would have passed his mantle on to a woman.
Babamız pelerinini bir kadına asla miras bırakmazdı.
I don't think I can go back to that empty house, open the door and... not hear his nails scratching on the floor as he runs to it.
O boş eve geri dönemem. Kapıyı açıp koşarken yeri çizen tırnaklarının sesini duymazsam olmaz.
So you went to meet this man that you met on an app at his apartment?
Yani sen, yeni bir uygulamadan tanıştığın bu adamala dairesinde buluşmaya mı gittin?
- And... he got members of his gang in there, and they'll... they'll jump me for sure, especially if they think I'm trying to roll over on him.
- Orada onun çetesinin üyeleri var ve kesinlikle benim üstüme atlayacaklar özellikle de, onun üstüne oynadığımı anlarlarsa.
He's got his mind set on moving in with his brother when he gets out of prison, so...
Kardeşi hapisten çıkınca, ona taşınmayı kurmuş kafasında o yüzden...
I think I got a look at the shooter before he put his ski mask on.
Sanırım kar maskesini takmadan önce saldırganın yüzünü gördüm.
So they go on to the afterlife if he takes their sins as his own.
Evet, eğer adam onların günahlarını kendi günahı gibi kabullenirse ölenler öbür dünyaya gidebilir.
Like I said, the edgework on the wounds was consistent with his arrows.
Dediğim gibi, yara kenarlarındaki izler onun attığı oklarla eşleşiyor.
He had his Argus security key still on him.
Argus güvenlik anahtarı ondaymış o zaman.
Which would make it incredibly difficult for Sampson to get his hands on in case Chase is trying to live out his dad's evil plan.
Yani Chase babasının şeytani planını uygulamaya çalışıyorsa Sampson'un o kimyasalı ele geçirmesi çok zor olacaktır.
Actually, we found Sampson and his buddies on the roof.
Aslında, Sampson ve adamları çatıda.
Ok, so Oliver dropped this truth bomb on him, and then he was just like a marionette with his strings cut off. So epic.
Oliver ona gerçeği söyledikten sonra ipleri kesilmiş kuklaya döndü.
Renard is on his own.
Renard tek başına kaldı.
on his own 45
on his way 27
hiss 20
history 358
hisses 49
hissing 70
historical 17
hispanic 52
his father 174
his mother 223
on his way 27
hiss 20
history 358
hisses 49
hissing 70
historical 17
hispanic 52
his father 174
his mother 223
his nephew 20
his brother 146
his best friend 29
his soul 16
his wife 438
his son 135
his name is dr 18
his family 108
his sister 102
his friend 45
his brother 146
his best friend 29
his soul 16
his wife 438
his son 135
his name is dr 18
his family 108
his sister 102
his friend 45
his head 38
his house 47
historically 99
his ex 116
his name is 110
his name is ethan 17
his birthday 23
his watch 21
his shoes 20
his daughter 107
his house 47
historically 99
his ex 116
his name is 110
his name is ethan 17
his birthday 23
his watch 21
his shoes 20
his daughter 107