On my go translate Turkish
4,035 parallel translation
And you think I should go home and confront my daughter based on some vibe that you have?
Ve benim eve gidip sahip olduğun bu hisse dayanarak kızımla yüzleşmem gerektiğini mi düşünüyorsun?
Yeah. Yeah, you gotta go around the other side. - I need to keep my eyes on Phil.
Karşıya sen geç, ben Phil'i izlemeliyim.
That is my religion and that is the dictation of the Holy Ghost that I possess. Go and bring in those Saints who are still on the plains.
İnancıma ve bağlı olduğum Kutsal Ruh'un emirlerine göre hala yollarda olan rahip kardeşlerimizi gidip bulmalıyız.
It was a pleasant enough go for a few days, though my wagon, full of supplies for the handcarters, was not the fastest rig on the trail.
İlk birkaç gün yolculuk kolay olsa da aracımın at arabalılara yetecek kadar ekipmana sahip olması yolculuğun kalanını daha da kolaylaştırmıyordu.
And I have to, like, lay on my back like an eight-year-old And go like this, and I start passing out.
Sonra böyle çocuklar gibi geriye doğru yaslanıp takmaya çalışıyorum ve kendimden geçiyorum.
If you're a woman, you could ask any guy on planet earth, "could you squeeze my tit for one second?" And 100 % of us will go, "yes, of course."
Bir kadın dünyanın neresinde olursa olsun "Mememi sıkar mısınız" diye sorsa verilecek tek cevap var, "Tabi, elbette."
So, I'm gonna go ahead and blame my behavior on the heat.
Yani, ben de devam ediyorum ve ısı benim davranış suçlarlar.
I'm gonna go put on my on my clothes so I can start my work.
Kıyafetlerimi giyip işlere başlayacağım.
I want you to go to Court and make delicate enquiries on my behalf.
Saraya gitmeni ve benim için gerekli incelemeleri yapmanı istiyorum.
It's okay. I can go on my own.
Gerek yok, tek başına gidebilirim.
I was changing to go out to dinner, walked in my room, I opened the door, turned on the light.
Yemeğe gitmek için üstüme değiştirmeye odama geliyordum. Kapımı açtım ve ışığı yaktım.
I come back from Nevada after watching them test a hydrogen bomb, and I see these bruises on my chest. So I go to an oncologist, and I say,
Nevada'daki hidrojen bombası testlerini seyrettikten sonra Washington'a döndüğümde göğsümdeki yaraları gördüm ve onkoloğa gidip " Şu yaralara baksana.
Ready to go on my word.
Hareket için emrimi bekleyin.
Go on, on my head.
At kafama, hadi.
Okay, guys, I'm gonna go ahead and decide what's on and off the record on my own.
Pekala millet, kendi istediğimi yapacak ve neyin kayıt dışı, neyin kayıtta olacağına kendim karar vereceğim.
You two go on, I'll park my bike.
Siz ikiniz gidin, ben motosikleti park edeceğim.
If he thinks he can go vigilante on my streets, he's got another thing coming.
Benim sokaklarımda kanunsuzluk yapabileceğini düşünüyorsa, bir şeyi daha düşünmeli.
Go into my office, turn my lights on and make it look like I'm there.
Odama git, ışıkları aç ve oradaymışım izlenimini ver.
You hit on me, then you run into the arms of some married woman, you come waltzing into my office trying to cutesy your way out of it, and now you have the nerve to think I'm gonna go and tell other people?
Bana asıldın sonra kendini o evli kadının kollarına attın sonra ofisime gelip şirin görünmeye çalıştın şimdiyse bunu diğerlerine anlatacak mısın diye sormaya cüret mi ediyorsun?
When my baby comes, I'm gonna go on paternity leave.
Bebek doğduğunda babalık iznimi kullanacağım.
Every morning I put on my suit to go to school...
Her sabah okula gitmek için elbisemi giydim...
One day, when I can walk much farther on my own... I'll go see her.
Bir gün kendi başıma daha ileri gidebildiğimde gidip onu bulacağım.
Before I change my mind. Go on. Get the fuck out.
Fikrimi değiştirmeden önce hadi siktir git.
For example, when we go on trips, you wouldn't have to lug around all my books.
Örneğin, seyahate çıktığımızda tüm kitaplarımı oradan oraya sürüklemek zorunda kalmazdınız.
Well, go shit yourself, Long Tall Sally, because I will deal with my daughter in my own way on my own terms.
Hadi ya? Siktir oradan, çam yarması. Çünkü ben kızımla kendi koşullarıma göre istediğim gibi ilgilenirim.
Me, my brother and my friends, we go on the big horses.
Ben, erkek kardeşim ve arkadaşlarım büyük atlara bindik.
No, but I want you to go run tell your boss that from now on, any product he moves in my club, I get 10 %.
Hayır, ama koşarak patronuna gidip kulübü soktuğu her türlü şeyden % 10 alacağımı söyle.
I was on my way to go get my baby boy some milk.
Benim ufaklığa süt almak için yola koyulmuştum.
I have to go on with it- - to honor my child.
Devam etmek zorundayım. Çocuğumu onurlandırmak için.
I... I need to go check on my group.
Gurubumu kontrol etmeliyim.
Actually, I'm glad my prank's out of the way, because someone's gonna clean themself up and go on some job interviews.
Aslında benim şakam aradan çıktığı için seviniyorum. Çünkü birileri kendini temizleyip bir iş görüşmesine gidecek.
What about this- - go with me- - what if, um, what if my character lives and the book just goes on?
Peki şöyle yapsak? Benim karakterim yaşasa, kitap da bitmese?
You've piqued my interest, go on.
- İlgimi çektiniz, dinliyorum.
My goal, when I started this, was to make this so that I wasn't important at all in it, that there would be enough people that they'd go on without me, and that way it doesn't matter if I drop dead.
Bu işe ilk soyunduğumda amacım bunu, benim dahil olmamamın aslında önemli olmadığı, bensiz de devam edebilecekleri bir şey haline getirmekti. Böylece ben ölsem bile devam edebilmeleriydi.
Nevertheless, it's my understanding that you personally saw to it that the boiler in the theater basement was duly inspected, so that our little show could go on.
Ben sadece işimi yapıyorum. Yine de tiyatronun kazanının kontrolden geçmesini bizzat siz sağlamışsınız diye duydum. Böylece bizim programımız sorunsuz devam edebilecek.
But just one, because after, we're gonna have a big old Thanksgiving at my cousin, Neicey, house, and we probably gonna go out dancing at the Monte Carlo Room, and I'ma order a Sex on the Beach
Ama sadece bir tane çünkü sonra kuzenim Neicey'nin evinde büyük bir Şükran Günü yemeği yiyeceğiz. Sonra da muhtemelen Monte Carlo Room'a dansa gideriz.
Go help out on Kate's campaign, where I'm just some lawn ornament sitting around, twiddling my thumbs, or... or hang out with you guys in Granby, where I can spend the entire day being reminded...
Kate'in kampanyasına yardıma gidip, süsleme yapıp, ortalıkta dolanıp, oturup, parmaklarımla oynamamı, veya... ya da sizinle takılıp bütün günü Granby'de geçirebilirim. hatırlatması...
Crickett, why on God's green earth would I want to go see a two-bit charlatan who wants to take my money, mess with my head and who works out of a tent?
Crickett, ne demeye paramı almak isteyen aklımı karıştıracak ve çadırda çalışan bir şarlatanı görmek isteyeyim ki?
I want to officially go on tape as saying this country sucks and it can lick my balls.
Özellikle kayıttayken söylüyorum, bu ülke boktan bir yer ve benim şeyimi yalayabilir.
And if I let you go, that blood will be on my hands.
Ve gitmene izin verirsem o kan benim ellerimde olacak.
I can't be making out on my front porch. Well, that's fine. We'll go down to the motel.
Sorun değil, motele gidelim.
One go on the merry-go-round and that's it for the rest of my life, is it?
Hayatımın geri kalanın da bir atlıkarınca olarak devam edeyim, öyle mi?
You know what, I'm gonna go work on my preparation and my measly grant.
Biliyor musun, gidip sunumumun hazırlığı ve değersiz ödeneğim için çalışmalıyım.
Now, if you all will excuse me, I am about to go and park my car on her parking spot. - Ew.
Şimdi müsaade ederseniz arabamı onun park yerine park edeceğim.
Go on. Fuck off before I change my mind.
Fikrimi değiştirmeden siktir git!
'I was on my way home... when I saw Lucy go into the barn.'
Eve dönerken Lucy'nin samanlığa girdiğini gördüm.
I'm gonna go push up my boobs and glue my tooth back on.
Ben gidip göğüslerimi kaldıracağım ve dişimi geri yapıştıracağım.
No, don't trouble on my account, Mr. Clark. Go on.
- Benim için zahmete girmeyin Bay Clark.
When my direct approach to getting intel on Dalia didn't pan out, I decided to go a little more covert.
Dalia hakkında bilgi toplamada direk yaklaşımım tutmayınca daha gizli saklı yollar denemeye karar verdim.
Just so you know, that stunt will go on my professional work record. Oh, please. This diner's on your professional work record.
Senin resmi iş kaydın zaten bu lokantadan ibaret.
I'm really excited to perform in here tonight and... and for it to be on my new album, which you guys are all gonna go online and pre-order tonight, right?
Bu akşam burada çalacağım için çok heyecanlıyım ve şarkım yeni albümde olacağı için hepinizin bu akşam internetten sipariş vereceğini düşünüyorum, haksız mıyım?
on my way 423
on my own 134
on my way home 17
on my terms 16
on my knees 31
on my birthday 34
on my face 19
on my back 22
on my side 16
on my desk 26
on my own 134
on my way home 17
on my terms 16
on my knees 31
on my birthday 34
on my face 19
on my back 22
on my side 16
on my desk 26
on my life 45
on my honor 27
on my way out 19
on my 37
on my mark 91
on my word 25
on my command 56
on my count 157
on my signal 49
my god 49827
on my honor 27
on my way out 19
on my 37
on my mark 91
on my word 25
on my command 56
on my count 157
on my signal 49
my god 49827
my goodness 1843
my gosh 2422
my gods 19
my god in heaven 18
my gold 20
my good 31
my good friend 50
my goodness gracious 17
my go 35
my goodness me 20
my gosh 2422
my gods 19
my god in heaven 18
my gold 20
my good 31
my good friend 50
my goodness gracious 17
my go 35
my goodness me 20