Somebody had to translate Turkish
1,087 parallel translation
Somebody had to fly there e I was chosen by it for the second mission, if it had one second mission.
Birisi orada uçmak zorundaydı. Beni ikinci bir görev uçuşu için programlamıştı. Tabiî böyle bir şey olursa.
Somebody had to alter the shell.
Birinin kovanı değiştirmesi gerekiyordu.
Somebody had to place these glasses on Habib's body.
Birinin bu gözlüğü Habib'in üzerine yerleştirmesi gerekiyordu.
Well, somebody had to do it.
Birisi bunu yapmak zorundaydı.
Somebody had to be first.
Birinin ilk olması gerekiyordu.
I'm sorry about that blouse thing, but somebody had to tell you.
Bluz meselesi için üzgünüm ama birinin bunu sana söylemesi gerekiyordu.
After all, somebody had to bring in a little money.
Nihayetinde, birisi az da olsa para kazanmalı.
Somebody had to take the fall. Me.
Birinin davayı üstlenmesi gerekiyordu.
Believe me, he didn't want that job, but somebody had to do it.
İnanın o da bu işi istememişti ama birileri yapmak zorundaydı.
- Sooner or later, somebody had to find out.
- Er ya da geç biri öğrenecekti.
Somebody had to say it.
Biri bunu söylemeliydi.
You were asleep. Somebody had to drive this hunk of junk.
Sen uyudun Birinin bu döküntüyü kullanması gerekiyordu.
The guy is a slug, and somebody had to stand up to him.
Adam serserinin teki ve birilerinin onu durdurması gerekiyordu.
I figured somebody had to go down.
Birinin ölmesi gerekti.
SOMEBODY HAD TO HAVE MADE THAT MESS.
O pisliği biri yapmış olmalı.
Somebody had to teach them to you.
Birisi sana bunları öğretmek zorunda..
Well, somebody had to be.
Birileri olmak zorundaydı.
Somebody had to help her.
Birisi ona yardım etmeliydi.
But somebody had to stop and turn on.
Fakat biri onu kapatmak için burada kalmak zorunda.
But they had no idea that he was going to run into Chas Chandler or whoever... Linda Keith, or somebody, you know, who was gonna really... put the icing on the fucking cake.
Chas Chandler ya da Linda Keith gibi... bu boktan işte ona yardım edecek birilerine rastlayacağını... bilemezlerdi tabii.
All he had to do was get out of fucking Harlem and go somewhere... where somebody with some bread, who had an eye for talent, you know... wanted to see somebody sure enough do it, that had it.
Yapması gereken tek şey Harlem'den uzaklaşıp başka bir yere gitmekti. Parası olan, yetenekten anlayan... parlayacak bir adam arayan birilerini bulması gerekiyordu.
We had him ten years ago when he decided to be somebody.
On yıl önce biri olmaya karar verince elimiz düşmüştü.
Of course, if somebody had a mind to kill me it fires me up.
Tabii, biri beni öldürmeyi kafaya taksa,..... tepem atar.
We had to make the detour for you to see somebody.
Görmeniz gereken biri olduğundan buraya uğramız gerekti
Somebody had the nerve to send Miss McCraw a card on squared paper covered with tiny sums.
Biri Bayan McCraw'a... minicik pullarla kaplı bir kart göndermiş.
Well, if it couldn't be Mr. Clay, then it had to be somebody else.
Şey, eğer Bay Clay olamazsa, başka birinin olması gerekir.
Somebody had obviously come to the wrong room.
Belli ki biri odaları karıştırmıştı.
BECAUSE I HAD TO TALK TO SOMEBODY.
Bir şekilde telafi edebileceğimi düşündüm. Daha az yemeye başladım.
THAT YOU THINK IT WAS WRONG TO HAVE. MAYBE SOMEBODY ELSE HAD A WISH JUST FOR A SECOND.
Hayır, yanlış olduğunu bildiğin o bakışla birlikte bir istek de varsa o zaman kötü bir şeydir.
- I had to lay somebody out for it.
- Kabahati birilerine atmam gerekiyordu.
Well, somebody had to do it.
Eh, biri yapmak zorundaydı.
That had to be it, sir,'cause that was the first time that Hayward or somebody who appeared to be Hayward, was out of our sight.
Öyle olmalı, efendim, çünkü ilk kez Hayward ya da Hayward gibi görünen kişiyi gözden kaybettik.
You had absolutely no right to try to force somebody to stay here.
Birini burada kalmaya zorlamaya kesinlikle hakkın yok.
I had to leave somebody off up on the beach. - Thought I'd drop by.
Sahile birini bırakmam gerekti.
I usually don't notice things like that, and I found myself walking around in the cold, hoping that it wouldn't change, wishing that I had somebody there to share it with.
Böyle şeyleri genelde fark etmem, ve kendimi o soğukta yürürken buldum, değişmeyeceğini umarak, o anı paylaşacağım birinin yanımda olmasını umarak...
You had to tell somebody our secret to find out.
Öğrenmek için sırrımızı birine söylemiş olman gerekir.
That is why the murderer had to conceal the face... because it was not the murder victim lying there, but somebody else.
Çünkü orada yatan kurban değil, bir başkasıydı. ve Bay Redfern'e kendi karısından başka kim yardım edebilirdi?
I suppose we occasionally had our... little disagreements, but when you work with somebody for 20 years, you can't always be expected to see to see eye to eye.
Sanırım arada sırada anlaşmazlıklarımız oldu, fakat birisi ile 20 yıl birlikte çalışırsan... her zaman aynı fikirde olmalarını... bekleyemezsiniz.
Frank, Frank, I'm sorry, I just had to tell somebody.
Frank, Frank, üzgünüm, Hemen birine anlatmam gerekiyordu.
You had to whup somebody to get it back?
Geri almak için birini pataklaman mı gerekti?
I had to be somebody, and we blame everything on blacks anyway.
Biri olmam gerekiyordu ve zaten hep siyahları suçlarız.
Hey. If somebody had cash out on the street, the second somebody who owed cash didn't pay, pretty soon word would get out, it's okay not to pay back this first somebody what he's owed.
Birinin piyasada parası varsa ve alacaklısının borcunu ödemediği ortalarda duyulursa, o birisinin alacaklılarına yumuşak davrandığı haberi hemen yayılır.
I had to hurt somebody.
Birini üzecektim.
Somebody kicked over the rock you live under... and you had to crawl out into the sunshine.
Birisi altında yaşadığın kayayı oynatmış sürünerek gün ışığına çıkman gerekmiş.
I call it home. I thought you had to be real normal to be somebody's Big Brother.
Birilerinin ağabeyi olmak için gerçekten normal olmak gerekir sanırdım.
This nobody had a chance to be somebody.
Bu da bana birisi olma şansını verdi.
All my life I've had to protect myself and... you can't protect yourself from anything when you love somebody.
Hayatım boyunca daima kendimi korudum. İnsan birini sevince kendini koruyamıyor tabii ki.
If Gestapo released somebody, and the Gestapo officers, they had to pass through the ghetto to get out of it. So there were also Germans, German traffic.
Eğer Gestapo birini serbest bırakırsa, yani Gestapo polisleri,... oradan çıkmak için gettodan geçmek zorundaydılar.
I said somebody had come to me and they told me something about Erica, but they begged me not to tell her about it.
Birinin bana gelip Erica hakkında bir şey anlattığını söyledim ama ona bundan bahsetmemem için bana yalvardığını.
DID SOMEBODY TELL YOU YOU HAD TO GO RIGHT NOW?
Sana birisi hemen gitmen gerektiğini mi söyledi?
Three days ago, I found that somebody had messed with the records to cover up the theft of enough uranium to build a nuclear bomb, Mac.
3 gün önce birilerinin bomba yapmak için çaldığı uranyumumun farkına varılmaması için kayıtlarla oynama yaptığını farkettim.