On one hand translate Turkish
1,106 parallel translation
This case clearly emphasises that a choice has to be made between dingoes on one hand, and tourism on the other.
Bu dava açıkça, dingolar ve turizm arasında yapılması gereken seçimi vurguluyor.
So here you are, on one hand, trying to aspire to really do something, on the other hand, you're not allowed to be pretentious.
Yani işte buradasın, bir taraftan gerçekten güzel bir şeyler yapmaya çalışıyorsun. Dİğer yandan, gösterişli şatafatlı olmaktan kaçınmak istiyorsun.
I got this Asian flower on one hand, all giggly and dewy-like, and this hard-boiled Navy nurse outta Omaha, on the other.
Bir yanımda kıkır kıkır gülen, üstüne çiğ düşmüş bir Asya çiçeği öbür yanımda Omaha'lı taş gibi bir donanma hemşiresi.
On one hand is Madan Chopra's experience and on the other hand is Vicky Malhotra's confidence.
bir yanda Madan Chopranın deneyimi... ve diğer yanda da Vicky Malhotra'nın kendine güveni.
The foreigners want us to protect them on one hand, on the other hand, The Empress Dowager wants us to let the boxers go
Bir tarafta kendilerini korumamızı isteyen yabancılar diğer tarafta da olayı çözmemizi isteyen İmparatorluk kodamanları var.
Get myself a nice Mexican woman on one hand, a bottle of whiskey in the other.
Bir elime Meksikalı bir kadın, diğerine de bir şişe viski alacağım.
And, um, I think it's this which people in America find rather hard to take... because it conflicts with their basic feelings - that sort of mixture of utopianism on one hand and Puritanism on the other... which is only another kind of utopianism.
Bence, Amerika'daki insanların bunları kabullenememe nedeni kendi temel duygularıyla çakışmalarıydı. Bir taraftan ütopyacılıkla diğer bir taraftan püritenizmin karışımı bir anlamda ütopyacılığın bir başka şekli ki bu da günümüzde sahip olduğumuz darmadağınık söylemleri veriyor bize.
On one hand, he's smart with rockets.
Bir taraftan roketleri yaparken zeki.
On the other hand, I know what one can achieve with it.
Diğer yandan, insan bununla neler başarabilir biliyorum.
On the one hand, we have the diminutive Führer, on the other hand, Signor Mussolini, the bullfrog of the Pontine Marshes.
Bir tarafta minnacık Führer'imiz var. Diğer tarafta Pontine Bataklıkları'nın boğa kurbağası olan Sinyor Mussolini.
Well, on the one hand, Tony, he's delighted that Costain has been put behind bars at last.
Costain'in parmaklıklar ardına atılması onu bir yandan mutlu etti.
Just remember : keep one hand on her tits... and the other hand on your wallet.
Bir elin karının memelerindeyken... öbür elin cüzdanında olmalı.
One of them put his hand on my wrist...
Onlardan biri elini bileğime koydu...
So Lordy, let me fight with the rifle in one hand and Good Book in the other that if I should die at the muzzle of the rifle die on water or on land I may know that you, blessed Jesus Almighty are with me.
Tanrım bir elimde silah, bir elimde güzel kitabımızla savaşayım ki silahın başında ölürsem, suda ya da karada herşeye gücü yeten yüce Tanrımın benimle olduğunu, bileyim.
On the other hand, the real one would hold up under any future scrutiny.
Öte yandan, gerçek defter geleceğe dair tüm araştırmalarda yol gösterecektir.
You know, he only had one finger left on that other hand. After that mix-up with the nail gun.
Biliyorsun, punto makinesini karıştırınca, diğer elinde sadece tek bir parmak kalmıştı!
But don't you, on the one hand, feel like that's where your gifts as an artist are working?
Ama değilsin, bir yandan şöyle düşün, burası bir sanatçı olarak yeteneklerini sergileyeceğin yer değil mi?
Keeping one hand on the penis as you perform oral sex will also help you stay in control.
Bunun için oral seks esnasında penisi bir elinizle kavramanız kontrol için size fayda sağlayacaktır.
On the other hand, what if you tell him... and the plane that he changes to turns out to be the one that crashes?
Ama diğer bir yandan, ona söyledin diyelim ve değiştirdiği uçak düşen uçak olursa?
And when what's-his-name saw him run 50 yards and no one lay a hand on him, he shouted,'Look at that Indian go.'
Ve bu adını hatırlayamadığım koç, bizimkinin, 50 yardı kimse elini bile süremeden koştuğunu görünce şöyle demiş : "Şu kızıl deriliye de bakın, nasıl koşuyor."
So on the one hand, when you poke your eye, the world appears to move as though there's an earthquake, on the other hand, when you voluntarily wiggle your eyes about like that, although the same thing's happening on the retina, what you see is a perfectly steady world.
Bir yandan gözünüzü dürtüklediğinizde dünya yer sarsıntısıyla hareket ediyormuş gibi görünecek diğer yandan, gözlerinizi şu şekilde kıpırdattığınızda ağtabakada aynı şey olmasına rağmen gördüğünüz tamamen sabit bir dünyadır.
Again, I would be very pleased to be able to discover intellectually convincing connections between my own anarchist convictions on the one hand, and what I think I can demonstrate, or at least begin to see about the nature of human intelligence on the other.
ARA
So one can find atrocities or abuses of one sort that on the one hand are committed by official enemies, and on the other hand are committed by friends and allies, or by the favoured state itself.
Bu da bir gelişmedir. 20 yıl önceki bu aktivizmin bugün toplumumuzun işleyişinde bir fark yarattığını düşünüyor musunuz? İşleyişi yönünden kurumları değiştirmedi ama önemli kültürel değişimlere yol açtı.
So, on the one hand, there's the commitment to indoctrination and control.
New York Times ABD'deki en önemli gazetedir.
So, on the one hand, it requires that spiritual transformation.
Dili'yi kuşatan ordudaki asker sayısı şehrin tüm nüfusundan bile fazlaydı.
With one hand, he was puttin'the needle on the record. And with his other, he was turnin on the stove underneath the stage.
Bir eliyle iğneyi plağa koyuyordu ve diğer eliyle alttan sahneyi ısıtan bir fırını açıyordu.
Who advices us to take the right path on the one hand, and on the other who punishes those who walk along that path.
Düne kadar yanlış yolda yürüyordum. İnsanları eziyordum, o zaman mutlumuydun? Bana merhametini gösterdin ve bugün beni öldürdün, ödülü bu mu?
And to sort of reassert the sort of connectedness between the idea of democracy on the one hand and the idea of privately owned business on the other.
Sadece reklamları ve reklam panolarını kullanmakla kalmadılar. Gazetelerin editör sayfalarının içine gizli mesajlar sokmayı da başardılar.
On the other hand, you're the only one... who can save Xiaolou.
Öte yandan, Xiaolou'yu kurtarabilecek tek kişi sensin.
On the one hand, we have overwhelming... Physical and forensic evidence that tells us exactly...
Bir tarafta, sanığın cinayeti nasıI işlediğini... açıkça ortaya koyan son derece ikna edici kanıtlar var.
Books in one hand.. - and silver bangles on your other arm..
Bir elinde kitaplar ve diğer kolunda gümüş bilezikler.
The Tal Shiar, on the other hand, trust no one.
Öte yandan, Tal Shiar hiç kimseye güvenmez.
One hand on your heart, the other in the air.
Bir el kalbin üstünde, diğeri havada.
On the one hand, it's a satire of a 1950s - the healthy facade of the American family.
Bir taraftan, 1950'lerin dıştan sağlıklı görünen Amerikan ailesine bir taşlama gibiydi.
You got one guard with a.38 on your right-hand side... when you come through this door.
Kapıyı açarken, sağ tarafımızda 38'lik kullanılan bir güvenlik olacak.
On the other hand, Warner brothers wants me to be in another one.
Öte yandan, Warner Brothers beni başka birinde istiyor.
When we had one hand on the wheel and one hand on the girl and one hand on the stick.
Bir elimizin direksiyonda, bir elimizin kızda, bir elimizin de viteste olduğu zamanlar.
On the one hand, here, you're guaranteed a great meal.
Diğer bir taraftan, güzel bir yemeğe söz verdin.
Perhaps one day you'll even feel the hand of God on your shoulder.
Bir gün, tanrının elini omuzlarında bile hissedebilirsin.
You listen to me... you lay one hand on Scully, and so help me, God...
Beni dinle Scully'e elini sürersen Tanrı yardımcım olsun.
With one hand on the wheel.
Bir elim direksiyondaydı.
One hand, you are singing, on the other hand, you take out that snake.
Bir taraftan şarkı söylüyor, diğer yandan yılanı çıkarıyor.
Her hand lies on us like iron, but she never leaves her room, never sees no one but Miss Judith.
Eli üstümüze çelik gibi düşüyor ama odasını hiç terk etmez, Bayan Judith dışında kimseyi görmez.
Maybe the next time you lay a hand on me it won't be such a one-way beating'.
Belki bana bir daha el sürdüğünde ben de bir iki tane sana geçiririm.
It all started happening when Sherry... cut her hand on one of the clamps. On the mangler? Yeah.
Olay Sherry, kurutma makinesinin... bandında... elini kesince başladı.
You know, one-on-one, man-to-man... hand to hand.
Bilirsin, teke-tek, erkek erkeğe... yumruk yumruğa.
I'm hard put to see you hand over such a sum on the demand of one who couldn't bear the debt.
- Geri ödeyemeyeceğini bildiğin bir adamın eline o kadar para teslim ettiğine inanamıyorum!
On the one hand, I am content with my life.
Bir yanda, hayatımdan memnunum.
On the other hand, senator, they are at war with one another.
Diğer taraftan, senatör, söz konusu taraflar birbirleriyle savaş halindeler.
Pick up your tumblers. Come on, pick'em up..., both hands. One hand here, one hand there...
Hadi, alın onları iki elinizle, biri üste biri alta ve onları oldukça hızlı sallayın, bu şekilde.
The child had one on the back of his hand last night.
Dün gece, çocuğun elinin üzerinde bir tane vardı.
on one 43
on one side 31
on one condition 228
one hand 27
handsome 790
hand 531
handle 38
hands 577
handy 35
handcuffs 78
on one side 31
on one condition 228
one hand 27
handsome 790
hand 531
handle 38
hands 577
handy 35
handcuffs 78
handed 1098
handyman 20
handled 28
handles 20
handsome man 22
hands off 293
hands in the air 324
hands on the wheel 31
hands up 935
hands where i can see them 140
handyman 20
handled 28
handles 20
handsome man 22
hands off 293
hands in the air 324
hands on the wheel 31
hands up 935
hands where i can see them 140