Saved his life translate Turkish
739 parallel translation
Catch one with a fever and a low pulse, make him think you saved his life and you'll be getting somewhere.
Ateşli ve düşük nabızlı birini yakala, ona hayatını kurtardığını zannettir bir yerlere gelirsin.
Probably saved his life.
Muhtemelen hayatını kurtardınız.
Ho told me how you saved his life and the others by taking that gun away from a madman.
Deli bir adamın elinden silahı alarak onun ve diğerlerinin... hayatlarını nasıl kurtardığını anlattı.
You saved his life, Rogers.
Onun hayatýný kurtardýn Rogers.
He's very grateful to us for having saved his life.
Hayatını kurtardığımız için minnettarmış.
When David was four the summer house caught fire and she saved his life.
David dört yaşındayken yazlık evde yangın çıktı ve onun hayatını kurtardı.
But today you stepped in and saved his life.
Ama bugün onun hayatını kurtardın.
I saved his life, and that's how he repays me.
Onun hayatını kurtardım, o da karşılığını böyle ödüyor.
You saved his life that day. Remember how? By keeping your head.
Sakin kalarak, onu nasıl kurtardığını hatırlıyor musun?
The President said you saved his life.
Başkan onun yaşamını kurtardığını söyledi.
You saved his life.
Onun hayatını kurtardın.
- I saved his life at Chaeronea.
- Ben Chaeronea'da onun hayatını kurtardım.
Cortisone is the only thing that could have saved his life, Lou... and it'll do so again.
Kortizon, onun hayatını kurtarabilecek tek şeydi Lou ve yine kurtaracak.
Just tell him the lady that saved his life would like to speak to him.
Hayatını kurtaran bayanın onunla konuşmak istediğini söyleyin.
- Love saved his life.
Belki de ; benim aşkım, onun hayatını korudu.
You might have saved his life.
Belki hayatını kurtarabilirdin.
I've saved his life and yours.
Senin ve onun hayatını kurtardım.
Marius was obsessed with the thought of that man who saved his life but had never come forth.
Marius'ün aklı ise, kendisini kurtaran ama bir türlü ortaya çıkmayan kişiye takılmıştı.
You see, I saved his life.
Görüyorsun, ben onun hayatını kurtardım.
Jake. you saved his life. he wouldn't kill you.
Jake, Onun hayatını kurtardın, Seni öldürmeyecektir.
Not even a white man would punish one who has saved his life.
Beyaz adam, hayatını kurtaran kişi olsa bile birini cezalandırmalı mı?
Ocean saved his life.
Ocean onun hayatını kurtardı.
- You saved his life!
- Hayatını kurtardın!
I hear you saved his life.
Duydum ki, onun hayatını kurtarmışsın.
But I have saved his life.
Onun hayatını kurtarmayı düşünmüştüm!
I've merely saved his life.
Sadece hayatını kurtardım.
This woman, a doctor, found her former patient. She saved his life.
Ama bu kadın doktor kurtardığı bir çocuğu bulmuş.
I saved his life.
Hayatını kurtarmışım.
If he'd allowed me to stay with him, I could have saved his life.
Yanında kalmama izin verseydi hayatını kurtarabilirdim.
It means either you saved his life, or he saved yours, or both.
Ya sen onun hayatını veya o seninkini kurtardı ya da her ikisi.
I saved his life.
Onun hayatını kurtardım.
- Doctor in Alfred said we saved his life.
- Doktora göre hayatını kurtarmışız.
To me, who saved his life more than once.
Bana, hayatını defalarca kez kurtaran kişiye.
He doesn't remember how Ed Foley saved his life.
Ed Foley'nin hayatını nasıl kurtardığını hatırlamıyor.
You saved his life.
Sen onun hayatını kurtardın.
This little car saved his life.
Bu küçük araba onun hayatını kurtardı.
What do you mean, the car saved his life?
Hayatını kurtardı diyerek ne kastediyorsun?
Prompt treatment would've saved his life.
Hemen müdahale edilse belki kurtarılabilirdi.
Tell your father his price was paid when I saved your life.
Babana söyle, fiyatı senin hayatını kurtardığım zaman ödendi.
He said yes and I explained he'd saved my life on Aug. 17th, 1914... by toting me on his back.
O da evet dedi. Ben de ona 17 Ağustos 1914'te beni sırtında taşıyarak hayatımı kurtardığını söyledim.
If this employee is saved your husband pay for his life unnecessary to describe the importance of your mission
Eğer bu subay kaçacak olursa... kocanız bunu hayatıyla öder. Size verdiğim görevin ciddiyetini anlıyorsunuz.
- Make a chain, gang. George saved his brother's life that day, but he caught a bad cold which infected his left ear.
O gün George kardeşinin hayatını kurtardı, ancak sol kulağını etkileyen bir hastalığa yakalandı.
I'm sure he's a wonderful boy and if he saved your life we must certainly be grateful to him and do everything to make his life as comfortable and as happy as possible.
Harika biri olduğundan eminim ve seni hayatını kurtardıysa tabbi ki ona minnettar olmalı ve hayatını olabildiğince rahat ve mutlu kılacak her şeyi yapmalıyız.
I admire him deeply for his skill and selflessness... when there is a life to be saved.
Hayat kurtarmak söz konusu olduğunda... becerisi ve kendini düşünmemesine derinden hayranlık duyuyorum sadece.
When the Syrian Arabs murdered my father in his own mosque... Ari's father saved my life and my heritage.
Suriyeli Araplar babamı kendi camilerinde öldürdüklerinde Ari'nin babası hayatımı ve mirasımı kurtarmıştı.
Enslave it is not the way to thank someone, that not only saved the my life and risked his own.
Sadece hayatımı kurtaran değil, kendi hayatını da riske atan bir adama teşekkür etme yolu böyle olmamalıydı.
Saved his life.
Adamın hayatını kurtardı.
Now this is where Mr. Podgorny could have saved his wife's life.
Bay Podgorny eşinin hayatını kurtarabilirdi.
It was the boy whose life I'd saved, to his mortal embarrassment.
Bu, hayatini kurtarmamdan ölümcül utanç duyan çocuktu,
Whether his life can be saved
Hayatı hakkında karar verilene kadar burada göz kulak oluruz.
He saved my life and took me into his home.
Hayatımı kurtardı ve kaderini benimkine bağladı.
his life 69
life 1101
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26
life sucks 30
life 1101
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26
life sucks 30